Marifet İltifata Tabi
- GİRİŞ21.05.2011 07:30
- GÜNCELLEME21.05.2011 07:30
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, doğru yolu geç de olsa sonunda buldu ve kendisiyle partisini kaset şantajına tabi tutanlara meydan okudu.
İyi de yaptı.
Hatta ilk tehdit ileri sürüldüğünde, aynı yolu tutmalıydı.
Sevgili okurlar anımsayacaklardır, Deniz Baykal ile ilgili kaset piyasaya düşünce, burada Genel Başkan’ın istifa etmemesi gerektiği yazıldı.
Ne yazık ki, yazılı ve görsel medyanın tavrı ile kamuoyunun tutumu bu konuda cesaret verici olmadı; Deniz Baykal istifa etti.
Baykal’a yöneltilen şantaj ile elde edilmek istenen sonuca ulaşılabilip ulaşılamadığı henüz meçhuldür, bunu zaman gösterecektir. O ayrı bir konu. Ama Baykal’ın şantaj karşısında direnememesi, bu konuda daha da çok destek bulamaması iyi olmamıştır.
En umulmadık kalemlerin bile, “özel yaşama saygılıyız” diye başlayan, sonradan eveleyip geveleyerek devam eden söylemleri, kimilerinin yine özel yaşama saygıdan söz ettikten sonra, kasetin içeriğini tartışmaları, kasetin kendisinden daha çirkin ve daha yıkıcı olmuştur toplum açısından.
Ama Baykal’a kaset şantajına gelene kadar, devletin organlarının sızdırdığı belgelerle kişileri infaz etmeye yönelik uygulamalara da tanık olmuştu kamuoyu.
***
Kişi hak ve özgürlüklerine yönelik o saldırılar, gerekli tepkiyi görmüş olsalardı, siyasi iktidarın emrindeki yetkililer, soruşturma ve kovuşturmaları savsaklamasalardı, bugün karşılaştığımız olayları yaşamak zorunda kalmazdık.
MHP’liler ile ilgili kasetlerde ne olduğunu bilmiyorum. Ama kesinlikle söyleyebilirim ki, görüntülerin kasete alınması ve sonra da şantaj aracı olarak yayımlanması, kasetlerin içeriğinden kat be kat daha vahimdir, hem demokrasimiz hem de toplumun kendi öz saygısı açısından...
Eğer yetkililer isterlerse, bu suçların faillerini bulabilirler.
Ayrıca eğer kamuoyu isterse, bu olaylara son verebilir.
Türkiye’nin siyaset sahnesinin daha ne kadar bu tür şantajlarla meşgul edilebileceğine karar vermek kamuoyuna kalmıştır.
Çünkü kamuoyu, şantajcılara boyun eğmek yerine, şantajcılara boyun eğdirmeyi yeğlerse, bu iş bıçakla kesilmiş gibi duruverir.
“Şantajcıların kim olduğunu tam olarak bilmeden, onlara boyun eğdirmek mümkün mü?” diye sormanın bir anlamı yok.
Çünkü şantajcı, tek kişi değildir. Nasıl ki, bir suikastta, tetikçi ile ardındaki azmettiriciyi ayırt etmek gerekirse, burada da yapılması gereken aynı şeydir.
Şantaj tetikçilerinin ardındaki azmettiriciyi bulmak ise çocuk oyuncağıdır.
MHP’yi kaset yoluyla baraj altına gömmek isteyen kimse azmettirici de odur.
***
İşte görüyorsunuz, suçluyu bu kadar açıklıkla ilan ediyorum. Bundan daha ileri gidip, isim vermeye kalkmayı ise, okurun ferasetine hakaret olarak kabul ediyorum.
Bu durumda iş demokrasinin asıl yargıcı olan halka kalıyor.
Eğer, o demokrasi yargıcı, bu şantaj olayını, azmettiricisini sandıkta cezalandırırsa, siyasal yaşamımızda bir kirli sayfa kapanır.
Yok eğer öyle yapmaz ise, bu kirli oyunlar ve şantajlar devam eder.
Nereye kadar?
Taa seçmenin kendi özel yaşamına kadar.
Bir atasözümüz var:
Marifet gibi halt da, iltifata tabidir.
Küçük çocuklar, duyup da ayıp olduğunu da bildikleri küfürleri tekrar ettikleri zaman şöyle durup bir etrafa bakarlar, çevreden ne tepki gelecek diye. Onay görürlerse devam ederler, kınanır, ayıplanırlarsa bir daha hiç değilse bir süre için yapmazlar.
Bu olay da tıpkı öyledir.
Evet, özel yaşam gaspçılarının bu eylemlerini sürdürüp, sürdüremeyecekleri artık halkın kararına kalmıştır.
Eğer halk onların bu hareketine tepki gösterirse ne ala!..
Yoksa maazallah!..
Ali Sirmen - Cumhuriyet
asirmen@cumhuriyet.com.tr
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol