CHP’de kazan kaynıyor!
- GİRİŞ03.11.2024 09:29
- GÜNCELLEME03.11.2024 09:29
DEM ile yapılan ittifak ile imza atılan kirlilik, şimdi infilaka sebep oldu.
“Ben 10 yıldır CHP üyesiyim” diyen Ahmet Özer, PKK’ya üye olmaktan tutuklandı..
DEM yöneticileri tam kadro itiraz ettiler.
CHP’de ise, CHP’li görünen Ahmet Özer’e destek gelse de, itiraz edenler de çıktı. Destek tam kadroya dönüşmedi..
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan..
Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş.
Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal, Ahmet Özer’e destek vermediler..
Bu üç başkanı övmek için söylemiyorum..
Üçünün de sayılamayacak kadar yolsuzluğu, usulsüzlüğü, skandal uygulamaları var..
Ama CHP içinde çatlağın itirafı anlamında, üç belediye başkanının, CHP’li Ahmet Özer’e destek vermemeleri önemli.
Çok tartışılmıyor ama.
CHP ile HDP-DEM arasındaki yıllardır süren kirli ittifak, sadece Ahmet Özer örneğinde değil, birçok gelişmede suçüstü oluyor..
TUSAŞ’a PKK’lı iki teröristin saldırısı geçtiğimiz haftanın en önemli olaylarından birisi idi.
Bu saldırının ortaya çıkardığı CHP-HDP-DEM ilişkisi ne idi?
PKK’lı teröristlerden birisi HDP ilçe eşbaşkanlığı yapıyor. Abisi ise, CHP’li belediyede güvenlik amiri oluyor..
Sonradan bir bilgi daha geldi..
Aynı teröristin diğer kardeşi de, CHP’li bir başka belediyede çalışıyormuş..
Böylece görüyoruz ki, CHP’li belediyeler, HDP’nin şantajı altında.
Seçimde kendilerine destek verilmesi karşılığında, HDP’li isimler işe alınıyorlar..
Ahmet Özer, üç çocuğu PKK’lı olan, anne vefat ettiğinde, taziye telefonu açıyor..
Taziyede bulunmanın sebebi, o annenin üç çocuğunun PKK’lı terörist olduğu gerçeğini gizleyip, “Ne yapalım, taziyede de mi bulunmayalım” diyorlar..
HDP ilçe başkanı ve aynı zamanda PKK’lı terörist olan kişinin abisi CHP’li Çiğli Belediyesi’nde güvenlik amiri çıkıyor..
O kişi, HDP kontenjanından işe alınmamış gibi, “Ne yapacaktık, saldırıyı önceden mi bilecek, adamı işe almayacaktık” diyorlar..
Yine aynı teröristin diğer kardeşi de CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na bağlı iştirak İzenerji’de şoför olarak çalıştığı ortaya çıkıyor..
“Nerden bilebilirdik ki?” diyorlar..
Pişkinliğin bu kadarına da pes, doğrusu..
Muhataplarımız samimi olsalar, “HDP ile ittifak yaptığınız an, PKK’lı teröristlerin yakınlarını, yandaşlarını işe almayı kabul etmiş oldunuz” hatırlatması yapacağız.
Ama bunlarda samimiyet nerde?
Kendileri gözümüzün içine baka baka, HDP ile, yani PKK ile ittifak yapıyorlar..
Seçimde kazanmak için ittifak yapıyorlar.
Kendileri seçimi kazanmak için, HDP ile, yani PKK ile masaya oturuyorlar..
Anlaşıyorlar..
Bu anlaşma gereği HDP’liler oylarını CHP’ye veriyor.
CHP’liler de, HDP’lileri işe alıyor.
Sonra da, “Nereden bilebilirdik ki, işe aldığımız kişi, PKK’lının yakınıdır?” diyorlar..
Ama belki daha önemlisi..
Seçim kazanmak için değil. Kendilerine oy vermelerini sağlamak için değil.. Kanayan bir yarayı tedavi amacı ile, Cumhur İttifakı bir adım atıp, “PKK lağvedilmiştir çağrısı yapılırsa, tecrit kalksın” dediğinde..
Kendilerinin ittifak yaptıkları HDP tam kadro ile. CHP’nin de içinde, azımsanmayacak sayıda yönetici “Tecrit kalksın” talebini, PKK’dan hiçbir şey istemeden dillendirdikleri halde.
PKK’nın lağvedilmesi çağrısı yapılma şartına bağlı olmaksızın, PKK’nın başı Abdullah Öcalan’ın cezasının gözde geçirilmesi gerektiğini kendileri söyledikleri halde..
Cumhur İttifakı’na itiraz ediyorlar: “Teöristbaşına cezasında hiçbir değişiklik yapamazsınız.”
Siz, PKK lağvedilme çağrısı yapmadığı halde cezasının indirilmesini isteyenlerle ittifak yapıyorsunuz.
Hatta o talebi dillendiren isimleri, mesela Sezgin Tanrıkulu’nu, mesela Türkan Elçi’yi partinizde barındırıyorsunuz..
Ama, Cumhur ittifakı’na oy vermeleri karşılığında değil. Türkiye’de askerin, polisin güvenliğini tehditten kurtarma karşılığında, Sezgin Tanrıkulu’nun, Türkan Elçi’nin talebi masaya konulduğunda..
Kıyameti kopartıyorsunuz..
Hayret etmemek elde değil..
Anavatan Partisi, “dört eğilimi birleştirdik” diye yola çıkmıştı.
Solcusu da, sağcısı da, liberali de, Anavatan Partisi içinde yer almıştı..
AK Parti de kısmen, benzer bir söylemle kurulmuştu..
Ama şimdi geldiğimiz noktada, Sezgin Tanrıkulu ve Türkan Elçi gibi PKK’ya yakın isimler.. Ahmet Özer gibi savcılığın “PKK üyesi” dediği kişiler sol uçtan CHP’de bulunanlar..
Karşısında ise, Mansur Yavaş, Tanju Özcan ve Burcu Köksal gibi, “HDP’yi belediye kapısından içeri sokmama sözü veren isimler de sağ uçtan olmak üzere, CHP çatısı altında, birlikte siyaset yapabiliyorlar..
Bir yanda aşırı sol.
Bir yanda aşırı sağ diyebileceğimiz iki uç, CHP içinde kendisine alan bulabiliyor..
Bu iki uç, ülkenin geleceği için değil. Toplumsal barış için değil..
Kendi istikballeri için aynı çatı altında bulunmayı sürdürüyorlar.
Devletin güvenlik görevlilerinin işlerini kolaylaştırmak için değil..
Halkın yıllardır tekrar tekrar seçtiği, güvendiği, ülkenin yönetimini emanet ettiği Tayyip Erdoğan’ı devirmek için, CHP çatısı altında, birbirlerini idare ediyorlar..
Soru şu:
CHP’de Mansur Yavaş mı söz sahibi olacak?
Yoksa Sezgin Tanrıkulu mu?
CHP’de Tanju Özcan’ın borusu mu ötecek, yoksa “PKK için terör örgütü demiyorum. Zaman zaman şiddete başvuran, hak arayan bir örgüttür” diyen Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi’nin mi borusu ötecek?
CHP’de; kendisi de HDP’li olan, PKK’nın başındaki Abdullah Öcalan ile birçok irtibatı bulunan Ahmet Özer’ler mi etkin olacak, yoksa kazandığı seçim sonrasında, başkanı olduğu belediyenin kapısından HDP’lileri içeri bile almayacağını söyleyen Burcu Köksal mı?
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit Gazetesi
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol