Onlar göklere çıkartıyorlar, Amerika’yı..

Dalga geçiyorlar, “Amerika’nın bir şirketinin cirosu, Türkiye’nin bütçesini .... “ diye başlayıp devam eden cümlelerle, Amerika’yı kutsuyorlar..

Amerika’nın bir şirketinin cirosu, Türkiye’nin bütçesini mi katlıyor, yoksa işin içinde başka oyunlar mı var, sonra tartışırız..

Şu anlık, varsayalım ki dedikleri doğrudur..

Biz şimdilik, seçilen Amerikan başkanları, nasıl göreve başlıyor, nasıl yemin ediyorlar, ona bakalım.

Dün; Amerika’nın yeni başkanı Trump’ın göreve başlama tarihi idi..

Ajanslar Trump ile ilgili göreve başlama haberini şöyle geçtiler..

“Donald Trump ve Melania Trump çifti, gelecek başkan yardımcısı JD Vance ve eşi Usha Vance ile birlikte, ABD başkanlarının bir geleneği olarak Washington’da Beyaz Saray yakınında bulunan St. John’s Kilisesi’ne gitti.”

Aaaa.

Başkan ve şürekası, topluca Kiliseye mi gitmişler?

Yok canım, kafa bulmuyorsunuz değil mi?

Türkiye’de cumhurbaşkanı seçilen bir isim, göreve başlamadan önce camiye gitse, sonra gelip yemin etse, kimbilir ne yaygaralar kopartılır..

Günümüzde, eski yıllardaki tantanalarını kopartamıyorlar ama..

Hatırlayın, daha düne kadar, siyasilerin kamuya açık toplantılarda, nerede ise, “Allah” demeleri, yasaktı.

Uydurmuyorum, Milli Nizam Partisi 1970’li yılların başında, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldığında gerekçe ne idi, biliyor musunuz?

Milli Nizam Partisi’nin Genel Başkanı Necmeddin Erbakan’ın, toplantılara “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek başlaması, partinin kapatılma gerekçesi yapılmıştı..

Anayasa Mahkemesi’nin tanımlamasına göre, Laiklik bunu gerektiriyordu..

Besmele ile toplantıya başlayamazsınız, başlarsanız, partiniz kapatılır..

Bu kadar basit, bu kadar net.

“O tanımlamalar da çok eskide kalmış ama” demeyin.

1998’de Refah Partisi’nin kapatılma gerekçesi..

Hatta hemen sonra, kapatılan Refah Partisi yerine kurulan Fazilet Partisi’nin kapatılma gerekçesi, sadece ve sadece, “Başörtüyü üniversitelerde serbest bırakma”ya ilişkin çalışmaları idi..

CHP zihniyetlilere göre, toplantılara “Bismillahirrahmanirrahim”’ diye başlamak.. “Rahman ve Rahim olan Allah’ın ismiyle başlıyorum” demek..

Veya..

İsteyen hanımların, Allah’ın emri olarak gördükleri başörtüsü ile üniversiteye gitmelerine engel olmamak, buna yönelik çalışma yapmak, laikliğe aykırı idi.. Ve bu sebeple partiler kapatılırdı.

Buyrun, dün canlı olarak izlediniz..

20 yıl öncesi değil, 10 yıl öncesi değil..

Dünkü canlı yayında izlediğiniz törenden bahsediyorum..

 Amerikan başkanı, yemin etmeden önce kiliseye gidiyor.

Tıpkı Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de açılmadan önce, milletvekillerinin topluca Hacı Bayram Camii’ne giderek, namaz kılıp, ardından da orada dualar edilmesi örneğindeki gibi..

Ama biz, 1923’lerden sonra, bu geleneğimizi terk etmişiz.

Hatta terkedilmesini zorunlu görmüş, aksi hareketlerin laikliğe aykırı olduğunu belirterek, siyasetçilerin yasaklı hale gelmesine, partilerin kapatılmasına gerekçe kılmışız..

Amerika ise, 1933’den beri, başkan seçilen kişinin önce kiliseye gitmesi geleneğini sürdürüyor..

Reegan’ı da öyle yapmış. Carter’ı da öyle yapmış. Obama’sı da öyle yaptı.. Biden’ı da öyle yaptı, Trump’ı da öyle yapıyor..

Sadece kiliseye nezaket ziyareti değil, bahsettiğimiz.

Ayrıca, bir de kilisede düzenlenen ayine, yardımcıları ile birlikte katılıyor..

Ya Türkiye’deki Cumhurbaşkanları?

Hangisi, yemin etmeden önce, özellikle bir camiye gitmiş? İki rekat namaz kılıp, dua etmiş?

Belki bugünden sonra, Türkiye’de böyle bir gelenek başlarsa, Tayyip Erdoğan’ın açtığı çığır sebebi ile, yadırganmaz ama..

CHP yine itirazlarını yapar..

“Bir rüzgar estirebilir miyiz” diye yine bir yoklama yapar..

Amerikan Başkanı’nın, yemin etmeden önce kiliseye gidip, ayine katılması bir kenara..

Yemininde de bir papaz bulunuyor..

Ve İncil üzerinden yemin edilerek, göreve başlanıyor..

Bizde de, Osmanlı sonrasında ilk yıllarımızda, milletvekilleri yemin ederken, “Vallah, Tallah, Billah” diye sözlerini bitiriyorlardı..

“ Vallah, Tallah, Billah” ifadeleri daha sonra “Vallahi” diye kısaltılıyor..

Daha sonra, bu kelimeler hepten yemin metninden çıkartılıyor..

Merak ediyorum..

Bizdeki solakların, laikçilerin öve öve bitiremedikleri Amerika’da dahi, dini ritüellere böylesine saygılı davranılırken, hatta dini ritüellere uygun davranılırken, bizim laikçilerimiz niye, dini her kavrama itiraz ediyorlar, karşı çıkıyorlar?

Dahası..

Dini kavramların zıddına..

Örneğin, geçtiğimiz gün ortaya çıkan fecaat görüntülerden anladığımız o ki;  bir okul binası içinde dahi, öğretmenlerin etkinliğinde, “şarap patlatma”, laik olabilmek için, vazgeçilmezlerimiz arasına yerleştiriliyor.

Yemin metninde “Vallahi” dersek, laiklik elden gider..

Laikliği ispatlamak için, bir de ayrıca, okullarda şampanya patlatırız..

Ama Amerikan Başkanı, İncil’in üzerine yemin eder, bizim laikçilerimiz “Amerika’nın laikliği elden gitti” demezler.

Amerika’yı bize, utanmadan övmeye devam ederler..

Hatta Avrupa’daki bir çok örnekte.

Çoğunluğu Hristiyan olan ülkelerdeki Müslüman milletvekilleri, Kur’an-ı Kerim üzerine yemin ederek, göreve başladıkları halde..

Büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’de, bir kanun teklifi dahi verilmez, “Müslümanlar, Kur’an-ı Kerim üzerine yemin ederler” diye..

Haydi, düzenleme öyle de olmasın..

“İsteyen milletvekilleri, Kur’an-ı Kerim üzerine yemin edebilirler” şeklinde olsun. 

Yemin şekli, milletvekillerinin de kendi isteklerine bırakılsın..

Buna bile izin verilmiyor..

Çünkü bizdeki laikçiler..

Aslında laik de değiller..

Laikliği, din düşmanlığı olarak anlayıp, öyle uygulayan kişiler..

Bakmayın, son yıllarda geri adım attıklarına..

Kılıç kuşanan teğmenler, efelenmeleri sayesinde bir zemin kazansınlar..

O zaman göreceksiniz, laikliği nasıl “Din düşmanlığı” şeklinde tekrar uygulayacaklar, nasıl “Laiklik dayatması”nı hayata geçirecekler..

Düşünebiliyor musunuz?

Amerika’nın başkanı, İncil üzerine yemin ediyor da..

Türkiye’de bazı teğmenler, Kur’an-ı Kerim üzerine yemin etmek isteseydiler, bir tanesi TSK’da kalabilir miydi?

Laiklik ise.. Batı’dan almışsınız.. 

Onlar bilmiyorlar, siz daha iyisini mi biliyorsunuz?

Ali Karahasanoğlu  / Yeni Akit Gazetesi