Sokak hayvanlarını öldürmeyelim, ilkemiz bu olsun!

  • GİRİŞ19.07.2024 08:05
  • GÜNCELLEME19.07.2024 08:05

Sokak hayvanları ile ilgili tartışmalar nihayet TBMM’nin gündemine girdi..

Bir avuç sözde hayvansever, çocuğunu sokak köpeği saldırısında kaybeden anneye bile tahammülsüzlüğüne rağmen, bize “hayvansever” muhabbetleri yapabiliyor.. Hem de TBMM’de bunu yapabiliyorlar..

Hayvanlar can taşıyor. İtirazım yok..

İnancımızda hiçbir şekilde, hiçbir canlıya keyfi olarak ne zarar verilir, ne de öldürülür..

Ama lütfen dürüst olalım.

İnsanlara saldıran hayvanları, ne yapmamız gerekiyor, açık açık tartışalım..

Bu noktada, TBMM’de görüşülmekte olan kanun değişikliğinin gerekçelerindeki bazı tespitleri size aktarayım:

Gerekçede şu ifadeler yer alıyor:

“Emniyet Genel Müdürlüğü verileri doğrultusunda 2019-2023 yılları arasında hayvana çarpma şeklinde 3.534 trafik kazası ve buna bağlı olarak 55 ölüm ve 5.147 yaralanma meydana gelmiştir.”

Kanun değişikliğine hayır diyenler, bu veriye itiraz ediyorlar mı?

Ediyorlarsa, bu verinin neresi yanlış?

Kanun gerekçesinde yok ama. Belki şu hususu da irdelememiz gerekir..

Türkiye dışındaki ülkelerde toplam trafik kazaları ve hayvanların sebep olduğu kaza sayıları ile Türkiye’deki sayılar..

Tolere edilecek küçük farklılıklarla birbirine yakın mı, yoksa dağlar kadar fark mı var?

Kanun değişikliğinin gerekçesinde en önemli tespit ise şu:

“2018-2022 yılları arasında kuduz riskli temas sayısı ortalama 267.125 iken 2023 yılında bu sayı 437.601 omuştur.”

2023 yılında kuduz riskli temas sayısı, önceki yıllara göre % 75 oranında arttığı resmi rakam olarak veriliyor.. Kanun değişikliğine itiraz eden CHP’liler. İtiraz eden DEM’liler.. Bu noktada ne diyorlar?

Açık söylesinler. Sokak hayvanlarına hiçbir şekilde dokunmayalım. Varsın, kuduz tehlikesi ile insanlar ölsün” diyerek, İneğe tapmanın bir başka versiyonunu, Türkiye’ye ithal etmeye mi çalışıyorlar?

Tekrar belirtiyorum. Kural olarak, hayvanların öldürülmesine karşıyım.

Kanun değişikliğinde bu noktada kesin ve kolaycı bir çözüm varsa, itiraz ederim..

Kanunda olmasa bile, birileri durumdan vazife çıkarıp, kanun kabul ettikten sonra, “hemen başlayabiliriz” modunda, hayvanları öldürmeye başlarsa.. Yine itiraz ederim..

Ama acaba, böyle bir niyet var mı? Bu noktada kanunun gerekçesinden aktarımı sürdüreyim: “Sahipsiz köpek saldınları nedeniyle ölen kişilerin yakınları veya yaralanan kişiler, ilgili yerel yönetime karşı dava açmakta olup bu davalar neticesinde hizmet kusuru nedeniyle maddi-manevi tazminat kararlarına hükmedilmektedir..”

Bu tespit de çok önemli.. Bir yandan sokak hayvanları insanlara zarar veriyor. Zarar gören insanlar ve yakınları açtıkları davalarda, mahkemeler kamu kurumlarını mahkum ediyor..

O zaman, mahkemeler de, hayvanların insanlara zarar veremeyeceği bir ortamın sağlanmasını, kamu kurumlarına vazife olarak yüklüyor, demektir..

Daha önemlisi.. Hayvansever olduğunu iddia eden kesimler, zarar gören insanların açtıkları davalarda, “Bir katkı da bizden olsun. Bu zararların giderilmesi için, biz de davalı gösterilmek istiyoruz” demiyorlar.. “Hayvanlara dokunmayın” diyorlar da.. Hayvanların dokunduğu insanlarda sorumluluğu üstlenmiyorlar..

Kanun gerekçesinden bir başka bölüm:

“Sahipsiz köpek popülasyonunun yaklaşık 4 milyon olduğu tahmin edilmektedir.”

4 milyon sokak köpeği rakamını da bir kenara not ettik..

Şimdi kanun gerekçesinden, bu işin çağdaş olarak bize gösterilen Avrupa’daki durumu ile ilgili tespitlere geçelim:

“Avrupa ülke örneklerine bakıldığında genel olarak; günümüzde sokaklarda sahipsiz

hayvan bulunmadığı, sahipsiz hayvanların bakımevlerinde tutulduğu ve bazı ülkelerde belli bir süreye kadar sahiplendirilemeyen hayvanlara veteriner kontrolünde ötanazi yapıldığı görülmektedir.”

Tekrar belirtiyorum. Çağdaş olduğu ileri sürülen Avrupa beni ilgilendirmez.. Benim inancımda, hayvan da canlıdır.. Avrupa ötanazi yapsa bile, biz onları taklit ederek, “sahiplenilmedi, Haydi öldürelim” demem, diyemem..

Kanun gerekçesinden aktarıyorum:

“İngiltere’de 7 gün, Fransa’da 8 gün, ABD’de eyaletlerce belirlenmiş süre sonunda sahiplendirilemeyen hayvanlara veteriner kontrolünde ötanazi yapılabileceğine ilişkin mevzuat hükümleri bulunmaktadır.”

Onlarda olabilir, bizim inancımızda, zarar vermeyen canlıya asla dokunulamaz. Nokta..

Şimdi gelelim, kanun değişikliği ile acaba sokak hayvanları, zarar vermediği halde, ister uyutma deyin, ister ötanazi deyin, isterseniz direkt öldürme deyin.. Böyle bir muameleye tabi tutulması öngörülüyor mu?

Önce mevcut kanundaki bölümü aktarayım:

Kanunun madde başlığı şöyle:

“Hayvanların öldürülmesi”

Evet, mevcut kanunda, hayvanların öldürülmesi diye bir ifade var. Ama bugüne kadarki uygulamasında, buna pek müracaat edilmediği de açık..

Madde metni de şöyle:

“Madde 13- (..) insan ve çevre sağlığına yönelen önlenemez tehditler bulunan acil durumlar dışında yavrulama, gebelik ve süt anneliği dönemlerinde hayvanlar öldürülemez.

Öldürme işleminden sorumlu kişi ve kuruluşlar, hayvanın kesin olarak öldüğünden emin olunduktan sonra, hayvanın ölüsünü usulüne uygun olarak bertaraf etmek veya ettirmekle yükümlüdürler. Öldürme esas ve usulleri Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”

Madde tersinden anlatmış..

Ama sonuç itibari ile bugünkü mevcut kanunda da, sokak hayvanlarının belli şartlar altında öldürülme yetkisi, ilgili kurumlara verilmiş. Bu imkan, şu ana kadar kötüye kullanılmamış.. Şikayete tabi bir uygulama yaşanmamış..

Peki değişiklik ne getiriyor?

Görüşülen kanun değişikliğindeki farklılıklar şöyle: “Kanundaki ‘öldürülmesi’ ibaresi yerine ‘Ötanazisi’ ifadesi getirilmiş.

Devamında da “Öldürme esas ve usulleri” ifadesi yerine, “Öldürme ve ötanazi işlemine ilişkin esas ve usuller” denilmiş..

Ve kritik madde: “Saldırgan olan, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan hayvanlara yerel yönetimlerce ötanazi yapılır.”

Saldırgan.. Bulaşıcı veya tedavisi yapılamayan hayvan ifadelerine kim itiraz edebilir?

Madde dar yorumlansın, eyvallah..

Bunu uygulamada gerçekleştirelim..

Ama tüm sokak hayvanları öldürülecekmiş gibi algı yapmanın da haklı bir gerekçesi yok..

Maddenin devamında, “kamu güvenliği bakımından tehlike”, “bulaşıcı hastalık”, “yaban hayatının ve biyolojik çeşitliliğin zarara uğraması” da ötanazi gerekçesi olarak belirtilmiş. Ama bu maddenin de, İslam inancına sahip ellerde çok çok sınırlı uygulanacağından eminim.. Böyle temenni edelim, böyle uygulatalım.. Yaşatalım, öldürmeyelim.. İlkemiz bu olsun. 

Yeni Akit

Yorumlar3

  • Ahmet 1 ay önce Şikayet Et
    4 milyon sahipsiz köpek potansiyel bir ihracat kalemi, değerlendirilmeli.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Recep IŞIK 1 ay önce Şikayet Et
    VATAN ve MİLLETİNİ her şeyin üzerinde seven,VATAN ve MİLLETİNİN HAS ve HACCAK evladı sayın Ali İhsan KARAHASANOĞLU ağabeyim mükemmel ne HACCAK makale kaleme almışsınız Yüce YARATAN sizden sizde Yüce Yaratandan hoşnut olarak ona dönünüz,hoşnut olduğu kulları arasına katılıp FİRDEVİS CENNETİNE GİRİNİZ. DURMAK DURDURULMAK YOK UÇARAK TA DEĞİL IŞIK HIZI YOLA DEVAM.SELAM VE DUALARIMLA
    Cevapla
  • Kerem 1 ay önce Şikayet Et
    Belediyeler bugüne kadar kısırlaştırm yapmakpa sorumluydu. Bu niye yapılmadı bunun hesabı sorulmayacak mı.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat