Mustafa Kemal Paşa’nın yazdığı hiç bilinmeyen bir mektup

  • GİRİŞ08.09.2018 08:54
  • GÜNCELLEME10.09.2018 07:45

Resmi tarih gereği maalesef bize yakın tarihle alakalı pek çok hakikat anlatılmadı. Ancak, arşivlere girildikçe, bu memleketin has evlatları okuyup yazmaya başladıkça hak da hakikat da ortaya bir bir çıkmaya başladı.

Bir söz var ya hani;

 

 

Hakikatin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır…

İşte ortaya çıkan bir hakikat daha;

Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’da planlı ve kararlı adımlarla ilerliyor ve yaptıkları hakkında düzenli olarak Sultan’a bilgi veriyordu. Bu arada Hükümet, işgal güçlerinin ısrarlı ve tehdit dolu isteklerine boyun eğer ve Paşa’yı İstanbul’a geri çağırır. Hükümetin İngilizlerin yoğun tehditine maruz kaldığı için Paşa’yı geri çağırdığını ve hatta hakkında niçin bir idam fermanı hazırlandığını Mustafa Kemal Paşa, 27 Nisan 1920’de Fevzi Çakmak Paşa’nın Ankara’ya teşrifleri münasebetiyle meclis kürsüsünde açıklığa kavuşturacaktır.

Kendisinin Anadolu’daki görevini yarıda kesip İstanbul’a geri dönmesi konusundaki ısrarlar üzerine Mustafa Kemal Paşa, doğrudan doğruya “Padişah Hazretlerinin Yüksek Makamına” şu bilgileri sunar; (Aşağıdaki satırları okurken Paşa’nın samimiyet derecesini nazar-ı dikkate alarak okuyun.)

“Padişah Sarayının Saygıdeğer Başkâtip Hazretleri vasıtasıyla ile Mübarek Padişah Hazretlerine;

Büyük Milletin ve Kutsal Hilâfetin sahici ve yegâne direği bulunan saltanat saraylarını Allah afetlerden korusun. Padişahım!

Memleketin bugün uğradığı afetlerin baskısı ve parçalanma tehlikesi karşısında ancak mübarek şahsiyetiniz başta olmak üzere, millî ve mukaddes bir kudretin varolan haykırışı vatanın ve devletin, milletin şan ve şerefli Hanedanınızın istiklalini, altıbuçuk asırlık yüce tarihimizi kurtarabilir. Her tarafta bu kanaat ve inanç benzersizdir.

En son Hükümdarımızın huzurlarında şeref misali kabul buyurulduğumda, İzmir’in elem verici işgal olayından pek mahzun olan mübarek kalbinizin bu kurtuluş noktasına ait ilhamları, bu anda bile aklımı süsleyen düşüncelerdir. Bu ilhamları izah etmek isterim.

İstanbul’dan en son ayrılacağım gün şereflendirilerek kabul edilmiştim. Bu esnada siz Padişah Hazretleri, Boğaziçi’nde bulunan İngiliz zırhlılarının saraya yönelmiş olan toplarını göstererek; (…Görüyorsun ben memleket ve milleti nasıl kurtarmak lâzım geldiğini düşünmekte tereddüte uğruyorum.) dediniz.

Ardından ellerinizi kaldırarak; (inşallah millet uyanır ve gözü açılır, bu elim durumdan gerek beni, gerekse kendisini kurtarır.) buyurmuştunuz. Sizlere arz etmek istediğim, bu siz hazretlerimizin ifadeleridir.   Gönlünüzden kaynaklanan bu duygulardan hareketle, azim ve iman ile acizane görevime devam etmekteyim.

Hükümdarımın iradeleri üzerine Sadrazam Paşa kulunuzu daima önemli ve gerekli şeylerde aydınlatmakta ve gereğini arz ve uygulamaktayım.

Şu bir ay zarfında şahanelerinin bütün Anadolu illerine, sancaklarına, ilçelerine ve hudut boylarına kadar milletin düşünce ve emellerini ve tüm kumandanların ve memur tabakalarının duygularından ve yapmakta olduklarından bilgi sahibi olarak, daha fazla olarak işin içine girdim.

Sonuç olarak her şey o kadar açık bir şekilde tahakkuk ediyor ki, millet baştan aşağı uyanmış olup, Devlet ve Milletin istiklali, yüce Saltanat ve Hilafetin hukukunu teyid için güçlü azim ve imanla donanmış bulunuyor. İstanbulda iken, milletin bu kadar güçlü olduğunu ve felaketlerden az zamanda bu kadar etkilenebileceğini hayâl bile edemezdim.

Padişahım!

Bu şekilde ve vaziyette ve siz kutsal padişahımıza sonsuz bağlılık içinde olan milletin yüreğine tamamı ile dayanan ve karşılıklı olarak bütün manası ile bu millî ve vicdanî kuvvete yardımcı olunmuştur. Son olarak yazdığınız yazılar tüm milletin azmini ve kahramanlığını da arttırmıştır.

Yalnız dikkat çekici ve üzüntü vericidir ki, bu temiz Anadolu halkı bugünkü hassas ortamda bile İstanbul’da birbirine uymayan ve bireysel düşünceler ve fitnelerin ihtiraslarından üzüntülü bulunuyor.

Gerçi İstanbul’un bozulmaya müsait ahlâkı ve bundan yararlanmayı bilen yabancılar, devlet ve milletin yok edilmesi ve devlete, millete ve padişaha sadakat ve fedâkârlıklarıyla hizmet kabiliyetinde olanların ortadan kaldırılması için, çok daha ileri gitmek cüretini gösteriyor.

Padişahım!

Hatırladığınız bazı hususlar olacaktır ki; üzerime aldığım görevlerin yerine getirilmesi yabancıların ve bazı fesatlık erbaplarının mutlaka yalan, dolan ve engelleyici olma ihtimalleri İstanbul’da daha işin başında niyetlenirken ve durumu sunuşum sırasında üstü kapalı anlatmaya çalışmıştım.

Padişahına, vatanına, miletine sadık ve bu uğurda; ölümleri umursamayan ve alışmış benim gibi kullarından bir kumandan, elbette Yüce saltanatınızın hukuku ve milletin varlığının ve devamlılığının düşmanı olanlarla beraber olması beklenemezdi.

Doğaldır ki, Malta’ya gitmek veyahut en hafif olarak hareketsizliğe mahkûm edilmek gibi ihtimaller karşısında bırakıldım. Yine doğaldır ki, bu duruma boyun eğmemekle mazurum.

Eğer zorlanırsam acizane görevimden istifa ederek, bundan böyle Anadolu’da ve milletin sinesinde kalacağım.

Vatanıma karşı olan görevimi bu kere daha belirli adımlarla devam edeceğim.

Ta ki millet istiklâline kavuşsun. Yüce Saltanat ve Hilâfet yok edilmekten korunsun.

Bundan sonra sadakatime yakışacak bir şekilde, daima artan itimadı şahanelerinize arz ve istirham etmeme cesaret ederim.[1]

Üçüncü Ordu Müfettişi

Hükümdar Hazretlerinin Fahri Yaveri

Mustafa Kemal.

Şimdi size bir soru, Bu mektup bize anlatıyor?

[1] Yunus Nadi, M. Kemal Paşa Samsun’da, Sf; 31, Sel Yay. 1955.

Yorumlar6

  • cazgır 6 yıl önce Şikayet Et
    Bir neşriyatta, M.Kamal'ın Osmanlı Padişahının vazifelendirmesiyle Anadolu'ya gittiğini fakat bunun bir İngiliz planı olduğunu yani aslında; Padişahın itimadını kazanıp kendi itibarını artırarak, yapmak istediklerini daha kolay yapabilmeyi amaçladığını, İngilizlerle işbirliği içinde olduğunu ve her fiil- hareketinde Onlara bilgi verdiğini, böylelikle Osmanlı'ya ve Türk Milleti'ne karşı azim bir hıyanet içinde olduğunu okumuş idim. O halde burada bir tenakuz görünüyor ki; İngilizler kendi (siyle anlaşıp sürekli görüştüğü) adamını (m.kamal) vazifeden el çektirmek için ne diye Padişaha baskı yapar, tehdit eder..? Çünkü kendi istedikleri doğrultuda iş görmektedir zaten.
    Cevapla Toplam 10 beğeni
  • Hakan 2 yıl önce Şikayet Et
    Okuduğun kaynak milli değerlerimizi yanlış anlatmak ve Cumhuriyet düşmanı bir kişi veya yayın tarafından yazılmış olabilir. Ki bu gibi kaynaklar ta Cumhuriyet'in ilk yıllarında dahi yazılmıştır. İtibar etmemek gerek...
  • Halil 6 yıl önce Şikayet Et
    Keşke bu bağlılık hep devam etseydi..
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • asımın nesli 6 yıl önce Şikayet Et
    yakın tarihimizin karanlık köşeleri aydınlatılmalı. belgeler ve şahitler huzurunda yakın tarih yeniden yazılıp doğrular öğretilip yanlış kurafalar yok edilmeli. hala yaşayan canlı şahitler yakın tarihin yalan dolu olduğunu söylüyor. özellikle M. kemalin vasiyeti açıklanmalı. yalanlardan uyduruk kurgulardan bıktık son şahitlerde ölmeden bu mesele cidddi ele alınmalı. koruma kanunu kalkmalı. ama kimse kimseye hakaret saygısızlık hürriyeti verilmemeli.
    Cevapla Toplam 9 beğeni
  • İsmail 6 yıl önce Şikayet Et
    Bu kadar bağlılık sonrası ne oldu da , Osmanlı ya , Hilafete ihanet edildi.Yerine başkası mı geçti..
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Hakan 2 yıl önce Şikayet Et
    Öldüğünde bile arkasından söyledikleri bağlılığını gösteriyor. Muhtemelen kendi rejimini getirmek ve ülkenin çağdaşlaşmasına öyle inandığı içindir. Çünkü o zamanda Batı ülkeleri öyleydi.. Ki ; Atatürk'ün bu tutumu da bazı devletlere örnek teşkil etmiştir, onu örnek almışlardır...
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat