K-Pop nedir, neden bu kadar tehlikeli? Uzmanlar uyarıyor...
Güney Kore'de devlet eliyle endüstrileşen K-Pop, Hallyuu (Kore Dalgası) tehlikeli boyutlara ulaştı. Sektör, arka planda intihar, uyuşturucu bağımlılığı ve cinsiyetsizlik kavramlarıyla iç içe geçmiş durumda. Peki, internetle beraber evimizden içeri giren bu tehlikeyi ne kadar iyi tanıyoruz? İşte, K-Pop'un anatomisi ve alanında uzman isimlerin bu konudaki görüşleri...
Güney Kore’nin Amerikan esintilerinden oluşma yeni kültürünü yabancı ülkelere cazip kılmak için başlattığı Hallyuu (Kore Dalgası) akımı, yurtdışında müzik (K-Pop), kitap, film ve diziler aracılığıyla inşa ediliyor. Squid Games dizisi, Parazit filmi ve BTS müzik grubu dünya çapında büyük yankı uyandırırken, bu yapımların her başarısı Kore bürokrasisini de fazlasıyla memnun ediyor.
Öyle ki, Güney Kore Başbakanı Moon Jae-in, eski devlet büyüğü Chun Doo-hwan'ın ölüm haberini aldığı sırada; bu yönde bir açıklama yapmak yerine, BTS’nin Birleşmiş Milletler’deki açılış konuşmasıyla övünmüştü. (Kasım, 2021)
J-Pop (Japon Pop) ile beraber Asya’daki müzik sektörüne yön veren K-Pop, maddi getirisi dışında manevi zayiatıyla da sık sık gündeme geliyor. Buradaki manevi zayiat ise, doğrudan K-Pop yıldızlarıyla ilgili. Küçük yaşta kölelik akdine tabi tutulan yıldızların önemli bir bölümü psikolojik rahatsızlıklardan mustarip.
İntihar, uyuşturucu ve cinsiyetsizlik, kamera önünde mutlu görünen şarkıcılar arasında oldukça yaygın. Uzmanların ebeveynleri uyardığı noktada burada başlıyor. Haber7.com olarak, alanında uzman isimlere K-Pop tehlikesini sorduk. İşte, uzmanların açıklamalarından satır başlıkları...
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Kore’yi Kore Yapan Değerlere Rüşvet Verdiler...”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Profesör Doktor Nevzat Tarhan, K-Pop gerçeğine yönelik şu açıklamalarda bulundu:
"Bu müzik akımı olarak biliniyor ama aslında görsellikle ilgili. K-Pop akımının felsefesi nedir, arkasındaki psikoloji nedir ona bakmak gerekiyor. K-Pop devlet destekli bir proje. Küçük yaştan beri çocuklar alınıyor, özel olarak eğitiliyor. Buradan ergenlere yeni bir rol model oluşturuluyor. Gençleri bu şekilde özendiriyorlar.
Dış görünüşü, güzelliği yücelten bir yaklaşım var. Star adayları zayıf olacak, bakımlı olacak, makyajlı olacak ve devamlı fit olacak. Böyle bir algı var. Bu yolla çocuklara bir nevi görsellik fetişzmi öğretiliyor.
Yani, görsel olmayı kutsallaştıran bir öğreti geliştirmişler. Ergenlerin hoşuna gitme sebebi de yeni kuşağın beklentilerini karşılamasından ileri geliyor. Yeni kuşak, eski kuşaklardan farklı olarak savaş istemiyor; ideolojiden hoşlanmıyor, aileden hoşlanmıyor, hayatın sorumluluklarından hoşlanmıyorlar. Aileyi ayak bağı olarak görüyorlar. Ev araba almayı, para kazanarak krediye girmeyi anlamsız, lüzumsuz görüyorlar.
Bir de bu yaş grubunun masumiyet anlayışını kullanıyorlar. Cinsiyetsizliği kullanıyorlar. Mesela kendi aralarında da cinsellik yasak. Böyle bir model ortaya çıkarmışlar. Bunun üzerinden küresel olarak ciddi şekilde para kazanıyorlar. Para için her şey caizdir diyen, Kore’nin kültürüne hiç yakışmayan bir alan. Yani, Kore’yi Kore yapan değerlere rüşvet verdiler ve bu şekilde K-Pop nesli oluşturmaya çalışıyorlar.
K-Pop nesli oluşturulabilir mi? Oluşturuldu. Türkiye’den de çok hayranlar var. Gitmek isteyenler var. Ortada yeni bir model var. Bu da tutmuş gözüküyor. Fakat bu sürdürülebilir değil. Şu an saman alevi gibi yayılıyor. Belki on milyonlarca genci etkisi altına alacak ama bunun doğal sonuçlarını da yaşayacağız. Yani, ergenin; ergenliğini farklı biçimde yaşamasını öğretiyor bu anlayış. Görselliği tek kutsal değer olarak görüyor.
İnternetin bu derece yaygın olduğu bir çağda, çok ciddi şekilde ticari faaliyet haline getirilmiş. Bence aynı zamanda iktisadi bir model. Eğer biz ülke olarak kültürümüzü değiştirmeyi kabul ediyorsak bu modeli destekleyelim. Yani, “Bizim gençlerimiz önemli değil. Bu özgürlüktür. Yerli ve milli olmasın. SİHA ve İHA’lar milli olsa yeter. İnsanımız milli olmasın” diyorsak bunu destekleyelim.
Turizm Bakanlığı, Ankara’daki etkinliği kaldırdı. Kültür Bakanlığı demiyorum, Turizm Bakanı diyorum. Kültür kelimesi, Turizm Bakanına yakışmıyor. Allah’tan farkına vardılar. Neyse, sonuçta devletin bunu desteklemesi intihar demekti. Kore intiharı seçti. Bunun sonucunda, bu nesillerde evlenme olmayacak. Çünkü cinsiyetsizliği savunuyor. Uyuşturucu yaygınlaşacak. İntiharlar artacak. Bence psikiyatrist vakaları daha da artacak.
Batı kültürünün Kore tarafından satın alındığının işareti sayılabilir. Bu gibi yenilikler genelde ABD’den çıkardı. Şimdi Kore’nin kraldan çok kralcı olduğunu görüyoruz. Kapitalist sistemin Kore’den doğuşu söz konusu.
Dijital Okuryazarlığın Önemi ve Gençliğe Amaç Verilmesi
Anne babalara düşen görev, çocuk evinde mutluysa eğer; çocuk buna bir merak edip bakabilir ama kendini kaptırmaz. Sonra tekrardan bırakır. Ama aile bağları zayıfsa, çocukta dijital okuryazarlık yoksa kapılabilir. Devletin burada yapacağı en önemli şey, çocuklara dijital okuryazarlık öğretmek olacaktır. Dijital dünyayı, kendini kaptırmayacak şekilde kullanması lazım. Dijital dünyanın öznesi mi olacak, nesnesi mi? Buna karar vermesi lazım.
Onun için gençlere amaç vermek lazım. Uğrunda yorulacağı, çalışacağı amaçlar vermek lazım. Biz mesela bu sene Bilim ve Fikir Festivali’nin 8’incisini yaptık bu sene. 2013’te başlamıştık ilk olarak. Orada, gençler o kadar güzel alanlara yöneliyorlar ki... Gençlere bu alternatifleri sunmamız lazım. Gençlere sahip çıkmadıktan sonra yapılan yollar, köprüler; havaalanları bir işe yaramaz ki eğer siz doğru dürüst bir nesil yetiştiremedikten sonra.
Ana-babanın iyi bir çocuk yetiştirmekten daha önemli bir görevi olabilir mi? Devletin de öncelikleri arasında bunun yer alması gerekiyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kuruldu. Çok güzel. Ama burada Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı daha çok sosyal hizmetlere çalışıyor. Aile politikasını üretmeyle ilgili bir faaliyeti yok Bakanlığın. Sadece “mış” gibi yapılan faaliyetler var.
Sadece sosyal yardımlar yapılıyor. Aileyle ilgili projeler, çalışmalar yapılması lazım. Annelere ve babalara da dijital okuryazarlık öğretilmesi lazım. Buna yatırım yapılması gerekiyor. Orta-uzun vadeli bir iştir. Zaman alacak tabii. Yani, niyet iyi ama harekete geçilmesi lazım."
Prof. Dr. Ahmet Akın: “Çocuklara Ulaşmanın Araçları Bunlar...”
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Profesör Doktor Ahmet Akın, K-Pop'un iç yapısını ve karanlık yüzünü Haber7’ye anlatan akademisyenler arasındaydı. Akın’ın konu hakkındaki açıklamaları şu şekilde:
"İntihar, cinsiyetsizlik ve uyuşturucu... O kadar yakınlar ki birbirlerine. Üçü de emperyalizmin oyunları zaten. Ben 100’e yakın çocukla aktif olarak görüşüyorum. Bunların arasında her türlü hastalık çeşidi var. Bunların ortak özelliği, dindar ve muhafazakar ailelerin çocukları olması.
Belki bana özellikle onlar ulaşıyordur. Ama benim tespitim de, bu tür sorunları yaşayanlar bizim İslami camianın çocukları. Bunu özellikle söylüyorum. Belki birilerini rahatsız edebilir ama sorunu genellikle İslami camianın çocuklarında gözlemliyorum. Alarm düzeyi en fazla bu kanatta.
Bu çağın beş tane temel teması var. Hatta bunu 7’ye, 8’e kadar çıkartabiliriz.
-
Özgürlük-Eğlence
-
Kadın Hakları
-
Hayvan Hakları
-
Çevre Sevgisi
-
Hümanizm
Bu 5 çağın temel temasını çocuğa kim verirse o kazanır. Anne baba değil yani. Bunlardan herhangi biri olmadı mı, çocuk bu çağa uygun yaşayamadığını hissediyor. Aslında emperyalizm bu tuzağı çok iyi kurdu. Güney Kore dediğimiz şey zaten Amerika’nın uydusudur. Böyle şeyler nedense Kuzey Kore’den gelmiyor bakın. Çünkü
Kuzey Kore, Amerika’nın düşmanı. Ve Kuzey Kore, şu an dünyada en iyi çocuk yetiştiren ülke. Çünkü sosyal medya yok, batının tehdidi yok, Netflix yok... Çocuğu olumsuz etkileyebilecek bir şey yok. Rusya da bu noktada sert kararlar alıyor.
Peki, bu çağın 5 temasını çocuğa nasıl veriyorlar? Sinemayla, müzikle, radikal partilerle veriyorlar... Türkiye İşçi Partisi gibi, Emek Partisi gibi, Komünist Partisi gibi... Bakın böyle partilerin hepsinde iktidar olma derdi yoktur. Sol ve seküler elit kesimin çocuklarında kayış ve kopuş yok. Daha çok bizim camiada böyle bir durum var. Biz, çocuklara bu 5 temayı veremediğimiz de ya cinsiyetsiz bir nesil yapıyorlar; ya inançsız bir nesil, ya aşırı sol örgütlere çalışan bir nesil, ya uyuşturucu satan-kullanan bir nesil, ya da intihar eden bir nesil...
Bunun farkında değiliz. Çünkü aileler çocuklarından çok uzakta! BTS’i bilmiyorlar. Ne zaman inanç meselesi olduğunda fark ediyorlar. Tam 4 yıl boyunca inançsız yaşayan bir başörtülü vardı. Bu o kadar çok yaygın bir durum ki... Çoğunluk Üniversite 1’i bekliyor.
“Dindar Aile Kızlarının Yüzde 70’i...”
Dindar aile kızlarının yüzde 70’i bu BTS’i veya benzer grupları dinliyor. Peki bu ne? İnsanlığın fıtratını bozma, kadın ve erkeği ortadan kaldırma ve ara bir cinsiyet oluşturmaya çalışan bir grup. Önce BTS’nin açılımını söyleyeyim. BTS’nin açılımı “Beyond the Scene”, yani Türkçesi “Sahnenin Ötesinde”. Açık açık “Bizim farklı bir amacımız var. Sahnede göründüğümüz gibi değiliz” diyorlar. Ve bunlara önce fan oluyorlar. Ülkeyi terk etmeyi düşünüyorlar.
Bu çocuklar, kısa sürede fanlıktan “ARMY” durumuna geçiyorlar. ARMY’nin açılımı da “Adorable Representative M.C. For Youth” demek. Bunu, “Gençliğin Sevimli Temsilcileri” olarak çeviriyorlar. Ama “Adorable” kelimesinin ilk anlamı sevimli değil, tapılabilir. M.C.’nin açılımını da kimse bilmiyor. Bu iki harf dışında, “ARMY”i; “Gençlerin Tapılası İlahları” şeklinde çevirebiliriz.
“Pied Piper” diye bir şarkıları var mesela. Şarkının Türkçesi o kadar tehlikeli ki! Şarkının sözleri şöyle: “Senin için çok tehlikeliyim. Ailen benden nefret ediyor. Ama sen müziği dinle. Seni ele geçiriyorum, görüyorsun değil mi?” Yani şarkı sözlerinde o kadar korkunç ifadeler var ki...
PARANTEZ: Pied Piper şarkısındaki bazı ucu açık ifadelerin Türkçesi
“Kötü olan daha iyi.
Artık durmanın mümkünatı yok.
Ailen benden nefret ediyor. Biliyorum.
Ama odanda benim bir sürü posterim var.
Sana ceza vermeyeceğim. Ben senin cennetinim.
Gözlerini kapat ve dinle.
Biraz tehlikeli olsa da beni takip et.
Seni mahvetmek için buradayım.
Seni ele geçiriyorum.
Kavalcının yılanla oynaması gibi seninle oynuyorum.
Ben senin kötücül zevkinim. Benden kaçamazsın.
Seni mahvetsem bile beni affet. Çünkü bensiz yaşayamazsın.
Seni ele geçiriyorum...”
Aileler Ne Yapmalı?
Ebeveynler, çocuklarını geri kazanabilmek için arada bir poster alabilir; hediye alabilir, hatta BTS’i çocuklarıyla birlikte dinleyebilir. Ama... Arada bir kendi görüşlerini de çaktırmadan söylemeleri gerekiyor. Kırmadan kendi görüşlerini hissettirecekler. Çünkü hiçbir çocuk bunun proje olduğunu görmek istemez. Hayırsever, esprili; kibar, esprili ve hümanist görünüyorlar. George Floyd olayında 1 milyon Dolar yardım yapmışlardı.
K-Pop sanatçılarının evlenmesi yasak, aile kurmaları yasak; bir miktar uyuşturucu kullanmak zorundalar sahnede baygın bakabilmek için. Ve kontratlarında her şey yazıyor. Bunlar köle aslında. Ama çocuklara bunu söylediğinde “Bizim için yapıyorlar” demekle yetiniyor. Onlar da çocuklarımıza “Biz sizin için buradayız” diyor. “Biz 45 milyon dolar için buradayız” demiyorlar. Çocuk, ana-babasından duyamadığı sevgi sözcüklerini kimden duyarsa onun çocuğu oluyor."
İsmail Öz: “K-Pop Bir Kimlik Krizidir...”
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Müdürü ve Sosyolog İsmail Öz,
"K-Pop aslında son derece nevzuhur bir müzik akımı, müzik türü. Bunun şahsen Güney Kore’nin kültürünü yansıttığı kanaatinde değilim, Kore’nin kadim kültürü anlamında değerlendirecek olursak. Fakat bu akımın Güney Kore’den dünyaya yayılıyor olması, adeta istila edercesine ilerlemesi de bir tesadüf değildir. Zira burada şunu çok net olarak görebiliyoruz: Buradaki seküler inançların daha yaygın olması bu tip akımların bir proje olarak ortaya çıkmasında Güney Kore’yi çok daha kullanışlı hale getiriyor.
K-Pop bir kimlik krizidir. İnsanın doğasına, tabiatına karşı; yaratılışına karşı bir muhalefetidir. İnsan kendi yaratılışına karşı bir asilik, isyan geliştirebildikten sonra, asilik yapamayacağı hiçbir şey söz konusu değildir. Bizim bütün dünya olarak böyle bir akımın karşısında çok ciddi bir şekilde, kendi kimliğimizi ve kültürümüzü ihya edecek, ayakta tutacak birtakım argümanlar geliştirmemiz gerekiyor.
“Çareyi Farklı Zeminlerde Arayabilirler...”
Zira hitap ettikleri kitle, henüz frontal-lobları gelişmemiş genç dimağlar olduğu için bunu kolaylıkla yapabiliyorlar. Bunun tesirlerini ve yansımalarını sokaklarımızda çok rahat bir şekilde görebiliyoruz. Erkeklerin tayt giymeleri, çok dar pantolonlarla sokaklarımızda arz-ı endam etmeleri, saç stillerinden tutun da makyaja kadar çok ciddi yansımalarını görebiliyoruz.
Biz hissetmeden kültürümüzü istila ettikleri için çok ciddi anlamda bir tehdit oluşturuyorlar. Anne-babaların kendi kültürlerini cazip kılacak uygulamalara başvurması lazım. Aksi takdirde çareyi farklı zeminlerde arayabilirler. Kapitalistler, bir toplumu geleneklerinden ne kadar koparabilirse, kendi sahasına daha fazla dahil edebiliyor. O yüzden, kendi kültürel kodlarımızı koruyamadığımız zaman bu tip istilalara açık hale geliyoruz.”
DETAY
Anatomi: K-Pop'un Görülmeyen Yüzü
Güney Kore’nin yakın tarihi incelendiğinde 6’ncı Cumhuriyet ve öncesi tanımında bulunmak mümkün. Amerika Birleşik Devletleri’nin uydusu olarak görülen Güney Kore, 1980’li yılların öncesine kadar kısmen içe kapalı; kültürüne sıkı sıkıya bağlı, tarihiyle övünç duyan insanların yaşadığı bir toplumdu. Tarihiyle övünç duyan insanlar hala yaşıyor olsa da toplumun içe kapanıklığı ve kültürel bağ 6’ncı Cumhuriyet ile beraber yıkıldı.
1987'ye kadar sadece iki devlet kanalı üzerinden yayın yapılıyordu. Güney Kore’deki müzik sektörü de yine aynı kanallar aracılığıyla yürütülüyordu. Radyo, televizyon ve diğer kitle iletişim araçları tamamen devletin kontrolü altındaydı. Ülkede rock ve hip-hop müziği tartışmalara neden olurken, bir tane bile özel müzik şirketi yoktu. Ta ki, 1988’de Chun Doo-Hwan hükümetinin seçimleri kaybetmesine kadar. Chun’dan sonra göreve gelen Kim Young-Sam, neoliberalizm ile yumuşak gücü aynı potada eritmek istiyordu.
Yumuşak güç, bir devletin sert güce başvurmadan istediklerini yaptırabilme sanatıdır. Bu yöntem, sert güce nazaran çok daha maliyetsiz ve daha uzun ömürlü olur. Devletin muhattabı olan başka bir ülke, sırf “yumuşak güç” faktöründen ötürü istenileni “can atarak” yapmak ister. Diğer bir deyişle “hevesli” olur. Bu gücün aygıtları da silah veya füze değil; kitap, sinema; film, giyim-kuşam ve müzik şeklinde sıralanabilir.
Güney Kore’nin de önünde, Amerika Birleşik Devletleri gibi en azılı düşmanını “yumuşak güç” aracılığıyla, silaha başvurmadan ikna etmiş (SSCB’nin dağılması, Rusya’daki kot pantolon modası) bir devlet vardı. Bundan ötürü 6. Cumhuriyet ve devamındakiler yumuşak güce ve bunun aygıtlarına fazlasıyla önem verdi.
Bizzat devlet eliyle müzik şirketleri kuruldu. Film ve dizi sektörüne büyük yatırımlar yapıldı. Müzikte başarı sağlayabilmek için de sıra dışı bir yöntem mevcut. Şirketler, şarkıcı olmak isteyen çocukları 12-13 yaşında sınava tabi tutuyor, bu sınavda başarılı olanlara 5-6 yıl süreyle eğitim veriliyor; başarısız olanlar da yol yakınken evlerine gönderiliyordu. Seçim sürecinde de yüz güzelliği ve ses güzelliği iki önemli faktör iken, bazı şirketler yüze; bazı şirketler de sese bakıyor. İkisini bir arada görmek isteyen firmalar da var.
Hepsinden önemlisiyse, stajyer diye yumuşatılan “K-Pop kölelerinin” imzaladığı kontratlar. 12-13 yaşındaki çocuklar, sırf K-Pop yıldızı olabilmek için yıllarca sürecek sözleşmeleri imzalıyor. Bu sözleşmelerin içeriğinde evlilik veya karşı cinsten birisiyle her türlü yakınlık yasak. Yine bu sözleşmeler yüzünden şan ve dans dersleri alma yükümlülükleri de var. Çoğu kişi, bu eğitimleri gerekçe göstererek okullarından ayrılıyor.
Şanslı olan sanatçılar 17-18 yaşında turnelere çıkmaya başlayıp cüzi miktarlara çalışırken, şanssız olanları pastadan kendilerine pay alamıyor. Geçtiğimiz yıl Kore Müzik Ödülleri’nde Lee Lang isimli bağımsız bir sanatçı, nakit sıkıntısı sebebiyle ödülünü alır almaz sahnede açık arttırmaya sundu. Ev kirasının 450 Dolar olduğunu söyleyen Lee, ödülünü 450 Dolar karşılığında bir alıcıya sattı.
K-Pop sektörünü elinde tutan şirketler, her ne kadar izleyicinin zihninde renkli bir dünya; uyum içerisinde dans eden kız ve erkek grupları çizmeye çalışsa da intihar vakalarının önüne geçilemiyor. U Nee, Jeong Da Bin, Choi Jin Sil; Daul Kim, Kim Jonghyun, Jeon Tae Soo, Goo Hara ve daha birçok isim, kamuoyuna yansıyan intihar vakaları arasında. Peki, K-Pop'ta intihar neden bu kadar yaygın?
K-Pop yıldızlarının önemli bir bölümü, eğitim sürecindeki haksız rekabet, akran zorbalığı; şiddet ve diğer olumsuzluklardan ötürü psikolojik sorunlarla boğuşuyor. Ve başarılı olan, senede milyonlarca dolar kazanan isimlerin psikiyatristlerle görüştüğü, anti-depresan kullandığı bilinen bir gerçek. Tedavi sürecinde onlarca ilaç kullanan sanatçılar, intihar edeceklerine yönelik sinyali de haftalar öncesinden veriyor. K-Pop yıldızlarının ölümü de hayranlarının psikolojik sağlığını tehdit eden bir başka faktör.
Ramazan Dengiz - ÖZEL
-
Army 7 ay önce Şikayet Eto teste girecek çocukları zorla sokmuyorlar zorla imzalatmıyorlar giydikleri rahatsız edici şeyleride şirket giydiriyor ve onlar bunları isteyerek yapıyor kimse kendine işkence çektirmez uyuşturucu almıyorlar stajerlik için okulu bırakmıyorlar şirket onların okullarını devam ettiriyor çünkü eğitim bir hakBeğen Toplam 2 beğeni
-
Alphazım nolmuş 9 ay önce Şikayet EtAslında daha çok kpopun insanların kendini sevmesini isteyen müziklerden oluşması.mesela itzy wannabe,icy,dalla dalla,bts idol... ve de btsin açılımının o olmamasının gerçeği.Btsin asıl açılımının anlamı kurşun geçirmez izcilerdir ve oradakiyle alakası yokturBeğen Toplam 2 beğeni
-
Yeliz 10 ay önce Şikayet EtSırf gündeme gelebilmek için yapmayınBeğen Toplam 5 beğeni
-
Kevserim ne olmuş 1 yıl önce Şikayet EtSaçmalık sadece insanların müzik zevklerine karışıp dini kullanarak sömürüyorlarBeğen Toplam 11 beğeni
-
STAY'SEM NOLMUŞ 1 yıl önce Şikayet EtTmm abi/abla en prim için kpop'ı aşşaliyan sizsiniz tamamBeğen Toplam 16 beğeni