Yem pancarını ellerine alıp, “bak turp” diyorlar..

“Akademi şerefini korumak istiyorsan, diplomayı iptal etme” diyorlar..

“Abidin Pişgin kararı var, Anayasa Mahkemesi, Ekrem İmamoğlu’nun kesin haklı görür” diyorlar.

Turp dediklerine bakıyorsunuz, yem pancarı çıkıyor..

“Akademi şerefi” dediklerine bakıyorsunuz, “Torpilin kim” diye sormakla muallel çıkıyor..

Gösterdikleri karara bakıyorsunuz, tam aksini söylüyor..

En yeni savunmaları, Anayasa Mahkemesi kararı.. 

O kararı önümüze alıp, inceliyoruz.. “Hile hariç” diyor..

Ama borazanlar, şakşakçılar, “AYM, Ekrem’in diploması iptal edilmez kararı verdi” diyorlar..

Şimdiden ön almaya çalışıyorlar, AYM’nin kararını da çarpıtıyorlar..

Solcuları anladım. Kemalistleri anladım.. İç çamaşırı ile sahneye çıkanlara milyonlar verenlerden beslenenleri anladım.

Ama..

Ekrem İmamoğlu’na yatay geçişle fakülte diploması vermek için 1990 yılında kapıda karşılayan “egemenler”in; profesörlüğünü yıllarca vermediği, ancak AK Parti iktidara geldikten sonra hakkı kendisine teslim edilen Prof. Dr. İzzet Özgenç’i anlayamıyorum.

Hele hele..

Twerkçi Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş’ın, Ramazan günü görevden el çektirdiği Kenan Alpay için kendisinden bir destek mesajı beklerken, “Düşüncesini açıkladığı için, bir sosyoloğu görevden el çektiren egemenler.. Bir gün devrileceksiniz” demesini beklerken..

 Üniversiteye arka kapıdan kayıt yaptıran emek hırsızı Ekrem İmamoğlu’na destek veren İzzet Özgenç’i hiç anlayamadım.

(Aslında İzzet hoca, x hesabında sadece Sebe suresi 14. ayetin birebir mealini vermemiş.. Ayetin anlamından, kendince bir çıkarım yapmış. Ekrem İmamoğlu’nun lehine direkt bir yorum da yapmamış. Ama Sözcü gazetesi, İzzet hocanın  ayet mealinden çıkarımını, Ekrem İmamoğlu’nu savunmak için paylaşıldığını iddia ettiğine ve ‘Ben ortaya söyledim. Herkes kendi mesajını alsın’ denilmediğine göre..  Artık o gazetenin, İzzet Özgenç paylaşımı üzerinden, AK Parti iktidarına yaptığı ‘çökersiniz’ başlığındaki tehditi esas almak zorundayız.) 

Dinden imandan habersizlerin, Ekrem İmamoğlu’na yarayan yorum yaptığı için sahip çıktığı İzzet Özgenç’in mesajını, ayet meali gibi verdiklerini hatırlatalım..

Özgenç’in mesajına geçelim: “Egemenler, iktidarlarını, kamu gücünün sağladığı imkânlarla, az veya çok, bir süre sürdürebilirler. Ancak, yönetimdekilerin tefessühünün etkisiyle, kurtçuğun içeriden kemirdiği değneğin kırılması gibi, günün birinde aniden çöküvermektedirler (Sebe, 34/14).”

İzzet Hoca, ayetin mealini vermeyip,  “Sebe suresi 14. ayetin yorumu bana göre şöyledir” demeye getirdiği ve yanlış anlamalara kapı araladığı için, biz önce ayetin mealini verelim:

“Sonra biz ona (Hz. Süleyman) ölüm hükmünü infaz edince, (dayandığı) asasını yemekde olan ağaç kurdundan başka bir şey; bunun ölümünü onlara göstermedi.”

Kendisine şakşak yapanların, beşer sözü ile ayet mealini bile ayırdedemediklerini görüp, İzzet hoca “Kime yaranıyorum, görmem için bana yapılmış bir uyarı bu. Ben ayetten bir çıkarım yapıyorum. Beni şakşaklayanlar, benim görüşümü ayet meali gibi sunuyorlar. Ben, ayetten bu kadar uzak olanların, dinden uzak olanların, Allah’tan uzak olanların.. Kadınları iç çamaşırı ile sahneye çıkarıp milyonlar verenlerin yanından uzak olmam gerekir. Bu da bana ders olsin” der mi?.

“İnşallah der” umudumu dile getirip devam edeyim..

Ayetten yola çıkarak, İzzet Özgenç hocanın yorumunun aslında gerçek hedefinin kim olması gerektiğine gelirsek, şakşakçıların ortalıktan toz olacaklarını garanti ederim...

Ne diyor İzzet hoca:

“Egemenler, iktidarlarını, kamu gücünün sağladığı imkânlarla, az veya çok, bir süre sürdürebilirler.”

Doğru mu? Doğru..

Egemenler kim?

Kim olacak? Milyonlarca lise mezunu, alın teri ile bir üniversiteye kayıt olabilmek için didinirken. Baba parası ve baba çevresi ile Kıbrıs’a gidip, “nanik” diyen Ekrem İmamoğlu değil de, “egemen” kim?

Üniversiteye yatay geçiş yaparken, denk bir fakülte olması ve aldığı notların dikkate alınması gerekirken, “Hakkınızda Bilgi Alınacak Kişiler (Öğretim üyesi, Yüksek kademe yöneticisi ya da tanınmış bir kişi)” diye soranlar değil de, kimdir “egemenler”?..

Üniversitenin istediği o “önemli isimler” sorusuna, “Girne Amerikan Üniversitesi rektörü” ile TBMM Başkanlığı da yapan bir “milletvekili”ni bir çırpıda yazan değil de, kim olabilir “egemen”?

İşte o egemenler, İzzet hocanın da dediği gibi, iktidarlarını az veya çok bir süre yürütebilirler. Ki burda 35 yıl olmuş..  Ama bir gün, Özgenç’in biraz da ayetin anlamını tahrif ederek yaptığı yorumdaki gibi, içindeki kurdun asayı yiyip bitirdiği gibi, egemenlikleri kendileri farkına bile varamadan sonlanır..

Heyhat..

Ülkenin çocukları çırpınsınlar.. Üniversiteye girebilmek için geceyarısına kadar çalışsınlar, hatta sabahlasınlar..

Birileri arka kapıdan dolanıp, binbir emekle girilen fakülteye kayıt yaptırıp, alın teri dökenlere “nanik” çeksinler..

Burdaki üniversiteye kaydı arka kapıdan yaparak “nanik çekenler” mi egemendir, iktidar sahibidir? Yoksa 28 Şubat’ın zulmü altında, hakkettiği üniversiteye bile, puanları çalındığı için giremeyenler, nanik çekilenler mi “egemen” sınıfındandır?

Söyle, İzzet hoca, söyle..

Söyle de kendi için de rahatlasın, bizim de sana saygımız azalmasın.

Ve gelelim, Anayasa Mahkemesi’nin Ekrem İmamoğlu lehine gibi gösterilen kararına..

Ekrem İmamoğlu şakşakçılarının, “Bakın bakın. AYM 2023 tarihli kararında Ekrem İmamoğlu benzeri dosyada ne karar vermiş. Ekrem beyin diploması iptal edilemez” diyerek emsal gösterdikleri kararı birlikte okuyalım, görelim ne deniyor:

“47. Başvurucu -aldığı eğitimin seviyesi dikkate alındığında- kendisine haklar ve birtakım ödevler yükleyen ... Yönetmeliği’ni bilmekle yükümlüdür. (..) Bu bilgiler ışığında söz konusu eksiklik yönünden başvurucunun kendinden beklenen özeni gösterdiği söylenemez.”

AYM, doktora öğrencisinin, yönetmeliği bilmesi ve seminer alma zorunluluğuna aslında uygun hareket etmesi gerektiğini tespit ediyor.. Bu kusuru tespit ediyor ve davacının gözünün içine (Olayımızda Ekrem’in) sokuyor..

Sonrasında ise, “Bununla birlikte” diyerek.. “.. doktora yeterlilik sınavına katılma şartlarını taşımamasına rağmen başvurucunun yeterlilik sınavına kabul edilmesinde idarenin kusuru olduğu” tespiti yapıyor.. “Bir kusur öğrencide. Bir kusur da idarede” diyerek, iki tarafı da kusurlu ilan ediyor..

Ve AYM tespitindeki, esas vurucu cümle ise şöyle geliyor:

“İdarenin ilgilisinin hilesi yahut açık hata sonucunda tesis ettiği hatalı işlemler dışında kalan işlemleri”..

Demek ki ne imiş?

İlgilisinin “hile”si yok ise..

‘Açık hata” yok ise..

Mevzuatın yanlış yorumlanmasından kaynaklı bir hata var ise..

O zaman, idarenin 60 gün içinde işlemini geri alması gerekiyor. Almadı ise, kazanılmış hak doğuyor..

Duydun mu, Fatih Altaylı..

Duydun mu; “torpille diploma alan”ı değil, “alın teri ile diploma alan”ları korumak için, hileli yatay geçişi iptal edecekleri bir gün çökecek “egemen”ler gibi gösteren İzzet hoca..

Ve şunu da söylüyor AYM:

“Somut olayda idarenin de yükümlülüklerini ihmal etmesinden doğan külfetin sadece başvurucuya yüklenmesi sonucu ortaya çıkmış ve bu durum başvurucunun eğitim hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılmıştır.”

Yani AYM, “doktora öğrencisi  (bizim olayımızdaki Ekrem), aslında diploma iptalini hakketmiş” diyor..

“Ama üniversite de dosyayı incelemeli, eksikliği görmeli idi. Veya diplomayı verdikten sonra 60 gün içinde düzeltmeyi yapmalı idi. İdare de kusurlu” diyor..

Sonra AYM orta bir yol buluyor..

Ekrem’in dosyasında ise, bulunacak orta yol yok..

Adamın açık hilesi ile.. Hatta fakülte içindekilerle işbirliği yaparak kurulmuş bir tezgah ile yatay geçiş yapılmış.. Külliyen sakat..

Diplomanın iptali de zorunlu..

Hak yemenin adet haline gelmemesi için. Egemenlerin iktidarlarının sürgit devam edeceğini düşünmemeleri için bu zorunlu.. “Parayı bastırırım, her işi yaparım, yaptırırım” mantığının topluma hakim olmaması için bu zorunlu..

Anladınız mı beyler.. 

Yeni Akit