Kürt Açılımının Tam Zamanıdır
- GİRİŞ15.12.2009 10:18
- GÜNCELLEME15.12.2009 10:18
Olaylara soğukkanlılıkla biraz yukarıdan bakmanın zamanı.
İlk yapılması gereken, toplumdaki gerginliği almak.
İkincisi, elden geldiğince soğukkanlı ve sağduyulu bir tavırla yeni çözümler aramak.
Önce bazı saptamalar yapalım.
Yıllardır kangren olmuş terör, yıllardır önemi kavranmış olmakla birlikte, hep sürüncemede kalmış olan ve bir türlü tam anlamıyla tartışmaya bile açılmamış bulunan Kürt sorunu konusunda bir şeyler yapılmasının zorunluluğu iyice belirginleşmişti.
“Bu iş böyle yürümez, bir şeyler yapmak gerekiyor” dediğinizde, Türkiye’de hangi kökenden gelirse gelsin, yurttaşların çoğunluğunun desteğini alıyordunuz.
Tayyip Erdoğan’ın içeriği gibi adı da tam olarak belirlenmeyen açılımı, işte bu nedenledir ki, fikir olarak genel bir destek sağladı.
Bu satırların yazarı da açılım fikrini destekleyenlerden biriydi, ama açılımın belirsizliğini ilk andan itibaren vurgulamaktan da geri kalmadı.
Başbakan’ın, açılımın içini doldurması için uyarılması, bizatihi açılım fikrinin kendisine karşı çıkılması anlamını taşımıyordu.
Ama açılımın öncesine ve sonrasına bakıp şu soruyu sormak da kaçınılmazdı:
- Türkiye açılımdan sonra öncesinden daha mı uzlaşıcı bir ortamdaydı, yoksa daha mı gergindi?
***
Açılım Türkiye’yi gerginleştirdi, böldü, kaosa itti ve şimdiye kadar olacağı düşünülemeyen bir eşiğe getirdi.
Bunun nedeni, açılımın doğru düşünülmemiş olması, yeterince diyaloğa açık yürütülmemesi, acemice uygulanması ve gerçek bir Kürt açılımı olmayıp, ABD patentli bir PKK açılımından ibaret kalmasıdır.
Evet, açılım diyaloğa açık biçimde yürütülmemiştir. Hiçbir açıklama yapmadan salt “Ben açılım yapıyorum, sen de beni destekle!” demek diyalog değildir.
Açılım acemice yönetilmiş, geniş toplumsal görüş alışverişi ortamı yaratılamamış ve olayın ucu açık bir süreç olduğu söylenirken, kimilerinde gerçekleşmesi olanaksız boş umutlar, kimilerinde de gereksiz endişeler yaratılmıştır.
Temeldeki yanlış ise olayın sorunun bütün yönlerini kapsayan bir Kürt açılımı olamayıp, yalnızca PKK ile sınırlı kalması olmuştur.
PKK tümüyle görmezden gelinerek Kürt sorunu irdelenemez, ama Kürt sorununun PKK’yi aşan, ondan ayrı, sosyal, psikolojik, siyasal, etnik, politik yönleri vardır; ekonomiden eğitime uzanan geniş skala içindeki bu sorunun bütünüyle ele alınması gerekir.
Bu geniş kapsamlı girişime başlamadan önce ise herkes aşağıdaki soruya yanıt vererek işe başlamak zorundadır:
- Kürt sorunu nedir?
Bu soruya vereceğiniz yanıt, çözümlerinizi biçimlendirecektir.
***
Bütün bu gerçeklerin ışığında olaya baktığımızda, şimdi ne yapılması gerektiğini görebiliriz.
- İlk olarak yapılması gereken, ortamı daha da germemek, psikolojik ortamı, onarılması güç yanlışları doğuracak bir hale sokmamaktır.
Çözümün özü, iki halkın bir arada yaşama iradelerinin hâlâ sürüp sürmediğinde yatar.
Varlığına inandığım bu bir arada yaşama arzusunu zedeleyecek gelişmeler yaratmaktan kaçınmak, ilk yapılacak şeydir.
- İkincisi, daha ilk açılımın başladığı anda da kabul ettiğimiz “Bu iş böyle devam etmez” gerçeğinden yola çıkarak, çözüm ve uzlaşma arayışlarının aranmasıdır.
Bu arayış yapılırken en geniş toplumsal uzlaşı aranmalıdır.
- Aynı zamanda açılım PKK’ye değil, çok yönlü Kürt sorununun tümünü ihata edecek biçimde ele alınmalı, açılım gerçek bir Kürt açılımı olmalıdır.
- Bu açılıma herkes katılmalıdır.
Şimdiye kadar Erdoğan’ın eksik, yanlış, acemi açılımına haklı olarak destek vermemiş olan CHP, daha önceki çalışmalarının da ışığında, gerçek Kürt açılımını başlatacak adımları atmalıdır.
Kimse, açılım fikrinden korkmamalıdır.
Birlikte yaşama iradesi var olduğu sürece çözüm mutlaka bulunacaktır.
Ve unutmayalım ki, çağdaş ulus devletlerde bayrağı bayrak yapan al kan değil, mutabakattır.
Yorumlar5