İsrail 1.5 yıldır soykırım uyguluyor. 

Sadece biz söylemiyoruz, Uluslararası Adalet Divanı böyle diyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi böyle diyor..

Hatta Netanyahu hakkında yakalama kararı bile verildi..

Ama Amerika başkanlığına ikinci defa seçilen Trump tehdit ediyor:

“Rehineleri (HAMAS’ın elindeki esirleri kastediyor) vermezseniz ölürsünüz.”

Hızını alamıyor..

Esirlerin de ötesinde Gazze’nin boşaltılmasına getiriyor olayı..

Diyor ki: “Hamas liderliğine: Şimdi hâlâ bir şansınız varken Gazze’den ayrılma zamanı.”

Bir devlet başkanı, kendi ülkesi ile ilgili olmayan bir konuda..

Bir başka devletin halkını tehdit ediyor..

Kendisine, kendisinin ülkesine hiçbir saldırı düzenlememiş, hiçbir tehdit içeren eylemi olmayan insanları, “ölüm” ile tehdit ediyor..

Ve Amerikan toplumunda, cılız sesleri saymazsak.

Herkes bu eşkıyalığı kabul ediyor..

Toplum ayaklanmıyor..

Trump seçimi kaybettiğinde organize ettiğinin benzeri bir Senato baskını düzenlenmiyor..

2 milyon nüfuslu Gazze tehdit ediliyor, ama 340 milyonluk Amerika’da 2 milyon kişi meydanlara inip, “Bunu yapamazsınız” diyemiyor..

Rahmetli babam, tüm büyüklerimizin ata yadigarı ibretlik sözlerini tekrar tekrar söylerken..

Zihnimize işlemesi için, şuna daha fazla önem verirdi:

“Mala mülke olma mağrur, deme yoktur ben gibi, 

Bir muhalif rüzgar eser, savurur harman gibi..”

Bu sözlerin ilk hecelendiği asırlarda, “bir muhalif rüzgar ile harman gibi her şeyin savrulduğu”nu idrak etmek daha zordu..

Ama teknolojik çağda..

Bir tuşa basılarak neler yapılabilindiğini.

Birbirine geçmiş nüfusların; hızla yayılabilecek salgınlarda ne kadar çaresiz kalabildiğini..

Çağımız insanı, çok daha iyi görüyor..

Gerçeği “pandemi” midir, “plandemi” midir, ayrı konu..

Öncesinde kontrollü idi de, sonra mı kontrolden çıktı, yoksa en başından itibaren mi kontrolsüzdü ayrı konu..

Amerika’da 1 milyon 250 bin kişi öldü..

“Sağlıkta dersimizi aldık, çok iyi durumdayız” demek, kendinizi kurtarmaya yeter mi, bilmiyorum..

Eğer 2 milyon insanı tehdit edebiliyorsanız..

“Ölürsünüz” diyebiliyorsanız..

Çağlar öncesinin Nemrud’u ile Firavun’u ile yarışıyorsunuz demektir..

Ama hatırlayın, Nemrud’u bir sinek dize getirmişti..

“Onlar tarihde kaldı” diyenler çıkabilir..

Allah’ın hükmü, zaman üstüdür..

Belki daha iyi anlaşılması için, günümüzden örneklerle hatırlatmamız gerekir..

Los Angeles’taki yangını değil..

“Maddi zarar çok ama.. Çok sınırlı sayıda ölümüz var. Sömürdüklerimizle, yeniden o binaları yaparız” diyebilir, buyurgan emperyalistler.

“Filistin bize çok uzak. Tehdit ettiklerimiz, bize ulaşamazlar” diye şişinebilirler..

Hatırlasınlar..

Trump’ın gökdelenin önünde, Tesla aracı patlatan Amerikalıyı..

Kalabalığın içine dalan ve onlarca kişiyi öldüren kamyonu..

2 milyon Gazzeli için, “Ölürsünüz” tehdidi yapmak..

Ve sonrasında, Amerika’da huzur içinde yaşayabilmek.

Ne mümkün?

Sorun sadece Amerika’da değil.

Amerika’nın vazgeçilmez subayları, bürokratları, elemanları, dünyanın dört bir yanında..

Siz 2 milyon Gazzeliye ölümü hak göreceksiniz..

Ortadoğu’sundan Asya’sına, Afrika’sına, dünyanın dört bir yanındaki ajanlarını nasıl koruyacaksınız?

Kendinizden binlerce km ötedeki üslerinizi nasıl koruyacaksınız? 

2 milyon Gazzeliyi karşınıza alıp, “Ölürsünüz. Gazze’yi terkedin” derken, kimseden korkmuyorsunuz..

İslam ülkelerinin devlet başkanlarından korkmuyorsunuz..

Peki o İslam ülkelerinin halkından, 2 milyara yakın Müslüman nüfustan da mı korkmuyorsunuz.

Hatta Müslüman nüfusun da ötesinde..

Vicdanı olan, zulme boyun eğmeyen, zalime başkaldıran farklı farklı düşünceden milyarlarca insanın; silahından demiyorum, bombasından demiyorum, füzesinden demiyorum.. 

Çünkü bunların hiçbirisine gerek yok. 

Farklı düşünceden ama ‘hak’tan yana olan milyarlarca insanın tükrüğünden de mi korkmuyor musunuz?

11 Eylül eylemi, kontrollü bir saldırı idi, ya da derin devlet işi idi. Ya da, Amerika’nın gafil avlanması idi..

Hangisi olursa olsun..

Amerika şimdi, “Güvenlik önlemlerimizi artırdık.. 11 Eylül eylemleri sonrasında da, 1 milyon Irak’ta, bir o kadar da Afganistan’da ve diğer ülkelerde insan öldürdük. Kimse kafasını kaldırıp, bize karşı bir şey yapamaz” mı diyor..

Atalarımızın, “Bir muhalif rüzgar eser” hatırlatmasını yapalım..

Ama belki daha önemlisi..

Hukuk endeksi, yolsuzluk endeksi gibi sözde araştırmalarla, Amerika’yı en zirvedeki ülkeler arasında gösteren.. Türkiye’yi de en son sıralarda gösteren ahlaksızlara ve onlara payandalık yapan bizim mahallenin şakşakçılarına hatırlatalım..

“Bu mudur hukuk?”

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yakalama kararı verdiği Netanyahu’yu ABD’de ağırlamak, birlikte medyanın önüne çıkmak, yakalama kararını takmamak.

Hatta, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hakimlerini tehdit etmek..

Yanlış okumuyorsunuz.. 

Uluslararası Ceza Mahkemesi hakimleri, Amerika Başkanı Trump tarafından tehdit edildi..

Buna rağmen..

Amerika, hukukun üstünlüğü endeksinde, Türkiye’yi katlayan bir sıralamada bulunuyor...

Bununla da yetinmiyorlar..

Gazze’deki 2 milyon insanı tehdit ederken, Trump’ın ciddi olduğunu ispatlamak için, yanındaki yardakçıları, “Kongre sürecini atlayarak İsrail’e 4 milyar dolarlık silah göndermek üzere ‘acil durum yetkilerini’ devreye soktuk.. Bu silah paketinin içinde 35 bin adet 900 kilogramlık bomba bulunuyor” diyor..

Şimdi bana söyler misiniz, bu Amerika’dan daha haydut bir ülke olabilir mi, yolsuzluğun daha zirvesini yaşayan bir ülke olabilir mi ki, bunların fonladığı kuruluşlarla Türkiye’yi kötüleyen endeksler yayınlıyor, bizim ülkemizdeki hainler de, o endeksler üzerinden algı operasyonları düzenliyorlar..

Bastırıyorlar parayı..

2 milyon insanı ölümle tehdit eden ülkeleri, hukukun indeksinde en tepelere yerleştiriyorlar..

Bastırıyorlar parayı, Amerika’nın devlet bütçesinden, Gazze’deki insanları öldürmesi için, İsrail’e bomba bağışı yapan devleti, yolsuzluk olmayan ülke gibi gösteriyorlar..

Bizim mahallenin hıyarları da, koşarak, “Biz de tuz getirdik” diyorlar.

Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit Gazetesi