ABD’ye ‘Camel Trophy’ götüren Osmanlı: Hacı Ali

Arizona'nın ‘Quartzsite' kasabasını piramit şeklindeki bir anıt mezar ünlendiriyor. Anıt mezarda ‘Hi Jolly' ve onun sevgili devesinin külleri var. Peki kim bu Hi Jolly?

ABD’ye ‘Camel Trophy’ götüren Osmanlı: Hacı Ali
ABD’ye ‘Camel Trophy’ götüren Osmanlı: Hacı Ali
GİRİŞ 26.01.2005 12:34 GÜNCELLEME 26.01.2005 12:34

Yer: ABD Arizona eyaleti. Bu bölge Kuzey Afrika'nın Büyük Sahra'sını aratmayan bir arazi yapısına sahip.

Uçsuz bucaksız kum denizinin ortasında yer alan küçük bir kasaba, yılın belirli vakitleri ülkenin dört bir yanından gelen turistlerin akınına uğruyor. Amaç; düzenlenen ‘deve yarışlarını' izlemek ve kasabayı develerle tanıştıran 'Hi Jolly'nin anıt mezarını ziyaret etmek.

‘Quartzsite' adlı kasabayı ABD çapında üne kavuşturan tek şey piramit şeklindeki bu anıt mezar. Şehrin aynı zamanda en büyük anıtı olan bu piramit şeklindeki mezarın üstünde bakırdan bir deve bulunuyor. Anıt mezarda ‘Hi Jolly' ve onun sevgili devesinin külleri var. Peki kim bu Hi Jolly? Söyleyelim, o ‘Hacı Ali' adında bir Müslüman. Bir başka deyişle Quartzsite'ın en ünlü vatandaşı bir Osmanlı. Quartzsite'ta her yıl adına deve geçit törenleri ve yarışları düzenlenen ‘Hacı Ali', 148 yıl önce ABD ordusuna deve bakıcısı ve izci olarak transfer olan bir Türk'ten başkası değil. Hacı Ali ve 33 devesinin hikayesi aynı zamanda Amerikan askerî tarihinin en ilginç askerî deneyimlerinden birisi olarak yorumlanır. Bundan yaklaşık 102 yıl önce Arizona çöllerinde hayata gözlerini yuman Hacı Ali'nin aslında kimse tam olarak ne zaman ve nerede doğduğunu bilmiyor. Rivayete göre annesi Yunanlı, babası bir Türk olan Hacı Ali, bugünkü Suriye içinde bir yerlerde doğmuş bir hayalperest, macerasever ve bir girişimci. Ancak onun hakkında kesin olarak bilinen tek şey; Amerikan Ordusu Deve Sınıfı'na bağlı develeri sürmesi ve askerleri hayvanlar konusunda eğitmesi için 1854 yılında Türkiye'den getirildiği. Bugünkü Suriye sınırları içerisinde doğduğu ileri sürülen Hacı Ali, ABD yolculuğuna İzmir'den başlıyor, bu yolculuğun geri dönüşü de olmuyor. Adı bile değişiyor sonra. Askerler ona kolay akılda kalsın diye ‘Hi Jolly' (İngilizcede ‘hi' merhaba ‘jolly' ise neşeli anlamında kullanılıyor) olarak çağırmaya başlıyor. Varsın develerin Amerikan ordusunda ömrü uzun olmasın, Hacı Ali artık yeni vatanında evlenip çoluk çocuğa karışıyor. Kızlarını Müslüman olarak yetiştiren Hacı Ali'nin ailesinin kaç nesil devam ettiği ne yazık ki bilinmiyor. Tıpkı aynı yıllarda Amerika'ya yerleşen diğer bir milyon 200 bin Osmanlı tebası gibi. Prof Dr. Kemal Karpat'ın araştırmalarına göre, bunların yüzde 15'i Türk ve Müslümanlardan oluşuyor. Örneğin, Irak'taki harekatı komuta eden merkez komutanı Orgeneral Abizaid'in dedesi de Lübnan'dan gelen bir Osmanlı vatandaşı. Ancak kütüphanelerde Ermeni ya da Yahudi göçlerine dair raflar dolusu kitap olmasına rağmen, Türklerin göçüne dair tek bir kaynak olmaması meselenin bir başka yüzü.

Hacı Ali’nin ve 33 devenin hikayesi aynı zamanda tarihçiler arasında Amerikan askerî tarihinin en ilginç askerî deneyimlerinden birisi olarak da yorumlanıyor. Bundan yaklaşık 102 yıl önce Arizona çöllerinde hayata gözlerini yuman Hacı Ali’nin hiç kimse tam olarak ne zaman ve nerede doğduğunu bilmez. Rivayete göre annesi Yunanlı, babası bir Türk olan Hacı Ali bugünkü Suriye içinde bir yerlerde doğdu. O bir hayalperest, macerasever veya bir girişimcidir. Ancak onun hakkında kesin olarak bilinen tek şey; Amerikan ordusuna bağlı Deve Sınıfı’na bağlı develeri sürmesi ve askerleri hayvanlar konusunda eğitmesi için Türkiye’den getirildiğidir. Hacı Ali’nin hikayesi Savaş Sekreteri Jefferson Davis’in ordu içinde bir yenilik düşünerek Teksas’tan California’ya ikmal malzemeleri göndermek için düşünmesiyle başladı. Buranın oldukça kuru ve sıcak bir iklime sahip olması sebebiyle develerden hem asker hem malzeme nakliyesinde yararlanmayı düşünüyordu. Kongre bu fikre onay verdi ve bu işe 30 bin dolar ayırdı. Develerin getirilmesi işi Yüzbaşı David Dixon ve Belediye Başkanı Henry C. Wayne’e verildi. Dixon ve Wayne ilk olarak Tunus’a ayak bastılar. Deve konusunda oldukça tecrübesiz oldukları için hayvanları satın alırken oldukça endişeliydiler. Zaten aldıkları ilk develer hasta çıktı. Bunun üzerine daha iyi develer bulmak üzere rotayı Kuzey Afrika’dan Ege’ye çevirdiler. Ancak iyi deve bulmak zordu. Çünkü bu yıllarda Kırım’da savaş vardı ve en iyi develer askerî güçleri ve malzeme taşımak için savaş bölgesine gönderilmek üzere satın alınmıştı. Önce Malta’ya, oradan Yunanistan’a ve sonunda Türkiye’ye demir attılar. Bu arada develer hakkında oldukça fazla bilgi edinmişlerdi. Öncelikle tek hörgüçlü Arap develeri en hızlı koşan develerdi ve iki hörgüçlü Asya develeri malzeme taşımak için idealdi. Mısır’da çok iyi develer bulmuşlardı, fakat yasalara göre bu hayvanları ülkeye sokmaları yasaktı. Neyse ki aradıkları develeri Türkiye’de bulmak mümkün oldu. ‘USS Supply’ Dixon ve Wayne toplam 33 deve ve 5 bakıcı ile ABD’ye dönmek üzere yola koyulduğunda deve sürücüsü olarak kiralananlardan birisi de Hacı Ali’ydi. Ali bir deve uzmanıydı, Amerikan ordusunda istihdam edilen ilk deve sürücülerindendi. Daha önce Fransız ordusunda Zouavelere bağlı birliklerde görev almış, ardından Amerikan ordusuna transfer olmuştu. Çok geçmeden ‘USS Supply’ ile birlikte Teksas’a getirilen 33 deveye 44’ü daha eklendi.

Hacı Ali gelen kafiledeki sürücülerin şefiydi ve görevi askerlere deve sürmeyi öğretmekti. Kısa ömürlü olan bu asker sınıfı, Edward Fitzgerald Beale komutası altında harita üzerinde Teksas ile Colorado Nehri üzerindeki en kısa mesafeye yerleştirildi. 1857 deve sınıfı El Paso ile Colorado nehri arasında kullanılmaya başlandı. Bu sınıfta Hacı Ali’nin aralarında bulunduğu 25 deve 44 asker ve iki deve sürücüsü vardı. Burada ismi ‘Hacı Ali’den ‘Hi Jolly’ye (İngilizcede ‘hi’ merhaba ‘jolly’ ise neşeli anlamında kullanılır) terfi etti. Çünkü askerler için bu ismin hem söylenmesi hem de hatırlanması kolaydı. 1857 James Buchanan başkan olarak resmi görevine başladığı zaman yeni savaş sekreteri olarak John B. Floyd’u atadı. 1858 yılında Kongre’de John Floyd develerin gösterdiği üstün başarıyı öne sürerek bin deve daha getirilmesini talep etti. Ancak kuzey-güney arasında savaş rüzgarlarının esmesi bu talebin kulak arkasına atılmasına sebep oldu. Zaten askerler arasında develer hiç de popüler değildi. Askerler hayvanlara alışamamıştı.

Develer sirklere satıldı

Bazıları develerin savaşa olumsuz bir katkı sağladığını düşünüyordu. Bu yüzden aktif operasyonlar yerine develeri malzeme taşınması ve bazen keşif gezilerinde kullanıyorlardı. Bunun dışında develere pek rağbet edilmiyordu. 1860’ta iç savaş patlak verince develer tamamen unutuldu. Sivil savaşın ilk kurşunları ile birlikte develi askerî birliklerin sonu da gelmiş oluyordu. Her ne kadar Amerikan ordusunda bu tecrübeden vazgeçildiyse de Beale, develeri 1860’lı yılların başına kadar Hacı Ali’nin komutası altında askerî malzemeleri Los Angeles’tan Fort Tejon’a Santa Clarita Vadisi üzerinden ulaştırmak için kullanmaya devam etti. 1863 yılına gelindiğinde ise develer California’da halka arz edildi. Bazıları hayvanat bahçelerine bir kısmı sirke bir kısmı da madenlere satıldı. Bazı develere kıyamayan sahipleri onları çölde kaderine terk etti. Böylelikle de deve sınıfının ordudaki ömrü tamemen bitmiş oluyordu. Haliyle Amerikan Deve Sınıfı’nın ömrünün sona ermesi Hacı Ali’ye bu gurbet elde başka bir sayfa açmıştı.

Develerin bir kısmını elinde tutarak Yuma ve Tucson arasında bir nakliye hattı kurdu. Develer yaklaşık 1 tonluk altın yükünü 80 kilometre uzağa taşıyabiliyorlardı. Fakat işleri ne yazık ki iyi gitmiyordu. Nitekim 1868 yılında Ali elindeki son deveyi ‘Gila Bend’ yakınlarında salıverdi ve tekrar orduya katıldı. Burada fazla kalamayan Hacı Ali, bu sefer altın madenlerine gözünü dikti. Bu arada gurbeti artık ev yapmanın zamanı geldiğini düşünen Hacı Ali, 1880 yılında Amerikan vatandaşlığına geçerek ‘Philip Tedro’ adını kullanmaya başladı. Çok geçmeden de Tucsonlu Gertrudis Serna ile evlendi. Kaynaklara göre Hacı Ali veya yeni adıyla Philip’in üç kızı oldu. Yaşadığı bölgenin imamı da olan Hacı Ali’nin bu kızlarını Müslüman olarak yetiştirdiği biliniyor. Ancak ailenin kaç nesil devam ettiği bilinemiyor. Bilinen tek şey ömrünün son yıllarında ailesine kafası kızan Hacı Ali’nin tasını tarağını toplayarak kapağı Quartsite yakınlarındaki bir kulübeye attığı. 16 Aralık 1902’de hayata gözlerini yumduğunda çölün ortasındaydı. Vahşi bir devenin çölde cirit attığı söylentilerinin ardından kendisini kızgın kumlara bıraktı. Hayatının son yolculuğuna çıktı. Ancak daha sonra kendisi ve vahşi devesinin ölüsünü buldular.


HAKAN YILMAZ / TURKUAZ

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
S&P'den Türkiye kararı! Kredi notu belli oldu
Sabiha Gökçen Havalimanı'nda iniş yapan uçaklara kuleden 'deprem' uyarısı