‘Özgürlükçü sosyalizm’ bir oksimorondur!
- GİRİŞ17.08.2022 11:25
- GÜNCELLEME17.08.2022 11:46
Oksimoron, birbiriyle çelişen anlamlara sahip iki kelimenin bir araya getirilmesiyle oluşur; yaşayan ölü, demokrat diktatör gibi... İdeolojilerin de oksimoron tamlamalarında yer alması mümkündür; meselâ ‘liberal devletçi’, ‘hoşgörülü faşist’ bunun tipik örnekleri olarak görülebilir. Yine bir oksimoron teşkil eden, hayli sık kullanılan, ama kimseyi rahatsız etmez görünen bir kavram ‘özgürlükçü sosyalizm’dir.
Yakınlarda özgürlük ve sosyalizm hakkında bir tartışma vuku buldu. Ufuk Uras bir sosyal medya paylaşımında sosyalist çevrelerin Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi şiddet sevdalısı militan sosyalistlerin yaptıklarıyla hesaplaşması ve şiddeti reddetmesi gerektiğini söyledi. Bana göre çok haklıydı. Ancak, tahmin edileceği üzere, sosyal medyada bir linç yedi. Bu vesileyle bir yazı kaleme alan Nagehan Alçı da Ufuk Uras’ı ‘özgürlükçü sosyalizmin savunucusu’ olarak etiketledi...
Ufuk Uras bana göre de özgürlükçü bir insan, ama bunun sebebi sosyalist olması değil, sosyalizmden uzaklaşması. Bu yüzden, sosyalist çevrelerin Ufuk Uras’ı sosyalist olmamakla ‘suçlaması’ ve yerine göre liberallikle etiketlemesi bana çok yanlış görünmüyor.
Bu meseleyi Ufuk Uras ile birkaç ay önce bir programda yüz yüze tartıştık(*). Orada da söylediğim üzere, sosyalizm ve özgürlük birbirine zıt kutuplar. Özgürlüğün ne olduğunu bilen ve ona kıymet veren biri sosyalist olamaz. Sosyalist biri de özgürlüğü savunamaz. Her ne kadar sosyalist propaganda lisanında kavram çok fazla kullanılıyorsa da, ‘sosyalist özgürlük’ ile kastedilen şeyin gerçek özgürlükle bir ilişkisi yok.
Özgürlük negatif bir değerdir; bireylerin hayat tarzlarını seçmekten ve takip etmekten diğer bireyler ve kamu otoriteleri tarafından keyfî olarak engellenmemeleri anlamına gelir. Özgürlük bir kolektif entiteye değil bireye aittir. Özgürlük tüm toplumu belli istikametlerde dönüştürmeyi hedefleyen ve sivil veya resmî zora dayanan planları bozar. Mesela özgürlük kaçınılmaz olarak özel mülkiyeti ortaya çıkartır; özel mülkiyet ve insanların ona dayanan bireysel ekonomik hesapları ve tutumları toplumu esas alan ekonomik projeleri hayal kırıklığına uğratır. Aynı şey dinî inanç, felsefî görüş, zevkler ve tercihler vs. için de söylenebilir…
Sosyalizm bireye değil sınıf esasına dayanır. Bireysel özgürlüğü değil ‘toplumun özgürlüğünü’ ister. Toplumu bir plana göre şekillendirme peşinde koşar. Özgürlüğe sahip bireyler sosyalist hedefleri hesapları, planları, projeleri ifsat edecekleri için engellenmeleri gerekir. Böylece, müphem bir ‘ortak iyi’ adına, bireysel özgürlük çiğnenir. Dolayısıyla, özgürlük ve sosyalizm birbiriyle bağdaşmaz.
Bu gerçek 20. yüzyılda kurulan ve sosyalizmi resmî ideoloji olarak benimseyen irili ufaklı 40 ülkede yaşanan tecrübelerle de ispatlandı. Bu ülkelerin hiçbirinde bugün bildiğimiz ve kullandığımız anlamda temel özgürlükler var olmadı. Ne hayat, hürriyet ve mülkiyet doğal hakları ne de ifade, din, seyahat, yerleşme, iş kurma ve çalışacağı yeri seçme gibi sivil özgürlükler bu ülkelerde hayat bulabildi...
Sosyalizmin özgürlükle bağdaşması, özel mülkiyeti ve bireysel inisiyatifi reddeden muhtevasının değişmesine bağlı. Ancak, bu istikamette değişen bir sosyalizm, sosyalizm olmaktan uzaklaşır; ona inanan kişiler de sosyalist olmaktan çıkar. Bu yüzden, özgürlük ile sosyalizmin bağdaştığı inancını yansıtan ‘özgürlükçü sosyalizm’ ve ‘özgürlükçü sosyalist’ terimleri birer oksimorondur.
TÜRKİYE GAZETESİ
Yorumlar1