Sadece Tanrı, şiddetin pornografisini yapmaz
- GİRİŞ07.07.2013 09:58
- GÜNCELLEME07.07.2013 09:58
Şiddet ve kan dolu film, sanat icracısının şahsi tecrübelerinden mütevellit ortaya çıkabilir. Hatta bazı filmler bunu 'bağırır'.
Bu konuyla ilgili aklıma gelen ilk film 'Bir Sırp Filmi' idi.
Hala ona yaklaşacak bir film yok. Ancak 'Sadece Tanrı Affeder' de sıralamada üst seviyelere çıktı.
Filmde kan ve şiddet öylesine yer ediyor ki, enfes üslubunu bile gölgeliyor.
Yönetmen Nicolas Winding Refn'in yeni filminde rahatsız edici oranda şiddet var.
Kesilen kollar, görünen kaburga kemikleri, oluk oluk akan kan...
Böyle bir manzara neden tercih edilir?
Sorunun cevabını verebilmek için önce filmden bahsedelim.
Bir Uzak Doğu ülkesinde yaşayan ADB'li iki kardeş, dövüş salonu maskesi altında uyuşturucu ticareti yapmaktadır. Keyiflerine göre yaşayıp, sapıkça arzularının peşinden gidip, sınırsızca talepte bulunabilen büyük kardeş bir gün öldürülür. Olayları ileride sarpa sardıracak olan da budur. Zira öldürülmeden önce de 16 yaşında bir kıza tecavüz edip öldürmüştür.
Fazla ayrıntı vermeyelim. Lakin bu cinayet serisi elbette intikam serüvenini de başlatır.
Nasıl olduğunu anlayamadığım ilginç bir yapıdaki komiser ise diğer cephedeki rakiptir.
İlginç senaryo seyrinde ilerlerken çokça sürprizle karşılaşıyorsunuz.
Senaryodaki en ciddi sürpriz şiddet ve kan sahneleri.
Bahsettiğim çerçevede bu tarz manzaralar mantıklı olabilir. Çünkü Refn'in filmografisine bakınca 'kan'ın özel bir yer tuttuğu anlaşılıyor.
Danimarkalı yönetmenin 2004'teki ilk uzun metraj filminin ismi de 'Pusher II ? Ellerim Kanlı' idi. Önceki filmi 'Sürücü'de de aksiyon üst seviyedeydi.
Fakat hepsinin üzerine, insanın affedemeyecek ve affedilmeyecek derecede günahkar olduğuna dikkat çekme adına yeni filmini vizyona çıkaran Refn, objektifi kan bürümüş bir iş ortaya koymuş.
Bütüncül olarak baktığımızda şiddet çok fazla sırıtmıyor. İtirazım, böylesine ayrıntılı kullanılmasına. Yani şiddeti pornografik oranda kullanmak.
Sanat adına getirisi götürüsünden çok çok daha az olduğundan, böylesi bir tercihi olumlamam söz konusu değil.
Halbuki Refn'in yeni filminin harika bir üslubu var.
Az diyalog ve söz, baskın müzik, çokça ağır çekim, estetik çerçeveler ve ışık kullanımı, filme ayrı bir hava katıyor.
Sinematografinin ön planda olduğu 'Sadece Tanrı Affeder', mesajını isminden de anlaşılacağı üzere -Hristiyan algısından yola çıkarak- insanı 'doğuştan günahkar' ön kabulü ile ele alıyor.
Hikayenin ağırlıklı olarak geceye şahit olması da karamsar ve gergin havayı destekler nitelikte.
Filmin başrolündeki Ryan Gosling, artık yönetmen Refn'in yol arkadaşı. Zira önceki filmi 'Sürücü'de de birlikteydiler. Gosling'in oyunculuğu gayet başarılı. Ancak daha ön plana çıkan isim Vithaya Pansringarm oluyor. Hakikaten ilginç ve yerinde bir oyunculuk sahneliyor.
Netice-i kelam...
Film dilini çok beğendiğim 'Sadece Tanrı Affeder', aşırıdan da aşırı şiddet ve kan kullanımı ile intihar eden bir sanat yapıtı halini almış.
Abdulhamit Güler - Haber 7
abdulhamitguler@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol