Üç üniversite, üç öğretim üyesi, üç unvan istismarı!
- GİRİŞ07.11.2024 08:04
- GÜNCELLEME07.11.2024 08:04
3 filim adamı, henüz iddianamesi bile yazılmamış olan PKK üyeliği ile suçlanan Esenyurt Belediye eski Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasına ilişkin filimsel bir mütalaa hazırlamışlar..
Onlar “bilimsel mütalaa” diyorlar ama..
Hazırlık aşamasındaki bir soruşturma hakkında, yargı makamlarını etkileyecek nitelikte mütalaa hazırlamanın suç olduğunu bilmediklerine göre, biz ona filimsel mütalaa diyelim..
Film çeviriyorlar..
Bize de, “nasıl oynadık ama” diyerek, caka satıyorlar.
Filimsel mütalaayı hazırlayanlardan birisi Prof. Dr. Adem Sözüer. Diğeri Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız. Diğeri de Doc. Dr. Tolga Şirin..
Filme, “Mütalaanın hukuksal dayanağı” diye başlamışlar..
Diyorlar ki, “5271 sayılı CMK 67/6. maddesine göre, ‘ ... uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler’ denilmektedir.”
Eeee?.
“Biz de işte o uzmanlarız” diyorlar ve mütalaa veriyorlar..
CMK’da kastedilen, hukuk değil, teknik uzmanlık beyler..
Hukuk konusunda, hele hele ceza yargılamasında uzman kişi, sadece ve sadece hakimdir.
“Dağılabilirsiniz beyler.. Nokta.”
“Dağılabilirsiniz” dedik ama.
Yine de mütalaalarını irdeleyelim..
Bakarsınız, YÖK de olaya el atar, “Biz de uzmanız. Biz de öğretim üyelerinin neler yapabileceği, neler yapamayacağı konusunda uzmanız..Şu konuya bir bakalım..” derler..
Belki bu üç kafadar sözde bilim adamı hakkında, “uzmanlığınızı, mahkemele talimat verme noktasında kullanamazsınız. Mahkeme kararlarını itibarsızlaştırmak için kullanamazsınız” diyerek, disiplin soruşturması başlatacak adımı atarlar.
Biri Bilgi Üniversitesi, diğeri Türk-Alman Üniversitesi, diğeri Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan bu üç kafadara, belki üniversiteleri de, “Burda siz resmi sıfatları nasıl kullanıyorsunuz ki.” der, belki hesabını sorarlar..
Devam edelim.. Filmsel mütalaada deniliyor ki:
“Ahmet Özer’in durumula büyük ölçüde örtüşen emsal karar Gutsanovi/Bulgaristan vakasıdır.”
Ben de diyorum ki, “Beyler, siz meseleyi anlamamışsınız. Mesele; örnek göstermeye çalıştığınız basit bir zimmet davası değil.. Mesele, 50 bin insanın ölümüne sebep olan, 40 yıldır güvenlik güçlerine saldıran, ülkeye milyarlarca dolar zarar veren bir terör örgütüne üyelik iddiası.. siz meseleyi anlamamışsınız. Şimdi dağılın, gidin evlerinize. Bir şafak vakti, size bu filimsel mütalaayı hazırlamanıza gerekçe olan ilişkileri tespit etmek üzere yapılacak baskını bekleyin..”
Filimsel mütalaada deniliyor ki:
“Ahmet Özer’in, çağrılması halinde gelecek olmasına rağmen, sabah saatlerinde arama yapılması, tanınan bir siyasi figür olmasına ve şiddet sicili olmamasına”..
Ben burada bitiyorum..
Bu üç sözde bilim adamına soruyorum:
Ahmet Özer’in şiddet geçmişi yok öyle mi?
Şiddet geçmişi yok ve Esenyurt’ta yaralanan polisler, ortalığı savaş alanına çeviren görüntüler, kendiliğinden oluştu öyle mi?
PKK’nın katlettiği 50 bin insanı da, terör örgütü değil, uzaylılar öldürmüş olabilir, değil mi?
“Şiddet geçmişi yok” öyle mi?
Biraz daha zorlarsak, Tahir Elçi’nin dediğini tekrarlarsanız, hiç şaşırmam.. Ne demişti aynı kafanın adamı olan Diyarbakır eski Baro Başkanı Tahir Elçi: “PKK zaman zaman şiddete başvuran, hak arayan yapıdır.”
Yuuuh size..
Binlerce yuh size..
Filmciler raporlarının birçok yerinde, “Dosyada gizlilik kararı bulunduğundan, şu evrak sunulamamıştır. Bu evrak tarafımıza verilmemiştir” notu düşmüşler.
O zaman siz konu mankeni misiniz?
Elinizde dinleme kararı yok. Elinizde arama kararı yok.
Elinizde soruşturmanın ilk başlama evrakı yok..
Oturmuşsunuz, onlarca sayfa rapor yazıyorsunuz..
Neye göre yazıyorsunuz?..
“Dosyadaki bu belgeler elimizde yok ama. Biz genel olarak, uygulamada hukuka aykırılık durumlarını tek tek yazalım. Gazeteler, televizyonlar, internet siteleri de, sanki bu dosyada da o hukuka aykırılıklar varmış gibi haber yapsınlar.. Böylece bir algı oluşturalım” diyerek, filim mi çevirmek istiyorsunuz?
Yemezler, beyler..
Soruyorum, siz nasıl bilim adamısınız?
Nasıl hukukçusunuz?
Dosyanın % 10’u bile elinizde değil iken, ne raporu yazıyorsunuz?
Ellerinde dosya yok.. Ama onlar, “kanunda belirtilen sebeplerden herhangi biri bulunmaksızın ‘gece vakti’” yapıldığı anlaşılan arama işlemleri açıkça hukuka aykırıdır” diyebiliyorlar.
Dosyadaki şu ifade ise, tam tüy diken bir akla ziyan, utanılacak bir cümledir:
“Özer’in belediye başkanı olması dikkate alındığında, kamu görevini üstlenmesine engel bir adli sicil kaydının olmadığı da zaten tartışmasızdır.”
Ahmet Özer’in adli sicil kaydı var mı, yok mu bilmiyorum.
Ama bu üç filmci arkadaş, oturdukları yerden, dosyanın % 10’unu bile görmeden, uygulamada karşılaşılan hukuka aykırılıkları anlatıp, bu dosyada da o hukuka aykırılıklar varmış gibi algı oluşturulmasına fırsat veriyorlar ya..
Ben de, adli sicil kaydı var veya yok, bilmeden, bu üç sözde bilim adamının ne kadar hukuktan uzak bir tespit yaptıklarını şöyle izah edeyim..
Belediye başkanı olmak; seçildikten 9 ay sonraki tarihte gözaltı sırasında adli sicil kaydı olmadığının nasıl delili olabilir?
Kişi 31 Mart seçimlerine girerken, adli sicil kaydı yoktur. Ama yargılaması Yargıtay aşamasındadır. Daha önce aldığı ceza, kesinleşmediği için adli sicil kaydı yoktur ama, mazbatayı aldıktan bir gün sonra, bir hafta sonra, bir ay sonra, hatta 7 ay sonra, karar kesinleşmiş ve adli sicil kaydı oluşmuştur..
Bu ihtimalin sıfır olduğuna, bu üç bilim adamı, buyursun “olamaz” diyebiliyorlarsa, desinler..
Size bir noktayı daha aktarayım, tutuklanan Ahmet Özer’in bile yapamadığı savunmayı, sözde hukukçu bu filim adamlarının nasıl yaptıklarını siz de görün..
Ahmet Özer’e soruyorlar, “PKK üyesi kardeşleri olan kişiye, annesi vefat ettiğinde taziyede bulunurken, ‘Sizin gibi değerli evlatlar yetiştirdi’ demişsiniz.. Ne diyorsunuz?”
Ahmet Özer. “Hayır, asla ben öyle bir şöy söylemedim, söylemem” demiyor.
“Hatırlamıyorum” diyor..
Yani, “şu an bu konuda bir şey diyemiyorum” cevabını vermiş oluyor..
Ya üç hukukçu ne diyor?
“Sanık hatırlayamadım dediğine göre, savcılık bu konuşmanın kaydını dinletmeli, ses tespiti yapmalı.. Ses kendisine ait ise ona göre karar vermeli..” diyor.
Sanki Ahmet Özer hakkında, bir mahkumiyet kararı verilmiş gibi algı oluşturuyorlar..
Şu an tutuklama verildi..
Sanık, “Hayır, asla ben öyle konuşma yapmam” dememiş..
Devletin verdiği prof., doç. unvanlarını hâlâ kullanmaya devam eden bu üç kişiye ne oluyor da, sanığı böylesine ölümüne savunuyorlar.
Ve belki en önemlisi, bu rapor için, kaç lira alındı?
Raporun içeriğinde bu yazılı değil.
Ben de merak ediyorum..
Kaç lira karşılığında bu film çevrildi?
Yeni Akit
Yorumlar4