Ayasofya ve “Hıristiyan kuşatması”nda Rusya'nın “gizli” rolü…
- GİRİŞ06.07.2020 12:04
- GÜNCELLEME06.07.2020 12:04
“Rusya’nın Vatikan Büyükelçisi Alexander Avdeyev’in açıklamalarından daha düne kadar “ateist” olan Rus devletinin yeni görevinin “Hıristiyanlığı korumak” olduğunu da anlamış oluyoruz. Avdeyev’in “Batı’nın Rusya’ya karşı sürdürdüğü ambargocu siyasete rağmen gerçekleşecek bu buluşma, esasen Rusya’nın Hıristiyanlığın savunulması için sergilediği mücadeleyi taçlandırmaktadır. Bu aynı zamanda Hıristiyan medeniyetine Rusya’nın yaptığı büyük katkıların onaylanmasıdır” sözleri dikkat çekici.
Putin, Rusya’yı Suriye’de savaşa sokarken, ayağına kadar gittiği Patrik Kirill’den, bu savaşa, “Rus ordusu Ortadoğu’da ezilen, katledilen ve büyük tehdit altında kalan Hıristiyanları kurtarmak için Suriye’ye gidiyor” açıklamasıyla destek almıştı. Rus halkı, ordularının Suriye’de İslam’a karşı savaş ve Hıristiyan medeniyetinin korunması amacıyla bulunduğuna inanıyor.
Nitekim Rus Ortodoks Kilisesi kıdemli metropoliti Hilarion, “Ortadoğu başta, dünyanın çeşitli bölgelerinde radikal İslamcıların Hıristiyanlara karşı geliştirdikleri soykırımcı saldırılara karşı Papa ve Patrik’in buluşması ortak mücadele yollarını açacaktır” açıklamasını yaptı bile...”
12 Şubat 2016’da Küba’nın başkenti Havana’da gerçekleşen Papa Franciscus-Rus Ortodoks Patrik Kirill arasındaki “bin yıl gecikmiş kucaklama” öncesinde, 8 Şubat 2016 tarih ve “Evet. Bu, artık, bir Hıristiyan-Müslüman savaşıdır” başlıklı yazımdaki (1) satırlar bunlar, bugüne dönük çığlık aslında…
Bu satırlardan 4 yıl sonra Putin, Ortodoks dünyasının Noel ‘ini, yani, 7 Ocak 2020 gününü sürpriz Şam ziyaretine denk getirdi (Türkiye ziyaretinden bir gün önce) ve Meryemiye Katedrali’nde fotoğraf vermeyi tercih etti!..
Türkiye’nin Ayasofya’yı yeniden “Fetih Camii”ne çevirme tartışmaları sırasında Rus Ortodoks Kilisesi’nin 9 Haziran’da yaptığı “kabul edilemez” açıklamasını son olarak Rus Dışişleri Bakanlığı’nın aynı yöndeki açıklamasının izlemesini böyle görmek gerekiyor.
Bakın, aynı yazıda hangi gerçeğin altını çizmişim:
“Ama ortada bir gerçek var: Ortadoğu’da yaşanılan savaşlar ve süren Müslüman soykırımı, bu savaşların bir Hıristiyan-Müslüman çatışması olduğunu bu tür senaryolara ihtimal vermeyenleri bile ikna edecek düzeyde netleşiyor. Suriye’de iş Müslüman öldürmeye gelince bir anda kendini gösteren ABD-Rus ittifakının nerelere dayandığını da artık görüyoruz. Emperyalist Hıristiyanlık ile mazlum İslam’ın kavgasında, Müslüman coğrafya, ne yazık ki, tekfirci ve mezhepçi siyasetlerin yükselişiyle parçalanıyor. Suudi kaynaklı tekfirci/selefist hareketler ile İran kaynaklı mezhepçi akımın yok edilmesinin İslam’ın geleceği açısından hayati önemde olduğu bir süreç yaşıyoruz. Ya bu iki, İslam’ı içten çökerten akımı etkisiz hale getireceğiz ya da Hıristiyanlar, bunları kullanarak Müslüman coğrafyayı yok edecek!..”
HIRİSTİYAN DÜNYASININ ORTAK TAVRI…
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ile Rus mevkidaşı Lavrov’un son dönemde uzlaştıkları tek konu, “Ayasofya müze olarak kalmalıdır” cümlesidir.
Protestan/Evanjelik-Katolik-Ortodoks tüm kiliselerin Ayasofya’yı bu ölçüde sembolleştirmelerinin tek nedeni var:
1453’ü kabullenemiyorlar.
Bu, bize, 567 yıllık bir travmayı ve millet olarak her asırda yaşadığımız büyük saldırıların asıl nedenini göstermesi bakımından önemlidir.
Bir konuyu net olarak içselleştirmemiz gerekiyor: İstanbul bizim toprağımız olduğu sürece önümüzdeki yüzyıllarda da torunlarımız bizim yaşadığımız saldırıların benzerlerini yaşayacaklardır.
Bu nedenle, güçlü ve tetikte olmak zorundayız. (15 Temmuz’da ‘Haçlı’nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir’ diyen Amerikan beslemesi sözde bir imamın 1 Dolar’lık askerlerinin saldırısıyla karşılaşmış olmamız bir tesadüf müdür, tabii ki hayır!..)
Ortaya çıkan tablo, Amerikan-Siyonist ittifakının Irak-Suriye-Libya hattında Rusya’ya karşı sergilediği “hayli esnek tepkinin”, Rusya’yı, güçlenen Türkiye’ye karşı engelleyici güç olarak gördüğünü işaret ediyor.
Putin-Netanyahu arasındaki güçlü dostluk, Rusya’nın hakim olduğu coğrafyalarda kendisinin kalıcı kimliği kadar İsrail’in güvenliğini de önceleyen yaklaşımları dikkat çekicidir.
İdlib-Sirte hattında karşımıza Wagner’in Rus paralı askerlerinin dikilmesi, ABD-NATO’nun bu duruma “homurdanma” dışında ses çıkarmaması, İsrail ‘in ise o askerlerin gölge müttefiki olması ne anlama gelmektedir?
· EZAN O MİNARELERDEN İSTANBUL’A YANKILANMALI…
Dini değil, dünyevi konulardan söz ediyoruz.
İslam inancı, kişi ve mekanların “putlaştırılmasına” karşıdır, Ayasofya bir kavram olarak inançlı bir Müslüman’ın uhrevi kapısında yer almasa da olur…
Ama dünyevi şartlar, Fetih Camii’nin minarelerinden okunacak ezanın İslam’a dönük kuşatmaya güçlü bir cevap olacağını gösteriyor.
Olabilir…
Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yıllarında Hıristiyan dünyasından o günün şartlarında göğüsleyemeyeceği baskıyla karşılaşmıştır (bugün çok iyi anlıyoruz o baskının devasa boyutunu) ama bugün artık cevap zamanıdır…
Star
Yorumlar2