Kim umut olabilir?
- GİRİŞ07.11.2009 11:05
- GÜNCELLEME07.11.2009 11:05
Türkiye’de geniş kitlelerin büyük bir arayış içinde olmasının yansımalarına sık sık tanık oluyoruz.
Her yandan yeni oluşumlar, yeni partiler çıkıyor. Hafta içinde eski dostum Güneş Gürsel’in bir iletisi düştü bilgisayarıma. Partinin Bodrum ilçe binasının açılışına çağırıyordu.
Elli ilde örgütlenmesini tamamlayan Yeni Parti’de her ilde merkez binasının açılışı bile, üyelerinin büyük özverilerinin sonucu oluyor.
Ama inançları, çalışkanlıkları, özverileri müthiş.
İnsan “bunca gayret parasızlığı da yener” diye düşünmeden edemiyor.
Öte yanda deneyimli ve hünerli Mustafa Sarıgül, Abant’ta, basına hareketinin ağır toplarını tanıttı.
Bu iki hareket de, orta solda, Baykal yönetimindeki CHP’den umut kesenlerin desteği sayesinde varlar.
Başka bir deyişle, CHP umut olabilseydi eğer, bunlar ortaya çıkmazlar, çıksalar bile iltifata mazhar olmazlardı.
Bu arada, yapılan kimi halkoyu yoklamaların da ise, AKP yüzde 30’a doğru düşerken, CHP’nin de oraya doğru yükselme çizgisinde olduğunu da gösteriyor.
Bütün bu gelişmeler içinde dikkati çeken, DP’nin kurulması, ANAP’ın ona katılması.
***
AKP’nin 2002 ve onu izleyen seçim zaferlerini orta sağın dağınıklığı ya da çökmüşlüğüne bağlayanlar için DP bir umut olarak görülüyor.
Ama eğer, bu görüşe itibar etmiyor, olaya eskiden dinci sağı kanatları altında himaye eden orta sağın, artık onun kanatları altına mahkûm olduğunu düşünüyorsanız, DP’ye çok fazla umut bağlamanız mümkün değildir.
Hele hele, ANAP’ın çöküşünde, AKP’nin 2002 zaferinde tartışmasız payı bulunan, herkesin “artık bu adamın söyleyecek daha nesi kaldı ki” diye sorduğu Mesut Yılmaz’a ümit bağlamak pek akıl kârı olmasa gerek.
Ben Mesut Bey’in yeni DP fotoğraf karesindeki görüntüsü karşısında söylendim: -Eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağardı...
Buna DP markasının eskiliğini de ekleyebilir ve bu partinin, bugün Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan çoğunlukçu demokrasinin baş savunucusu, hatta yanlış alışkanlıkların piri olduğunu da hatırlatabilirsiniz.
Gerçi kimileri buna karşı çıkıp, Yılmaz’ı kurtaracak şu savı ileri sürebilirler:
- Ona gelinceye kadar, çok daha eski olan adı DP ile özdeşleşmiş olan Genel Başkan Hüsamettin Cindoruk var.
Bu sava karşı siyaset sahnesindeki gençlik kavramının kronolojik olmaktan çok düşünsel olduğunu, yeni düşünce ve söylemlerin, taze nüfüs kâğıdından daha fazla önem taşıdığını, Cindoruk’un demokrasi kavrayışı ve yakınlaşmasının modernliğinin ona umut bağlanmasını haklı gösterebileceğini söylemek mümkündür.
***
Genel Başkanının bu niteliklerine karşın, bence yine de DP tek başına bir umut oluşturamaz.
Hüsamettin Bey’in, aralarında, Yılmaz Büyükerşen ve Süheyl Batum gibi merkez solun isimlerini kendi çatıları altına çağırmasına uyulsa bile durum değişmez.
Büyükerşen ve Batum gibi isimlerin orta sağa katılmaları etkili bir sonuç doğurmaz.
Nitekim onlar da bu duruma görüyorlar ki, Sayın Cindoruk’u daha verimli bir işbirliğine davet ederek yanıtlıyorlar çağrıyı ve diyorlar ki:
- Siz de bir adım bize doğru atın ve ortada demokrasinin vazgeçilmezleri ortak platformunda buluşalım.
Bu çağrı gerçekçidir ve orta sağdaki DP ile orta soldaki saygın isimlerin ilkeler bazında oluşturacakları Cumhuriyet için demokratik birlik platformu umulanın da ötesinde bir sinerji yaratarak umut oluşturabilir.
Tabii Baykal’ın CHP’sinin de, geniş kitleleri kucaklayıcı, demokratik ilkeler ortak platformuna açık bir politika izlemesi, siyasi denklemleri daha da değiştirebilir.
Ama Sayın Baykal böyle bir açılıma hazır mıdır acaba?..
Türkiye’de geniş kitleler arayış içinde, siyaset sahnesinin yeni yükselen yıldızları arayışın niteliğini iyi kavrayıp değerlendiren, ona doğru yanıtı verenler olacaklardır.
Ali Sirmen - Cumhuriyet
asirmen@cumhuriyet.com.tr
Yorumlar3