Şu solcular öyle ilkesiz ki…

Şu Kemalistler öyle riyakâr ki..

Şu laikçiler öyle vicdansız ki..

28 Şubat sürecinde Trakya Üniversitesi’nde rektörlük yapan..

O dönem Trakya Üniversitesi’ndeki çok az sayıdaki başörtülü öğrenciye dünyayı dar eden.

Sadece ve sadece başlarındaki örtü sebebiyle disiplin cezaları veren ve en sonunda da o başörtülü öğrencileri üniversitenin kapısının önüne koyan Osman İnci; dünkü Cumhuriyet gazetesinde bir yazı kaleme aldı.

28 Şubat’ın başörtü yasakçısı Osman İnci, şimdi öyle özgürlükçü, öyle özgürlükçü olmuş ki, şaşıp kalırsınız!!.

Yanlış anlamayın başörtü konusunda yasakçılığı bırakıp, başörtülülere hakkını teslim eden, başörtüye özgürlükçü bir tavra dönüş yapmış değil Osman İnci.

Onun derdi eşcinsellere özgürlük tanınması.

Bunun için de tıp fakültesi mezunlarının yaptıkları hipokrat andı üzerinden eşcinselliğe destekçiliğini ortaya koymuş.

Diyor ki başörtü yasakçısı eski rektör Osman İnci:

“Tıp fakültesi mezuniyet törenlerinin vazgeçilmezi ‘Hipokrat Andı’nın içilmesidir. 2 bin 400 yıllık tıp öğretisi olup 75 yıl önce de Dünya Tabipler Birliği II. Genel Kurulu tarafından güncellenmiş ve “Cenevre Bildirgesi” olarak ilan edilmiştir. Ayrıca beş kez daha güncellenmiş evrensel bir değerdir. Sahip olduğu yetki ve niteliklerini abartan kişi ve kurumların değiştireceği bir metin değildir.”

Bu girişten sonra şöyle devam ediyor Osman İnci:

“Ordu Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet töreninde, ‘Hekimlik Andı’ olarak bilinen Hipokrat Yemini sansürlendi.”

Sanırsınız ki 2400 öncesinden beri yapılan hipokrat yeminini, şimdi birisi sansürlemiş.

Yok böyle bir şey..

Tam aksine 2400 yıl öncesinden bu yana, yakın tarihe kadar yapılan hipokrat yemin metnini, bazı şaklabanlar sulandırarak, içine eşcinselliği meşrulaştıran ifadeler eklemeye kalkışmışlar.

Asırlardır tekrar edile gelen yemini bozmuşlar, değiştirmeye kalkışmışlar.

Birçok üniversitede yönetim, “yeminin orijinali şöyle.. Bunun dışında, herkes kafasına göre yemin metnine ifade ekleyemez” diyerek, uyarıda bulununca..

28 Şubat’ta başörtü yüzünden üniversiteli kızları kapının önüne koyan Osman İnci, “sansür” deyip, hemen kafayı çıkarmış.

Dört halifeden birisinin ismini taşıyan rektöre hatırlatalım: Yaşanılan tartışma sansür mü, yoksa tahrif girişimi mi?

Yasakçı rektör kalemini oynattıkça zihniyetindeki iğrençliği ortaya döküyor:

“İlk kez Ondokuz Mayıs Tıp Fakültesi 2014 töreninde dekan ‘Din, milliyet, ırk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının görevim ile hastam arasına girilmesine izin vermeyeceğim’ bölümünü metinden çıkardı ve ‘Allah’ın huzurunda ant içerim’ tümcesini ekledi.”

“Allah huzurunda ant içmek”ten, bu rektör niye rahatsız oluyor?

Şunu söylese anlarım, “isteyen Allah huzurunda ant içsin, isteyen de benim Allah inancım yok, şu kavram üzerine yemin edeceğim desin.”

Yasakçı rektör bunu demiyor.

Allah huzurunda ant içmeye kökten karşı çıkıyor.

İnanan insanların da böyle bir yemin etmeye hakkı olmadığını iddia ediyor

Ama görünen o ki Osman İnci’nin esas derdi bu da değil..

Devam ediyor yasakçı İnci:

 “Sonra Sakarya, İnönü, Ankara Yıldırım Beyazıt, Selçuk ve İstanbul Tıp Fakültelerinde özellikle ‘cinsel yönelim’ tümcesinin metinden çıkarıldığı görüldü. Genç doktorlar ise çıkarılan kısımları koro halinde söylediler. Sansürü kabul etmediler.”

Esas sıkıntı, esas tartışma işte burada başlıyor.

Hipokrat yemini orijinalinde, “cinsel yönelim” vardı da, bu üniversiteler mi çıkardı?

Yoksa hipokrat yemininin orijinalinde cinsel yönelim yoktu, Osman İnci kafalı eşcinsel destekçileri mi sonradan bunu eklemeye kalkıştılar.

Açar bakarsınız hipokrat yeminine.

15 sene öncekine, 25 sene öncekine 50 yıl öncekine ve gerçeği görürsünüz.

Hipokrat yeminin orijinalinde, örneğin Osman İnci’nin rektörlük yaptığı dönemde cinsel yönelim diye bir ifade bulunmuyor.

Olmayan ifadenin sansür edilmesi diye bir şey söz konusu olabilir mi?

Ama ne dedik; sol kafalar böyle..

Kemalistler böyle.

Laikçiler böyle..

Yahudi taktiğini çok güzel öğrenmişler.

Hem dayak atıyorlar hem de; ‘koşun Müslümanlar, bir Müslümanı dövüyorlar’ diye yardım istiyorlar.

Yazısını şöyle bitirmiş Osman İnci:

“Biz tıbbiyeliler; Çanakkale Savaşı’nda ölümcül yaralı oğluna morfin yapmayıp ölümünden sonra da ‘O senin hakkın değildi’ diyen Dr. Nusret’in, İngilizlerin İstanbul’u işgaline direnen, 14 Mart 1919’da Tıbbiye-i Şahane binasına Türk bayrağı asan tıbbiyelilerin, …. izinde yürüyenleriz.”

Ah ah, keşke öyle olsan Osman İnci..

Çanakkale Savaşı’nda sedyede gördüğü askerin, gerçekte lisede halen okula devam ettiğini sandığı, kendisinden habersiz askere yazılan oğlu olduğunu gördüğünde, babalık duygusuyla onun için elinden gelen her şeyi yapma yerine, yarasının ölümcül olduğunu gördüğü için, narkozu ona değil de, yarası daha hafif olana veren ve narkozu oğlu da söz konusu olsa boşa harcamama dirayetini gösteren doktordaki imanın, sende zerresi yok Osman İnci.

O imanın zerresi sende olsaydı, 28 Şubat sürecinde o başörtülü öğrencileri kapının önüne koymazdın.

Bunlar Kara Fatma’ların, Nene Hatun’ların torunları derdin.

Bunlar doktor Nusret’lerin kızları derdin.

100 binlerce öğrenci arasında, alnının teri ile imtihanı kazanıp, Trakya Üniversitesi’nin tıp fakültesine kayıt olan öğrencilere kapıyı göstermezdin.

Sen de ilke diye bir kavram olsaydı, başörtüye uyguladığın yasağı unutup, 15 yıl sonra eşcinsellere özgürlük adı altında hipokrat yeminine cinsel yönelim ifadesini sokmaya çalışmazdın.

Sen de ahlak olsaydı, başörtülülere kapattığın kapıyı; geylere, lezbiyenlere, ibnelere açmaya kalkışmazdın.

Sen de dürüstlük olsaydı, 2400 yıllık hipokrat yeminine son beş yılda sokulmak istenen cinsel yönelim ifadesini, yüzyıllardır o yeminde varmış gibi göstermeye kalkışmazdın.