Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yıllarca Türkiye’yi temsil eden, “başörtü yasağı insan hakkı ihlali değildir” diyen rezil bir adam var..

Çıksın bugün aynı şeyi söylesin.. Cesareti varsa..

“Başörtü ile üniversitede okumak, insan hakkı değildir” diyebiliyorsa, buyursun söylesin..

Kendisini gizliyor..

Bu milletin inancına, dinine karşıtlığını saklıyor..

Ama yerinde de duramıyor..

Bu milletin huzura kavuşmaması için, dün “Başörtü yasağı, insan hakkı ihlali değildir” diyordu..

Bugün artık bunu söylese de, “zıt Erenköy” denileceği için.

Başka konularda millete olan nefretini sergiliyor..

“Başörtü yasağı için, AİHM’de oy kullanırken, insan hakkı ihlali değildir, demiştim. CHP beni milletvekilliği ile ödüllendirdi. Şimdi de PKK’nın silah bırakmasını önlersem, beni Cumhurbaşkanı adayı yapabilirler” diye beklenti içinde olmalı ki..

PKK’nın avukatlığına soyunmuş..

PKK, Apo’nun sözünü dinlerse ne ala. Dinlemezse zaten tepelerine inilecek..

Dolayısı ile, Apo’nun PKK’nın lağvedilmesi çağrısını, oyalanma olarak görenler, son bir hafta içinde dahi onlarca teröristin etkisiz hale getirildiklerini gözden kaçırmasınlar.

PKK ile mücadele sürerken.. Etkisiz hale getirmelere ara verilmemiş iken..

PKK’nın tümü ile lağvedilme çağrısı da takip ediliyor..

Süreci hızlandırma PKK’nın lehine..

Oyalama yaparlarsa, lağvetmeyi gerçekleştirmezlerse, zaten etkisiz hale getirmeler ara verilmeksizin sürüyor..

Bu gerçeği PKK yandaşları gözlerden kaçırıp, kendilerini nimetten saydırmak için söylem geliştirirler de. CHP milletvekili eskisi ne diye, “Sorunun çözümü için önce güven verici söylemlere, sonra da her düğümün teker teker ele alınarak çözülmesine ihtiyaç var. Bu da zaman, sabır ve soruna dar siyasal hesapların ötesinde, kalıcı bir barışı hedefleyen uzun vadeli bakış gerektiriyor” der?

Maksat, mide bulandırmak.. 

PKK’ya akıl vermek. İşi uzat, bu senin lehine mesajı yollamak..

“Amerika senin akıl baban ama. Ben de sana akıl babalığı yapayım” demekten başka ne anlamı olabilir, bu sözlerin?

“Güven verici söylem” imiş? Karşınızda devlet var. Devlet ne zaman, kime kazık atmış ki, şimdi kalkmış “güven verici söylem”den bahsediyorsunuz?

Diyeceksiniz ki, “Amma kötü niyetlisin Ali bey. Belki de PKK tarafına söylüyordur, bu sözü?”

Keşke öyle olsaydı. Keşke CHP eskisi bu adam, PKK’ya, PKK’yı öven DEM’lilere bu uyarıyı yapsaydı..

Hemen devamında, 

“Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır, deyince, bu kere Kürt sorunu terör çıkmazına sıkıştı, PKK’nın silah bırakmasına indirgendi” diyen adam, “güven verici söylem” uyarısını kime yapmış oldu? Devlete..

Daha önemlisi.

“Kürt sorunu terör çıkmasına sıkıştı” derse.. Daha vahimi..

“PKK’nın silah bırakmasına indirgendi” derse.. Bu sözleri sebebi ile, bu adamın yüzüne tükürmeyip, ne yapalım..

Olay, PKK’nın silah bırakmasına indirgenmiş..

İslami inancım olmasa. Beddua etmeme nasihati ile büyümemiş olsam..

“PKK’nın silahı, Aybüke yerine.. Eren Bülbül yerine ..” diye başlayarak bir cümle kuracağım ama..

Bize yapılan nasihatlere uyalım..

“Bu ülkeye hainlik eden, terör örgütüne yandaşlık yapan, kendi bulsun..” diyelim.

Kızgınlığım, iki cümleden kaynaklanmıyor..

Başörtü yasakçısı, terörist aşığı Rıza Türmen devam ediyor:

“Tam bu sırada bini aşkın imzalı barış çağrısı geldi. 14 Aralık’ta basına açıklanan barış çağrısını imzalayanlar: ‘Kürt sorunu vardır. Buna çözüm bulmak gerekir’ diyordu.”

Utanmaz adama bakın..

Kendisinin de içinde bulunduğu, DEM öncülüğünde yapılan bir açıklamayı alıp, geniş halk kitlelerinin isteği imiş gibi göstermeye çalışıyor.

Utanmaz adam.

Tam da PKK’ya silah bıraktırma çağrısı yapıldığı bir aşamada, CHP Genel Başkanı’nın, “Şehid ailelerinin hassasiyetini düşünmemiz lazım” cümlesini önce masaya yatırsana. O cümleyi bir irdelesene..

O cümleye cevap vermeden, bizler “Şehid aileleri acaba kırılır mı. PKK lağvedilme şartına bağlı olsa bile, Apo’ya yapılan bu çağrı, gazilerimizi acaba üzer mi?” diye düşünürken..

CHP eskisi başörtü yasakçısı Türmen, PKK’ya “Elinizi yüksek tutun.. Daha fazla isteyin.. Silahların bırakılmasını kabul etmeyin” dercesine.. Terör örgütü lehine şahinlik yapıyor..

Buyrun, Rıza Türmen’in, PKK avukatı olarak yapacağı açıklamadan hiçbir farkı olmayan sözlerini sizlere aktarayım.. Bu ülkede ne hainler varmış, siz de görün:

“Sivil toplumun barış çağrısı, Kürt sorununa yeni bir soluk getiriyordu. Sn. Bahçeli’nin açılımı ile sivil toplumun barış çağrısı arasında önemli farklar var.”

Bahçeli’nin çağrısını boşver diyor, Rıza Türmen.. Esas, DEM’lilerin çağrısı saygıya değer..

Böyle utanmazca yorumları yapanlar, hep solculardan çıkıyor. Dindar karşıtlarından çıkıyor.

O kadar utanmazlar ki, bir elleri ile şehid ailelerini, acılarını bağırlarına basanları tahrik ediyorlar..

Bir yandan da PKK terör örgütüne, akıl veriyorlar.

Alın bu da, Rıza Türmen’in ihanetine zirve yaptıran sözler:

“Sn. Bahçeli’nin ve Sn. Erdoğan’ın acelesi var. Öcalan’ın hemen bir çağrı yapmasını ve PKK’nın kısa sürede silahları bırakmasını istiyorlar. Oysa barış çağrısı yapanlar bir müzakere sürecinin başlamasının ve bir sonuç alınmasının belirli bir süre alacağının farkındalar.”

Bu adama, bu sözleri sebebi ile hain dediğimde, alçak dediğimde haksız olur muyum?

Bırakın hainliği, bırakın alçaklığı; çok daha ağırını hakkediyor..

Bu ülkede terörün son bulmaması için, adeta terör örgütüne akıl hocalığı yapıyor..

Sanki silah bırakmak kötü bir şeymiş gibi, “Aceleye getirmeyin” diyor..

Tıpkı 2012’deki süreç gibi, “Yine oyalama taktiği yapın, zamana yayın. Sonra da Türkiye’yi arkadan hançerleyin” demeye getiriyor..

Nasıl bir vicdandır bu, nasıl bir ahlaksızlıktır.. Bu ülkede 50 bin insanın ölümüne sebep olmuş bir terör örgütüne kendini lağvetme çağrısı yapan Devlet Bahçeli’ye, “Sn. Bahçeli’nin açılımının bir inandırıcılık sorunu var” demek, nasıl bir terörist uşaklığıdır?

Madem o kadar seviyorsun, al eline silahı, çık dağa.. Git Karayılan’ın yanına..

Rıza Türmen haininin sözlerini okudukça, “Bu kadarı olmaz” diyorum. Bir sonraki cümlesini okuduğumda, öncekini aratan ihanetini görüyorum.

Alın bir ihanet daha: “Denklem, PKK silah bıraksın, bunun karşılığında Öcalan cezaevinden çıksınla sınırlıysa, Kürt sorunu dediğimiz sorun ne olacak?”

Adam dertlenmiş, “PKK silah bırakırsa, ben ne yaparım” diye kara kara düşünüyor..

Devam ediyor utanmazca: “Böyle bir sorun yoksa neden bu çatışma 40 yıldır sürüyor, binlerce insan neden öldü?”

Bunu, avukatlık yaptığın PKK’ya sor. Savunmasını yaptığın darbecilere sor, hain adam..

Ne istiyorsun, PKK 40 bin kişiyi öldürdü, bir 40 bin kişi daha mı öldürsün, istiyorsun..

Kürtçe müzik bile dinleyemedikleri gün ile, bugünü kıyaslayıp, “Bir şey değişmedi” diyerek, Amerikan uşaklığı yapmıyorsan, kimin uşaklığını yapıyorsun..

Ve ihanetin zirve cümlesi:

“Kürt sorununun bir parçası da Rojava Kürtleri. Rojava Kürtleriyle barış yapmadan içerde barış gerçekleşebilir mi?”

Rojava dedikleri, Suriye’deki bir kasaba..

DEM’in şahinlerinden Tülay Hatimoğulları da, benzer bir cümle kullanmıştı..

Bunlar çıtayı yükseltiyorlarsa, ben de yükselteyim.

Bu millet, eğer PKK’ya silah bıraktırırsa, Apo’yu affedebilir ama.

Rıza Türmen gibi, Tülay Hatimoğlulları gibi “terör sürsün” isteğini dillendirenleri, asla affetmez..

Yeni Akit