Dilek Sabancı: İp atlamayı çok isterdim

Dilek Sabancı, "Aslında yeni hedefim engellilerle engelsizlerin beraber yaşaması" diyor ve engellilerin tüm Türkiye'nin sorunu olduğuna dikkat çekiyor. İşte Dilek Sabancı'nın dilinden engellilerin dünyası:

Dilek Sabancı: İp atlamayı çok isterdim
Dilek Sabancı: İp atlamayı çok isterdim
GİRİŞ 19.12.2009 08:16 GÜNCELLEME 19.12.2009 08:16
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

Mezin Tanrıseven'in röportajı

İster kabul edelim ister etmeyelim ama ortada bir gerçek var. Türkiye nüfusunun yüzde 12.29'unu yani yaklaşık 8.5 milyonunu engelliler oluşturuyor. Peki hiç etrafınıza baktınız mı? Otobüsler, caddeler, binaların içi engelliler de düşünülerek inşa edilmiş mi? Onları sosyal faaliyetlere hazırlayacak tedbirler alınıyor mu? Devlet, kısıtlı bütçeyle birtakım işlere imza atsa da yetersiz…

Bu noktada hayırseverler ve gönüllülere iş düşüyor. Hayırsever deyince de aklıma hemen Dilek Sabancı geliyor. İşi sadece devlete bırakmayan Dilek Hanım, Türkiye Özel Sporcular Spor Eğitim ve Rehabilitasyon Derneği'ni zirveye çıkarmanın yollarını arıyor. Peki ne için? Engelliler hayata bağlansın diye… Üniversitelerle protokoller imzalayan ve engelli gençlerimizi evlerinden çıkararak sosyal faaliyetlere iten Dilek Sabancı'dan birçok insanın ders alması gerekiyor. Bu arada, Dilek Sabancı'da öyle bir pozitif enerji var ki, sabahtan beri ağrıyan başım, inanın onun o sıcak sohbetiyle geçiverdi. Umarım, Dilek Hanım, bu enerjisiyle projelerinde de başarılı olur…

İyi hafta sonları…

Sizinle tanıştığıma çok mutlu oldum. Kapıdan ilk girdiğimde müthiş bir olumlu hava hissettim sizde…

Neden biliyor musunuz? Pozitif yaşamının insana ciddi katkısı olduğuna inanıyorum. Kendinizi daha dingin ve daha üretken hissediyorsunuz. İnançlı biriyim ve ibadetimi de yerine göre yaparım. Ve Mevlana aşığıyım. Babam öldükten sonra çok üzüldüm. Üç sene bayağı zorlandım. Babam ölünce bir boşluk oldu bende, ağlamalar, sızlamalar… Sonra kendi kendime dedim ki; “Bir gün hepimiz öleceğiz yapacak bir şey yok…” Birden hayata sarılmaya başladım.

İnanç artı mutluluk yani…

İnsanların bugün çoğu mutsuzsa inanın bence inançları az olduğu içindir. Ben buna kesinlikle inanıyorum. Bana sorarsanız ilk önce maneviyat olmalı. Sonra maddiyat düşünülmeli. Ama insanların çoğu ilk önce maddiyatı sonra maneviyatı düşünüyor. Hatta bazıları hiçbir şey düşünmüyor. Sanıyorlar ki, her şey bu dünyadan ibaret. Her şey, yiyip içmeden, para kazanmaktan ibaret…

Şimdi engellilere dönsek... Onlar için yaptığınız sosyal çalışmalarla adınızı sık sık duyuyoruz. Özellikle Türkiye Özel Sporcular Spor Eğitim ve Rehabilitasyon Derneği adı altında çok güzel işlere imza atıyorsunuz. Üniversitelerle protokolleriniz oldu. Bu protokollerin derneğinize ne gibi katkıları olacak?

11 üniversite ile protokol imzaladık. Burada amacımız, engellilerin spor tesislerinden faydalanmalarını sağlamak. Hatta, protokolle organizasyonlarımıza gönüllü öğrenci kazanmak da istiyoruz.

Birçok kişi bu tür özel durumları olan insanlara 'sakat' diyor. Engelli denmesi daha insancıl geliyor bana.

Maalesef çok üzülüyorum. Mesela, 'Sakatlar Konfederasyonu' diyorlar. Bunu kaldırmaları gerekir. Hele sakat, çok aşağılayıcı geliyor bana.

Anne-babalar minnettarlardır size…

Bir aile, “Benim çocuğum 30 yıl önce bu programa başladı, yararını gördü” dedi. Bu program Türkiye'ye 30 yıl önce, babam ve Prof. Dr. Hıfzı Özcan tarafından getirilmiş. Metin Sabancı Spastik Çocuklar Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi'nin doğması da onun sayesinde oldu. 1973 yılında Erol Sabancı Spastik çocuklarla başlıyorlar. Sonra 1996'da Metin Sabancı'ya geçiyorlar. Türkiye Özel Sporcular Spor Eğitim ve Rehabilitasyon Derneği'nin faaliyetleri her dört yılda bir dünya oyunları ile gerçekleşiyor. Her iki yılda bir de Avrupa oyunları oluyor. Onun dışında yerel, bölgesel ve ulusal faaliyetler var. Ama bizim, Federasyon ile aramızda bir fark var. Biz lisanssız öğrencilere de spor yaptırabiliyoruz. Onlar lisanslı öğrenci ile çalışıyor. Bir akreditasyon kuralımız da yok. Devletle çalışınca sponsor bulmakta zorlanıyorduk. Çünkü hep Sabancı ismi olunca; 'Eee bizden ne istiyorsunuz' diyorlardı. Gerçekten bu tür tepkiler bizleri ve çalışmalarımızı zor durumda bırakıyor...

ENGELLİLER BÜTÜN TÜRKİYE'NİN MESELESİ

Sponsor bulamıyor musunuz?

Çok zor. İnsanların para vermesi ne kadar zormuş. İnsanların ufak şeylere takıldığını görünce üzülüyorum. Sonra da, 'Herkeste aynı duyarlılık olamaz' diyorum. Hiç böyle bir şey yaşamamış insan nasıl duyarlı olabilir ki… Bazen bakıyorsunuz ufak paralar bile insanların gözünde büyüyebiliyor. İnsanlar birbirlerine yardım etse, destek olsa... Her şeyi devletten beklemese… Bir de Türkiye'de şu var: 'Topu taca atmak'… Bunu Sabancı yapıyor, Koç ve Eczacıbaşı yapıyor deyip hemen sıyrılıyorlar. Bu sorun varsa, bu bir tek bizim sorunumuz değil. Bu, bütün Türkiye'nin meselesi... Firmalar çok sıkı, para vermekte zorlanıyor.

Siz görüşüyor musunuz onlarla?

Ben görüşüyorum. İnşallah yakında danışmanlık aldığım iletişim firmamla birlikte görüşeceğiz. Yani o kadar kolay olmuyor. Çok ısrar etmek gerekiyor. Sonunda kabul ediyorlar ama kabul ettirene kadar akla karayı seçiyorum. İlla bir insanın birtakım şeyleri yapması için parası olması gerekmiyor. Özel Olimpiyatların sloganı var, 'Bana kazanma şansı verin. Kazanamazsam bile çabamda cesur olmama destek olun.' Ne güzel değil mi?

Bu faaliyetleri yaparken neler hissediyorsunuz?

Biz yılda 30-40 faaliyet yapıyoruz. Bunların 20'si spor geri kalan kısmı sporla ilgili eğitim ve seminerler. O çocukların yarışmaları, madalya almaları, başarıları bana da güç veriyor.

Aslında siz de engellilere cesur olmaları yönünde faaliyetlerde bulunuyorsunuz?

Kesinlikle. Belki onların anne-babası 'Allah razı olsun diyor'. Sadece benim ibadetim değil belki de onların duaları beni bu kadar dinç tutuyor. Konuşamayan bir çocuk spor yapmaya başladıktan sonra konuşmaya başlıyorsa, görmeyen bir çocuk piyano çalmayı öğreniyorsa bu insanı çok mutlu ediyor.

 

EN ÖNEMLİ ENGEL ENGELSİZLER

Son yıllarda dikkat ediyoruz. Engelliler, artık kabuğuna sığmıyor. Geziyor, kültürel faaliyetlere katılıyor...

Normal bir kişiyle engellinin hiçbir farkı yok. Sinemaya, tiyatroya gitmelidirler. Aynı sıralarda problemi olmayan çocuklarla okuyabilmeliler. Artık bütünleştirmek ve kaynaştırmak gerekiyor. En önemli engel; engelsizler…

“Engellilerin sorunlarını anlatmak için Başbakan Erdoğan'a ulaşamıyorum. Babam olsaydı hemen görüşürdü” demiştiniz. Bu sözleriniz üzerine bir gelişme oldu mu?

O projeleri daha olgunlaştırıp ne yapmak istediğimi rapor haline getirip kendisine ulaşabileceğimi zannediyorum. İndirekt randevu istemiştim. O nedenle gerçekleşmedi. Kendinin bu ülke sorunları için çalıştığını ve çok yoğun olduğunu biliyorum ve anlayışla da karşılıyorum. Nimet Çubukçu ile son derece yakınım. Biraz önce Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak'la konuştum. Çok destek oluyor projelerimize.

METİN BABAMIN OLMADIĞINI BİLİYOR

Bu arada kardeşiniz Metin Sabancı ile sık sık görüşüyor musunuz?

Görüşüyoruz. Beni çok iyi tanır. Annemi-babamı biliyor. Babamın artık olmadığını da biliyor. Ancak, öldüğünü bilmiyor.

Hissediyordur ama...

Babamın olmadığını biliyor. Suratını asıyor. Babamın şoförünü görünce, 'Baba' diyor. Çok iyi hatırlıyor babamı. Anneannem, ezan okunurken namaz kılarken 'Aziz Allah, Aziz Allah' derdi. Metin'de ezan okununca 'Aziz Allah, Aziz Allah' diyor. Kendisine severek yaklaşanla laf olsun diye yaklaşanı biliyor ve surat asıyor. Allah, bir şeyi alınca, yerine iki kez anlamak, iki kez çabalamak veriyor. Ve başkalarına nazaran iki kez daha duyarlı oluyorsunuz. Çünkü eksiğinizi o şekilde kapatıyorsunuz. Biz, kendimizi kanıtlamak için iki kat fazla çalışıyoruz.

 

ANNEM EŞŞİZ BİR KADINDIR...

 

Bunları biliyor musunuz?

* Altı buçuk aylık doğdu.

* O zamanlar İngiltere'de bulunan amcası, kuvöz getirdi. Altı ay boyunca kuvözde yaşadı.

* 7 yaşına kadar hiç yürüyemedi. İlk ameliyatını 7 yaşında geçirdi.

* Şişli Terakki Orta Okulu (1yıl) (7.sınıf) 1976) okudu.

* İngilizce, Fransızca, İtalyanca'yı akıcı şekilde konuşuyor.

* Heathfield School in Ascot-Junior High School mezunu (1977-1979). International School of Geneva Senior High School diploması sahibi (1980-1983). Fisher Junior College, Boston-Mass Turizm ve Pazarlama kursları aldı; Reinhardt College, Atlanta Georgea-Sanat Tarihi ve Psikoloji kurslarını tamamladı (1984-1986).

* Antalya'daki “Dilek Sabancı Spor Merkezi”, İstanbul'daki “Dilek Sabancı Anadolu Ticaret ve Ticaret Meslek Lisesi” ve “Beşiktaş Belediyesi Dilek Sabancı Engelliler Parkı” Sabancı Aile Vakfı VAKSA üzerinden Dilek Sabancı'nın katkısıyla kurulan bağışlardır

Anneme ve Metin için çabasına çok saygı duyuyorum. Günün önemli bir bölümünü Metin için harcar. Onunla çok mutlu ve emin olun Metin de anneme son derece bağlı. Bizler çalışma hayatı içinde anneme bu konuda çok destek olamıyoruz. Annem çok özel bir kadındır. Çok vericidir ve evlatlarının mutluluğu için çok çaba sarf eder. Engelliler konusunda da duyarlı olan annem Türkan Sabancı Görme Engelliler Okulu ve Metin Sabancı Spastik Çocuklar Okulu'na maddi manevi ciddi destek sağlar. Görme engelliler okulundaki çocuklar anneme bir ad koydular “IŞIK ANNE” gerçekten çocukların gelişimine annem ışık tutuyor. Umarım bu tür yaklaşımlar birçok imkânı olan kişiye rehber olur.

 

İP ATLAMAYI ÇOK İSTERDİM

Çocukluğunuzda özlem duyduğunuz bir şey oldu mu?

İp atlamayı çok isterdim ama bunun bir sorun olduğunu düşünmüyorum artık. Eskiden beden eğitimi derslerine katılabilmeyi de isterdim. Katılamadım fakat özel ders alarak birtakım beden eğitimi hareketlerini yapabildim. Ben her zaman Allah'a şükrediyorum. Ben engelli elçisiyim. Hamisiyim.

Sanıyorum 2 defa umreye gittiniz?

Kendinizi başka bir dünyada hissediyorsunuz. Sanki bu dünya bitmişte başka bir dünya oluşmuş gibi.

Babanızla çok yakındınız değil mi?

Oturur saatlerce sohbet ederdik. İşimden bahsederdim, bana fikirler verirdi. Engellilerle ilgili projelerimden bahsederdim sevinirdi.

Halktan hiç kopmadı. Hep halkın arasında kalmayı başardı…

Onun için çok sevildi. Ben de çok severim halkla olmayı.

Babanız ne öğütlerdi size?

Kompleksiz olmamak önemliydi onun için. Dürüst olmak, açık yürekli olmak, yalan söylememek… Direkt söylemezdi, yaptıklarıyla örnek olurdu. Dedem Hacı Ömer'in bir atasözü var. 'Hilekârlık ahmaklık, gurur eşekliktir'. Bir insanın mevkisi ne olursa olsun parası ne kadar fazla olursa olsun gururlu olmamalı. Hep, alçakgönüllülük kazanır. Çünkü bunlar Allah'ın insana verdiği geçici şeyler. İşin gerçeği bu…

Babanızın vasiyetini yerine getirebiliyor musunuz?

Babamın vasiyetini yerine getirdiğimi düşünüyorum. Hatta babamı da geçmeyi düşünüyorum. Birçok şeyi ondan daha iyi yapmam gerektiğine inanıyorum. Çünkü Hacı Ömer dedem imkânsızlıklarla bir şeyler yapmış. Babamlar, amcamlar, dedemden daha iyilerini yapmışlar, Biz şimdi hibe programlarıyla uğraşıyoruz. Her şey değiştiği gibi bu da değişti. Artık bina yapmak okul yapmak değil amaç bu gibi şeyleri geçmişte çok yaptık. Babamın ölümünden sonra Güler Sabancı ile yeni bir sayfa açıp orada daha çok hibe programları üzerine çalışıyoruz. Gençler, kadınlar ve engelliler konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarına hibeler veriyoruz.

(Yeni Şafak)

YORUMLAR 1
  • Nurhan Celik 15 yıl önce Şikayet Et
    Allah c.c. razi olsun.. Yaptiginiz iyilikler kat kat size geri dönsün, ahirette de en güzel sekilde mukafatini görün insallah.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Trump'ın planı ortaya çıktı: Türkiye'ye 'İsrail' şartı!
FED faiz kararını açıkladı!