Bu değişimler, Cumhuriyeti değiştirmek değil olgunlaştırmakdır.
- GİRİŞ14.07.2018 09:45
- GÜNCELLEME15.07.2018 09:03
Çok değişik, çok güzel, çok farklı, çok hareketli günler yaşıyoruz. Zira, temeli 23 Nisan 1920'de bugün adı TBMM olan "Millet-i Meclis-i Kebir'de" atılan ama öncesinde tıpkı dün Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Başkanı halkın "Reis" dediği adam Recep Tayyip Erdoğan gibi HacıH Bayram Veli Camii'nde kılınan Cuma namazından sonra, kesilen kurbanlar, okunan Hatm-i Şerif'ler, gözyaşlarıyla halkın ettiği dualar ve cihat çağrıları ile başlayan bu serüven, 95 sene sonra halkın teveccühü ve reisin gösterdiği yol üzere devlet yeniden şekillendi.
21. yüzyılın hızlı, ani karar verebilme refleksine sahip, kendisine karşı bir tehdit hissettiğinde bürokratik yolları tamamen ekarde edip bir boksör hızı ile karşılık verebilen bir devlet yapısına doğru tekamül etmeye başladık.
Reis dün ne yaptı? tarih bilenler onun bir günde nasıl bir tarih şeridi içerisinde yürüdüğünü anlayabilirler. Dünün tahlili için tarih bilmek gereklidir. İşte ben bu yüzden tarihi seviyorum. Reis dün ne yaptı? Reis dün tam 95 sene önce Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadronun yaptığı gibi Cuma Namazını Hacı Bayram Veli Camii'nde kıldı. Ardından, yine tıpkı 95 sene önce cumhuriyeti kuran kadronun yaptığı gibi TBMM'de yani Millet-i Meclis-i Kebir binası olarak kullanılan Birinci TBMM binasına gitti.
Kürsüden kendisini dinleyen Haziruna Tıpkı 95 sene evvel düşman işgaline uğramış ve santim santim istimlak edilmiş devleti ve memleketin durumunu memleketin her köşesinden seçilerek binbir zahmetle Ankara’ya gelen mebuslara ve halka anlatan, Sultan Vahideddin Han’ın yaveri sıfatıyla Anadoluya geçen, yine padişah tarafından özel yetkilerle donatılmış Dokuzuncu Ordu Komutanlığı sıfatıyla halkın arasında dolaşan Mustafa Kemal Paşa gibi, memleketi, memleketin içinde bulunduğu durumu, 95 senenin tahlilini ve bundan sonra yapılması gerekenleri herkesin gözünün içine baka baka ve tane tane anlattı.
Oradan çıktı Lozan konferansı'ndan sonra değiştirilen milletvekillerinin 1927’den sonra kullandığı İkinci TBMM binasına geçti. Orada yaptığı kısa ama öz tarihi ve sosyolojik saptamalara devam etti. Sonra 80 küsür sene önce tıpkı Mustafa Kemal Paşa gibi o kapıdan mahiyeti ile beraber çıktı ve tarihin, tekamülün ve devletin devamı benim dercesine devleti sırtına aldı.
Bugünleri gören, bugünleri yaşayan ve bugün meydana gelen değişimleri gözleriyle şahit olan bizler, bu yaşadığımız hadiseleri torunlarımıza göğsümüzü ileriye doğru iterek ve belki de gözyaşlarıyla anlatacağız ve diyeceğiz ki;
"Evladım, Türkiye bir zamanlar bir tanesi bile başına geldiğinde bir devletin yıkılabileceği hadiseleri peşpeşe ve her sene yaşadı. Ama yıkılmadı. Düşmanların ve onların içimizdeki işbirlikçisi yardakçılarının istediği gibi diz çökmedi. Bilakis, daha kuvvetli, daha azimli ve daha dik ayakta durmayı başardı.
"Dünyanın herhangi bir üçüncü dünya ülkesiydi. Parası pul gibiydi, Çöp dağları patlıyor, susuzluktan salgın hastalıklar çoğalıyordu. Hava kirliliğinden gazeteler maske dağıtıyordu. Sonra bir adam geldi. O adam karış karış Türkiye’yi değiştirdi, ayağa kaldırdı ve kaybettiğ hayal kurma kabiliyetini tekrar kazandırdı. Bugün eğer Türkiye, dünyanın en büyük beş ülkesi arasındaysa önce Allah’ın sonra o adamın sayesindedir. Biz o adama Reis dedik o adamı tanı ve o adamın izinden git."
Diyeceğiz. işte sevgili dostlar, biz bugünlerde öyle günler yaşıyoruz. Değerini Bilmek ümidiyle...
Yorumlar1