Bir varmış, bir yokmuş!..
- GİRİŞ01.08.2022 08:23
- GÜNCELLEME01.08.2022 08:23
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de siyaseti liderler şekillendiriyor. Genel seçimlerde olsun, mahallî seçimlerde olsun adayları, büyük oranda liderler belirliyor. Tek parti döneminde de, çok partili hayata geçtiğimiz 1946 yılından bu yana bugünlere de böyle gelinmiş… Bundan sonra da böyle gidip gitmeyeceğini bize zaman gösterecek...
Hatırlayacak olursak;
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz hafta Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nu eleştirirken, "O makamlara layık oldukları için gelmediler. Onlara bakanlık, başbakanlık verildiyse bir irade verdi o makamları” demişti. Tabii bu açıklamaya cevaplar gecikmedi. Babacan, "Milletin iradesi ve partinin ortak aklı bizi göreve getirdi” derken, Davutoğlu da böbürlenerek, "Biz olmasaydık Tayyip Erdoğan bir hiçti” karşılığını verdi.
Şimdi sıra geldi analize...
Davutoğlu kimdi? Akademisyen… Önce başdanışman, sonra büyükelçi, daha sonra Dışişleri Bakanlığı ve de Başbakanlık…
Babacan kimdi? Kendi halinde, -sakin-sessiz- bir insan. Genç yaşta Ekonomiden Sorumlu Bakanlık, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevi verildi.
Nihayet;
Herhâlde bu görevler için gökten zembille inmediniz… Sizi göreve getiren irade belli. O irade sizi aday göstermeseydi, Meclis’e nasıl girecektiniz, kim sizi bakan yapacaktı?.. Kamuoyu sizi tanımasaydı bugün parti genel başkanı olabilecek miydiniz?
Velhasıl;
Milletin iradesi sizi bu görevlere getirdi ise neden anketlerde yerlerde sürünüyorsunuz…
Davutoğlu’nun, "bir hiçti” sözü bize 17. yüzyılda yaşayan Divan Edebiyatının önemli isimlerinden Nabi’yi hatırlattı. Gerçek adı Yusuf olan şair Arapçadan “na”, Farsçadan “bi” olumsuzluk eklerini alarak, mütevazılığını ortaya koyan, "yok, hiç” anlamına gelen Nabi mahlasını kullanmıştır. Nabi, mahlasını şu beyitle dile getirir:
Bende yok sabr-ı sükûn, sende vefadan zerre,
İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kerre.
Bu beyit, Cumhurbaşkanının, yukarıdaki tespitinin haklılığını, aynı zamanda da Davutoğlu ve Babacan’ın durumunu ne güzel özetliyor değil mi?..
Çavuşoğlu'ndan ders, CHP'den şikâyet!..
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock geçen hafta Türkiye’deydi. Resmî temaslar çerçevesinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı basın toplantısı çok gergin geçti. Sebebi de; Türkiye’ye karşı Almanya’nın, terör örgütlerine ve Yunanistan’a verdiği destekti. Çavuşoğlu, mevkidaşına, kitabın tam ortasından konuştu ve “Kavala’yı Türkiye aleyhine kullanıp fonluyorsunuz. Başta PKK ve FETÖ’ye kucak açmayın. Adaları silahlandıran Yunanistan’ın propagandalarına inanıp taraf tutmayın…” sözleriyle uyardı. Umarız, gerekli dersi almıştır.
Alman Bakan daha sonra muhalefet kanadından HDP ve CHP’yi de ziyaret etmeyi ihmal etmedi.
Selin Sayek Böke, Oğuz Kaan Salıcı, Ahmet Ünal Çeviköz ve Yunus Emre’den oluşan CHP heyeti görüşmede, Türkiye’nin seçime doğru yol aldığı önümüzdeki döneme ilişkin değerlendirme yaptı, 'Altılı Masa’nın görüşlerini dile getirdi. Avrupa’da ve bölgemizde yaşanan gelişmeler, dış politika ve güvenlik konuları da masaya yatırıldı.
Anlaşılan görüşmede derin(!) mevzular ele alınmış. CHP yine klasik tutumunu sergilemiş. Türkiye’yi yabancılara şikâyet etme geleneğini sürdürmüş. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti iktidarı ve ekonomik krizle ilgili değerlendirmeler de mutlaka ve mutlaka gündeme gelmiştir…
Sözün kısası;
Heyet, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu aratmamış. Kamuoyunun malumu ya; her yurt dışına çıktığında, yabancı ziyaretçi geldiğinde veya başka ülkelerin basınına demeç verdiğinde Türkiye’yi kötülemekten başka bir şey gelmiyor Kılıçdaroğlu ve ekibinin elinden...
TÜRKİYE GAZETESİ
Yorumlar1