Niteliksiz Siyaset
- GİRİŞ18.04.2025 08:42
- GÜNCELLEME19.04.2025 09:41
Gerçek liderler, niteliksiz siyasetin öznesi değil, nesnesi olmak durumundadır. Bir hareket lideri, toplumun milli ve yerli değerleriyle çelişen ve çatışan bir partinin başında olursa, o liderin ve partinin halkla bütünleşme ve iktidar olma şansı yoktur.
Gerçek lider, halkı ve işgal ettiği makam adına hakkın, hukukun ve adaletin temsilcisidir. Haksızlığın, hukuksuzluğun, kargaşanın ve terörün yanında veya yandaşı olması mümkün değildir. O, bütün güzellik ve özel niteliklerini bu yolda kullanandır. Birçok kifayetsiz muhteris liderin hak ettiği yer, alçaklığın son durağı ve dibi olan çukurlardır.
Liderler, toplumun örnekleri ve önderleri konumundadır. İyi veya kötü yönleriyle insanlar tarafından takip edilip izlenirler. İyiliklerle donanmış ve iyiliklerin kahramanı liderler, gökyüzüne tırmanan sarmaşıklar gibi her yükselişlerinde Allah’a ve gerçeğe yaklaşır ve peşindeki toplumu da aynı seviyeye yükseltir. Kötülüğün önderi olan liderler ise, kendileriyle birlikte zakkum ağacı gibi acı ve kekredirler. Onlar, taraftar ve dostlarını peşlerinden sürükler, gittikleri yere kadar götürürler.
Arpa ekilen topraktan buğday hasat edilmez. İyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur. Nitelikli liderler özeldir. Özel olan her şey zarif ve güzeldir. Ancak bir kişinin adının "Özel" olması, onun güzel ve özel bir kişilik sahibi olduğu anlamına gelmez. Ziya Paşa’nın dediği gibi: "Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz; görünür şahsın rütbe-i aklı eserinde." (Kişinin lafına değil işine bakılır. Onun aklının seviyesi eserinde görünür.)
Bir kişi ve toplumun kendi liderini boş laflarla göklere çıkarması onu yükseltmez. Her kuşun vücut yapısı yükseklerde uçmayı kaldıramaz. Kartallar ve şahinler yükseklerde uçarlar; ancak kargalar o seviyelerde uzun süre kalamazlar. Sahte kahramanların çoğu, yükseklerden alçaklara inmek zorunda kalan leş kargalarıdır.
İslam karşıtı, emperyalist bir sistem ve düzenin temsilcisi olan siyasi bir parti ve onun medeniyet ve kültürümüz düşmanı ideolojisi, milli ve yerli şirketlerimizle Kızılay’ımıza boykot çağrısı yapması ülkemiz ve ekonomimiz adına bir utanç vesilesidir. Onun bu eğreti duruşu, yenilir yutulur ve hazmedilir bir mesele değildir.
Çapsızlık ve fırıldaklık bir kişi ve toplumun karakteri olmuşsa, orada doğruluk ve dürüstlükten, sistem ve düzenden, nizam ve intizamdan eser yoktur. O hareket, kargaşanın ocağı olarak her bulunduğu yeri yakıp yıkmaya ve mahvetmeye yeter. Böyle bir ortamın partisi ve lideri, 85 milyon soylu bir medeniyet, kültür ve tarihin mirasçısı ve sahibi bir milleti ve devleti temsil edemez.
Türkiye bir aşiret ve çadır devleti değildir. Birkaç şehir eşkıyası ve devşirme hırsızın iradesine bırakılamaz. Üç bin yıllık bir devlet ve millet mirası, kültürü ve geleneği olan Türkiye, nasıl olur da batılılara kul ve köle olmayı şeref bilen mankurtlaşmış Jönlüklere terk edilebilir?
Gözlerini batı aşkı kör etmiş muhterisler, hâlâ Türkiye’nin Türkiye’den ibaret olmadığını, kendisinden daha büyük ve güçlü olduğunu anlayamayan özel seçilmiş beyinsizlerin kimin uşağı olduğunu fark edememektedir.
Kimsenin özeline lafımız yok. Ancak milletimizin ve devletimizin özeli olmak hırsına kapılan gözü dönmüş fırıldaklar, batılı efendilerinin ayaklarına kapansa bile millet olarak bu seviyesizleri kabullenemeyeceğimiz muhakkaktır.
Kimse kendisini tenekeden tayyareye, kargıdan seyyareye bindirerek Kaf Dağı’ndaki beyaz atlı süvariye benzetmeye kalkmasın! Kargalar ne kadar hırslanırsa hırslansın, kartalların eriştiği yüksekliğe ulaşamazlar.
Çapulcuların sokaklara inip şehir eşkıyalığına özenmesi, devlete ve millete baş eğdiremez. Çakalların uluması, yıldızlara, aya ve güneşe zarar vermez.
Vesselam!
Arif Altunbaş / Haber7
Yorumlar9