İslam'da tevekkül (I)
- GİRİŞ11.06.2023 10:20
- GÜNCELLEME11.06.2023 10:20
Dini “gereksiz” gören seküler dünya inanan insanların bile Allah ile bağını öyle zayıflatmış ki pek çok kavrama yabancılaştığımıza şahid oluyoruz. Pek çok konuda olduğu gibi Allah-insan ilişkileri insan lehine değiştirilmek istenmektedir. Bunun sonucu profan bir dünyaya paraşütle düşmekten öte bir şey olamaz.
Tevekkül de yabancılaştığımız bir kavram, bir haldir. Âlemlerin Rabbi ile ilişkimizi belirleyen bu kavram ile hem bilgi hem bilinç ve hem de yaşantımıza etkisi anlamında aramız pek de iyi sayılmaz. Dinin bir bütünlük arz ediyor olması ilkesince dini bilinçlenmede de gösterilen zayıflık zincirleme bir seyir izler ve sair konuları da olumsuz etkiler.
Tevekkül nedir?
Tevekkül, iman eden insanın (mu’min) Kâinatın Yegâne Yaratıcısı, Sonsuz Kudret ve Azamet Sahibi Allah’ın her yaptığının hayır olduğuna,
Mevla’sına duyduğu güvenle, Kadir-i Mutlak Rabbulalemin’in takdir ettiğine hoşnutlukla ve tam bir teslimiyetle rıza göstermektir.
Allah Subhanehu Teâla eşyayı (Kendisi dışındaki her şey) yaratmasından itibaren, onu çekip çevirmesine ve ahirde eşyayı “yok” etmesine kadar şeylerin her aşamasına müdahildir. Çünkü O cc eşyanın ve mülkün Sahibi’dir, Sani’i’dir. Âlemlerin Rabbi böyle tanınmalı, O’na böyle iman edilmeli ki eşyayı, mülkü ve bunlar üzerindeki tasarrufu Yüce Allah’a has kılabilelim. O zaman adımız-sıfatımız “mütevekkil” olur.
Tevekkül kulluğun esasıdır, aslıdır, diğer adıdır kulluğun. Hem iman etmek hem de iman ettiğine yeterince itimat etmemek, güvenip kararına razı olmamak eksik kullukla alakalıdır. Kulluk bilinci gereği O cc ne demiş, ne yapmış, ne yapacaksa hepsine rıza göstermek mütevekkilin vazgeçilmez özelliğidir.
Tevekkül, mütevekkilin vekile itimadıdır. Allah’a tevekkül eden de O’na ne kadar güven duyuyorsa, o kadardır imanı, ihlası, samimiyeti… Böyle olan tevekkül sahipleri Âlemlerin Rabbi tarafından yalnız bırakılmaz, korunur, kollanır:
Allah Subhanehu:
Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hâkimiyeti yoktur. (Nahl:99) müjdesiyle mütevekkili desteklediğini, kolladığını buyurur.
Resul-i Ekrem de (sav):
“Allah’ım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül ettim, sana yöneldim.” buyurarak teslimiyeti, imanı tevekkülle birlikte zikretmiştir. Tevekkül edilen Âlemlerin Rabbi ise O’na her konuda sonsuz güven duyulmalıdır/iman...
Yine Hz. Peygamber:
“Eğer sizler gereği gibi Allah’a tevekkül etseniz, muhakkak kuşların rızkını verdiği gibi sizin rızkınızı da verecektir. Kuş sabahleyin aç gider, akşamleyin tok olarak yuvasına döner!” buyurarak hem tevekkülün ne denli ehemmiyet arz ettiğini hem de mütevekkilin Rabbi tarafından nasıl kollanacağını ifade buyurmuştur. Keza;
İslam uleması da eserlerinde ve yaşantılarında tevekküle büyük ehemmiyet vermişlerdir. Öyle ki İmam Gazali, “Tevekkül imanın kapılarından olup temeli tevhiddir” demiştir.
İslam metafizikçileri ise tevekküle bambaşka bir anlam vermişlerdir. Asıl anlatmak istediğimiz de tevekküle olan bu yaklaşımdır:
Onlara göre her iş ve oluşta Âlemlerin Rabbi’ni görmek gerekmektedir. Doğrusu bu yaklaşım Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler’e de muvafıktır. Ne de olsa evrende hiçbir iş ve oluş O’nun (cc) ilmi, iradesi, izni dışında gerçekleşemez. O zaman tasavvuf şeyhlerinin, “Tevekkül, aracıları görmemek, onları kaldırıp her şeyi Allah’tan görmek ve bilmektir…” demeleri daha anlaşılır hale gelmektedir.
Yine, “Allah’ın cc yaptığına da rıza göstermektir tevekkül” demeleri de tevekkülün teslimiyetle kopmaz ilgisini ifade etmişlerdir. Yani, Sufilerin tevekkül anlayışında, Allah’tan, yaptıklarından bila kayd u şart razıyım demektir. Mutlaka ama mutlaka tevekküle rıza eşlik etmelidir. Aksi halde tevekkül sayılmaz. Tevekkül, üzerine düşeni yaparak sonuçta çıkana razı olmaktır.
Devam edecek inşaallah…
MİLAT
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol