Tezatlar ülkesi, teğmenlerin avukatı, TSK’yı katil ilan ediyor!
- GİRİŞ16.01.2025 08:23
- GÜNCELLEME16.01.2025 08:23
İstanbul 1 Nolu Barosu, İstanbul’da kurulu bir meslek kuruluşu..
Suriye’de kurulmuş değil..
Gazeteci meslek kuruluşu hiç değil..
Buna rağmen..
21 Aralık 2024 günü, hem de bir tatil günü, yani Cumartesi günü açıklama yayınlıyorlar..
Pazartesi’yi bile beklemiyorlar..
“Çok acil, çok acil” diyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle mücadelesi kapsamında gerçekleştirilen bir operasyonunu mahkum etmek için, haklarından yakalama kararı olan iki kişinin, Türkiye’de de değil, Suriye’de etkisiz hale getirilmesi üzerine açıklama yapıyorlar:
“Basına yansıyan bilgilere göre” diye başlıyorlar.
Ben de soruyorum, “Basın dediğiniz nedir, PKK bildirileri mi?”
Tekrar soruyorum, “Bazı basında da, iki kişinin PKK mensubu olduğu belirtiliyordu. O bilgilere niye rağbet etmediniz?”
Öyle ya..
O da medya organı, bu da.
Birisi “gazeteci” diyor, diğeri “terörist.. Hangisini, niye “terörist” diyeni değil de, “gazeteci” diyeni niye tercih ediyorsun, açıklaman gerekmez mi?
Yoksa sizin içinizde de, o iki terörist ile kanka olanlar mı var?
1 Nolu Baro devam ediyor açıklamasına:
“Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin”..
Affedersiniz, siz kişilerin gazeteci olup olmadıklarını tescilleyen bir meslek kuruluşu musunuz? O iki kişinin gazeteci olduklarını nereden biliyorsunuz?
Yönetim Kurulu’ndaki üyelerinizin, can yoldaşı mı, onlar? Dava arkadaşları mı onlar? Türkiye’ye son 6-7 yıldır giriş bile yapmamış kişilerin ne iş yaptıklarını 1 Nolu Baro, nereden biliyor?
Son yıllarda ne yaptıklarını, nereden biliyorsunuz?
Açıklama sürüyor:
“19 Aralık’ta Suriye’de yaşanan gelişmeleri takip ederken”..
Merak ediyorum, o iki kişi, etkisiz hale getirilmeden önce, İstanbul 1 Nolu Baro’daki yönetim kurulu üyelerini arayıp, “Biz şimdi, talimatınız gereği, şu kasabaya intikal ediyoruz, ordan gelişmeleri size aktaracağız” mealinde bir haberleşme içindeydiler de, onun için mi, bu kadar kesin “gelişmeleri takip ederken” cümlesi kuruyorlar?
1 Nolu Baro ile bu ikisi arasında hangi ilişki vardır, açıklayabilirler mi?
1 Nolu Baro’nun açıklamaları sürüyor:
“Uğradıkları saldırı sonucu”..
İstanbul 1 Nolu Baro’nun olay mahallinde bir elemanı olmalı ki, saldırıya mı uğradılar, yoksa kendileri mi saldırı düzenlerken etkisiz hale getirildiler, ayırdetsin ve saldırıya uğradıkları noktasında kanaat geliştirsinler.
Buyursun 1 Nolu Baro, iki kişinin saldırı hazırlığı içinde olmadığını, tam aksine saldırıya uğradıklarını gösteren belgeleri bize göstersinler..
Bu kanaate nasıl ulaştılar, açıklasınlar..
Bir halt yemişler..
İki teröriste destek çıkmışlar..
“Pazartesi bile beklemedik. Acele açıklama yaptık. Yanıltıldık. Kusura bakmayın” diyeceklerine..
Türkiye’nin artık eski Türkiye olmadığını gösteren, İstanbul Başsavcılığı’nın Baro yönetimi hakkında açtığı dava üzerine, kuyruğu dik tutmak için, tekrar basın toplantısı yapıyorlar.
Bu sefer, teğmenlerin avukatı Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan da orada.
Heeeyyy. Teğmenler.. Heeyyy “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atan, kılıç çekenler.
Savunmalarınızda Anadolu toprağını korumak için kılıç çektiğinizi söylediğinize göre, vatan toprağını korumak için düşman bildiğiniz kişiler arasında, PKK’lı teröristler de var ya..
PKK’lı iki terörist için, sizin silah arkadaşlarınız, Suriye’de bir operasyon düzenlemişler..
İki kişi etkisiz hale getirilmiş.
Şimdi çektiğiniz kılıçların avukatlığını yapan Erinç Sağkan, bakın o iki kişinin de avukatlığına soyunuyor..
O iki kişinin aslında gazeteci olduğunu, TSK’lı subayların terörist diye onları öldürdüğünü, bunun soruşturulması gerektiğini söylüyor..
Nasıl bir handikaptır bu. Nasıl bir rezilliktir bu?
Ve dünkü basın toplantısında, 1 Nolu Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu’nun açıklaması şöyle:
“Baromuzca yapılan açıklamada ‘Terör örgütü propagandası yapma’ ve ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ ile ilişkilendirilebilecek hiçbir beyan yer almamaktadır.”
Heeyyy teğmenler.. Bu hokkabazlığa eyvallah mı edeceksiniz..
Terör örgütü propagandası yapmakla suçlananlarla kol kola mı yürüyeceksiniz?
Kılıç çeken teğmenlerin çelişkisini hatırlattıktan sonra, Kaboğlu’na dönelim..
Terör örgütü propagandası yapmamışlar.
O iki kişi için gazeteci sıfatını kullananlar kimler?
PKK’lılar..
Siz de, Suriyedeki bir olay üzerinden, hakkında yakalama kararı olan iki kişinin gazeteci olduklarını, gazeteci faaliyeti kapsamında çalışırken etkisiz hale getirildiklerini iddia etmediniz mi?
Daha ne yapacaktınız?
“Yaşa Apo, Biji Apo” mu diyeceksiniz?
Yoksa elinize silah alıp, devletin askerine kurşun mu sıkacaksınız?
Ki terör örgütü propagandası yapmış olasınız..
Dünkü basın toplantısında, şu cümle de beni hayretlere düşürdü..
Diyor ki Kaboğlu:
“Avukatlık kanunun ilgili maddelerinden kaynaklanan insan haklarının korunması ve hukukun üstünlüğünün savunulması çerçevesinde bir açıklama idi.”
Aklımızla alay etmeyin İbrahim bey.
Zekamızı test etmeyin Kaboğlu..
Avukatlık Kanunu’nun ilgili maddeleri deyip, terörist propagandasını meşru göstermeyin, o dönemler çoktan geçti İbrahim bey..
Terör örgütüne “Ben terör örgütü diyemiyorum. Zaman zaman şiddete başvuran, ama temelde hak arayan yapıdır” açıklamalarına seyirci kalma dönemi çoktan bitti, muhterem hukukçular..
İnsan haklarını gözettiğiniz için iki teröristin etkisiz hale getirilmesine ilişkin açıklama yaptı iseniz.
YPG’nin, Suriye’de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yaptıkları saldırılar sonrasında da, benzer açıklamayı yapmanız gerekirdi..
Türk Tabipleri Birliği’nin Başkanı olduğu dönemde, Şebnem Fincancı, TSK’ya “Kimyasal silah kullanıyor” iftirası attığında, “Bu söylem, insan haklarına aykırıdır. Masumiyet ilkesine aykırıdır. Böyle mesnetsiz bir suçlama kimseye yapılamaz, TSK’ya hiç yapılamaz.. Böyle bir iftira insan haklarına aykırıdır. Kimseye iftira edilemez. TSK’nın şerefli subaylarına, böyle iftira hiç atılamaz” dediniz mi?
Tam aksine, müfteri Fincancı’nın yargılanmasına itiraz ettiniz..
İftira atanı koruyun, kollayın..
Vazifesini yapan ve teröristleri etkisiz hale getiren subayların ise yargılanmasını isteyin.
Ne güzel insan hakları savunuculuğu bu..
Yeni Akit
Yorumlar2