Aliya İzzetbegoviç sözleri! Bilge Kral’ın tarihe ışık tutan özdeyişleri
Bosna-Hersek devletinin kurucusu Aliya İzzetbegoviç, 78 yıllık ömrüne onlarca güzel söz ve eser sığdırdı. Yugoslavya ordusu ve Sırp çetnikleriyle cephede savaşan İzzetbegoviç, Avrupa’nın göbeğinde soykırıma uğrayan Bosna halkına öncülük etti. Silah ve mühimmat eksikliğine rağmen bağımsızlık mücadelesinden vazgeçmeyen lider, zamanla Bilge Kral olarak anılmaya başlandı. İşte, Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in tarihe ayna tutan sözleri…
Avrupa’nın ve İslam ülkelerinin yakın tarihine damga vuran Aliya İzzetbegoviç, politikanın yanı sıra düşünsel tarafıyla da öne çıkan bir kişidir. Bosna’da Müslümanların ötekileştirilmesine küçük yaşlarda şahit olan Begoviç, henüz 16 yaşında Müslüman Gençler Derneği’ni (Mladi Muslimani) kurmuştur. İlk başta, Müslümanların görüşlerini paylaşmasına aracı olan bu kurum, zaman içerisinde acılara da ortak oldu. 2. Dünya Savaşı’nda Yugoslavya Krallığı, Alman işgaline uğrayınca binlerce Bosnalı hayatını kaybetti. O dönemde İzzetbegoviç, etkin bir şekilde Bosnalıların yardımına koştu. Hayatı boyunca hapis tehditleri altında mücadelesini sürdürdü. Yugoslav hükümeti onu 2 kez hapse mahkum kılmasına karşın, geç yaşta Bosna’nın bağımsızlığına kavuşmasında öncül rol oynadı. İzzetbegoviç, kaleme aldığı 7 eserinde İslamiyet’i methetti; sırf İslam Manifestosu’nu yazdığı için 14 yıl hapis cezası aldı. İşte, Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in unutulmaz sözleri…
Aliya İzzetbegoviç Sözleri ve Özdeyişleri
Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.
Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız.
Bizi toprağa gömmeye çalıştılar. Fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.
Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey, düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.
ALLAH, hayvanlardan farklı olarak bizi dik yürür şekilde yarattı. Çoğu insan bu imtiyazı kullanamaz, hayatlarının çoğunda eğilirler.
Hayat, inanan ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur.
İki şeyden nefret ediyorum; dindar cahilden ve imansız âlimden.
Sırplar bize Türk derdi Müslüman olduğumuz için. Bosna’da kim Müslümansa Türk’tü.
Benim için iyi, doğru ve güzel olan ne varsa hepsinin diğer adı İslam’dır.
En kötü kombinasyon boş bir ruh ile dolu bir midedir.
İstediğiniz kadar dağlara haç koyun, gökyüzüne her baktığınızda hilali göreceksiniz.
Biz, savaşı öldüğümüz zaman değil düşmanlarımıza benzediğimiz zaman kaybederiz.
İslam, korkakların değil; cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir.
Bizi yok etmekle tehdit ediyorlar. Ama bilsinler ki, Müslümanlar yok olmayacaktır.
Gerçek inanan bir nesil, sadece şuursuz bir dini aidiyet içinde bulunan düzinelerce nesilden çok daha fazla şey yapabilir.
Sloganımız şu: Kendinden olanı sev, ötekine saygı göster.
Putları reddet, idealleri koru.
Tabuta konmuş da olsa, toprağa gömülmediği sürece Türkler tek güvencemizdir.
Kur’an edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.
Sırpların gözünde 1389 Kosova Savaşı’nda burayı fetheden Türkler bizdik, yani Boşnaklar.
Boşnaklara sorarsanız, tarihi hafızamızda üç tarihin çok önemli olduğunu söylerler. Birisi bu 1918. ikincisi Devlet-i Aliyye’nin Bosna topraklarından çekilmeye başladığı, Avusturya-Macaristan’ın yavaş yavaş hüküm sürdüğü 1878. Son olarak da artık Türk hâkimiyetinin tamamen son bulduğu ve Sultan Abdülhamid’in resimlerinin duvarlardan indirilip Avusturya-Macaristan imparatorunun resimlerinin asıldığı 1908. Babam o günleri gözü dolarak anlatırdı hep. Çünkü 1908’den sonra biz Boşnaklar çok büyük sıkıntılar yaşadık.
Ben toleranslı isem önce müslüman olduğum için, sonra da Avrupalı olduğum içindir. Avrupa bazı yanlışlar yapmaktadır ve apaçık gerçeklere rağmen onlardan vazgeçmeyecektir. Meselâ bu savaşta Bosna’da yüzlerce kilise ve cami yıkılmıştır. Bunların hepsini Avrupalılar yok etmiş, Boşnaklar hiçbir eseri tahrip etmemiştir. Türk yönetimi pek ideal sayılmasa da hıristiyan halkı ve onların en önemli Ortaçağ mirasını 500 yıl muhafaza etmiş, Belgrad yakınlarındaki Fruşka Gora manastırları Osmanlı Devleti’nde 300 yıl ayakta kalmış, fakat Avrupa hâkimiyeti altında üç yıl bile korunamamış, II. Dünya Savaşı’nda yakılmıştır.
İdare etmek değil, idare edilmek için eğitilen kuşaklar İslam’ın ilerlemesini sağlayamazlar.
Her fani gibi ben de öleceğim. Öldüğümde Osmanlı askerleriyle, Bosna şehitleriyle yan yana yatmak istiyorum.
Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın! Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.
Tekrar ediyorum, insanların kendilerinden bildikleri bir ordu olmak zorundayız. Böylece yenilmez olacağız.
Sanat için soyunana alkış tutanlar, ALLAH için giyinene neden zulmeder?
Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın.
Mehdi, bizim tembelliğimizin adıdır.
İnsanlara hayat bahşetmek, ölü ruhları diriltmek maksadıyla indirilmiş bulunan Kur’an-ı Kerim, ne yazık ki bugün, insanlar kolay can versinler diye başlarında okunmaktadır.
Saldırganlık ve onun sonuçları, cömert sadakalarla ortadan kaldırılamaz.
Karşılıklı olarak güçlerin etkisizleştirilmesi durumu, bir çeşit acz ve hareketsizlik ortaya çıkarır.
Aralarında saygı duyduğum birçok kişi olmasına rağmen hocalarla hiçbir zaman tam olarak mutabık kalmadım. Hocalık ya da şeyhlik gibi ayrı bir toplumsal sınıf ya da rütbe olmaması gerektiğini ve onların savunucusu oldukları İslam anlayışının İslam'ın hem iç hem de dış gelişimini engellediği görüşündeydim. Bu görüşlerimi kamu önünde mümkün olduğunca ifade ettim ve sonuç olarak da belli ölçülerde dışlandım.
Müslümanım ve Müslüman kalacağım… Çünkü İslam benim için güzel ve ulvi olan her şeyle eş anlamlı.
Başkaları gibi olmayacağız!
Çünkü aklımızda hep tutalım: İslam'ın ilerlemesini -her türlü ilerlemeyi olduğu gibi- sakin ve teslimiyetçi tipler değil, cesur ve isyankâr ruhlu kimseler gerçekleştirecektir.
"Bizim kalıcı isteğimiz, bir gün silahsızlanmış bir ülke olmaktır"
Hayat, onu ne kadar anladığımıza bağlı değildir.
Nasıl imana geleyim, imanımı nasıl kuvvetlendireyim sorusuna cevap şudur: İyilik yap; Allah’ı tefekkür ederek bulmaktansa, iyilik yaparak bulmak daha kolaydır.
Güneşin çoktan battığı yerde de gecenin bütün sıcaklığı yine güneştendir.
İnsanın şahsiyetini alçaltan, onu eşyayla bir tutan her şey gayri insanidir.
Doğruların mutsuz olduğu bir dünya manasızdır.
Uğrunda yaşamaya değer her şeyin adıdır İslam.
Sırrın varlığını görmemezlikten gelmek pratik ateizmin bariz özelliklerindendir.
İnsanları terbiye etmek zordur. Ancak, kendi kendini terbiye etmek daha da zordur.
Tefekkür kişiye kendi üzerinde hakimiyet imkanı verir, ilim de tabiat üzerinde.
Kamil, günahsız olmak insani değildir. Bilakis, günah işlemek ve tövbe etmek insana daha yakın, daha insanidir.
ALLAH’ın iradesine teslimiyet, insanların iradesine karşı bağımsızlık demektir.
Kadere teslimiyet, kaçınılmaz olan büyük insani ıstıraba dokunaklı bir cevaptır.
Netice olarak, diyebiliriz ki; ahlak, dinin öbür halidir.
Kur’an-ı Kerim bir millet için her türlü değişimin ve düzelmenin ön şartının, iç değişim olduğunu ifade eder.
Biz, Müslüman toplulukların pasif kalmalarını mahkum eden ve hiçbir umuda yer bırakmayan realizmi yok saymaktayız.
Bugün ve geçmişte, Doğu’da olduğu kadar Batı’da da sık sık görülen şahsın yüceltilmesi hadisesi İslam’a kesinlikle yabancıdır.
Tarih sadece sürekli değişimin değil, aynı zamanda ve devamlı olarak imkansız ve beklenmeyenlerin gerçekleşmesinin hadisesidir.