Kim ne derse desin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan büyük adam. Hem de çok büyük adam…

Bu cümleyi kurmamın pek çok sebebi var. Ama bu sebepler arasındaki en büyüğü Türkiye’deki muhalefete, bilhassa İslam’a, Müslümanlara, manevi dünyaya karşı mesafeli duran ve bu mesafesini hiçbir zamanda inkar etmeyen CHP’yi ve CHP’lileri dönüştürdü.

Tabiri caiz ise on beş sene evvel ki CHP ile kıyaslandığında bambaşka bir parti haline getirdi.

Sevgili dostlar CHP’yi nasıl bilirdiniz?

Bu soru hangi CHP diye cevaplandırılması gerekir değil mi? Yani 2010 öncesi CHP mi? yoksa 2010 sonrası CHP mi?

Öncesi CHP’yi merak ediyorsanız basit;

Ezanı Türkçeleştiren, Namazı Türkçeleştiren,

İhale ile Cami, tekke ve medrese satan,

Arapça ezan okuyanları meczup diyerek zindanlarda çürüten,

Ramazan aylarında cami mahyalarına; “Allah İngiltere Kraliçesini korusun” diye yazan,

İmam Hatipleri bu ülke için potansiyel tehlike gören,

İmam Hatipleri kapatmak için her fırsatı kollayan,

Başörtülüleri görmeye bile tahammül edemeyen kişilerin oy verdiği parti.

Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Bu kadına haddini bildirin diye genç ve kendisine yapılan baskıdan korkan Merve Kavakçı’nın üzerine yüzlerce erkeği salan Bülent Ecevit hafızamızda daha dün gibi yerini korumaktadır

Şu anki CHP’de Merve Kavakçı’ya öfke dolu gözlerle bakıp masaların üzerine çıplak elleriyle vurup “dışarı dışarı” diye bağıran kaç erkek acaba milletvekili.

Başındaki örtüden dolayı sınava girerek ve hak ederek üniversite öğrencisi olmuş sevgili arkadaşım Nuray Canan Hanımefendi’nin sınıftan çıkmayı reddedince bir polis tarafından yerlere fırlatılıp tekmelerle karnındaki çocuğunun düşürülmesi daha dün gibi.

Üniversite kapılarında kurulan ve koca koca profesörlerin ikna odaları dedikleri prefabrik odacıklar içerisinde 17 yaşında köyünden yeni çıkmış başörtülü bir yavruyu sıkıştıran ve başındaki örtüyü çıkartması için “Mobbing” uygulayan profesörler CHP’de milletvekiliği yaptı, yapıyor.

Ramazan ayında içilen içkiler, bardak bardak sular, hala aklımızda. “Kahrolsun Şeriat” nidaları duvarlarda Çınlarken, Onuncu Yıl Marşı eşliğinde ve zafer kazanmışçasına Müslüman kadınların giydiği çarşaflar parçalanırken ne oldu bu CHP’ye…

Nasıl bir dönüşüm ve toplumsal Mühendisliğe maruz kaldı?

Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İmam Hatipli öğrencilere Burs veriyor, katıldığı programlarda ayetlerden örnekler veriyor, bazen de ayet olmayan mesela kunut gibi dualara müdahale yapıldığı endişesiyle sesini yükseltiyor.

“Kuran’da var olan ayetlerden biri olan Kunut Dualarına müdahale yapılamaz, biz buna müsaade etmeyiz diyor. Bunu söylerken de Kunut Dualarının ayet olmadığını bilmiyor. Sonra iftar yemekleri düzenliyor sağında solunda başörtülü hanımlara yer veriyor ve katılımcılara Peygamber efendimizin veda hutbesi’ni okumalarını tavsiye ediyor.

Ezanla sala arasındaki farkı bilmediği için, daha vahimi ezan saatinden bîhaber olduğu için miting meydanlarında duyduğu “Sala’yı” “ezan” zannedip saygı gereği konuşmasına ara veriyor.

Sonra parti içinden başka biri çıkıyor cumhurbaşkanı adayı oluyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiyi kendisine vermediği ama ülkeyi kurtaracak adam budur dediği Muharrem İnce…

Öğrencilerine Arapça ayet ve Namaz kılmasını öğretiyor diye bir öğretmen hakkında TBMM kürsüsünden Milli Eğitim Bakanı’na bu öğretmen hakkında bir nevi şikayetçi oluyor.

Ramazan ayında plajda mayosuyla içki içerken görüntülenmekten rahatsız olmuyor, ve

dini bir referansa bugüne kadar hiç muhtaç olmuyor.

            Sonra ne mi oluyor? Sonra tüm CHP’liler gibi Muharrem İnce de değişiyor.

Cumhurbaşkanlığına aday olduğunu Ankara Hacı Bayram Veli Camii’nde kıldığı Cuma Namazından sonra besmelelerle ilan ediyor.

Gittiği her miting meydanında, her şehirde, kuran kursu eğitimi aldığını neredeyse hafız olacağını, kendisinin de içinde büyüdüğü ailesi gereği İslâmi bir yapının ferdi olduğunu söylüyor,

Her iftar davetine evet diyor, dualarla iftarını açıyor, Allah diyor, kitap diyor, sünnet diyor, maneviyat diyor.

 Ah cumhurbaşkanım Recep Tayyip Erdoğan ah…

Sen bu CHP’ye ne yaptın böyle