HDP meşru bir parti mi?
- GİRİŞ07.10.2022 09:29
- GÜNCELLEME07.10.2022 09:29
HDP tartışması zaman zaman ısınmakta. Tartışmanın iki ana kanadı var. İlkine göre HDP mevcut mevzuata göre var olan ve teşkilatlanan bir parti. Diğer partilerden herhangi bir farkı yok. Altı milyona yakın oy almakta. Nasıl ki Meclis yönetiminde söz sahibi ise Millet İttifakı’nın Haziran 2023 seçimlerini kazanması hâlinde kendisine bakanlık da verilebilir... Diğer görüşe göre HDP gayrimeşru bir parti. Bir demokraside HDP gibi bir partiye müsaade edilemez. HDP’nin bir hükûmete bakan vermesi ülkenin felaketine giden yola taş döşemek anlamına gelir.
Bu tartışmada anlamlı bir sonuca varmak için siyasi partilerin demokrasideki yerine ve özelliklerine bakmak gerekir. Çağdaş demokrasilerin ana aktörü siyasi partilerdir. Demokrasi, partiler olmaksızın işleyemez. Partiler gerek iktidarda gerekse muhalefette demokrasiye katkıda bunabilirler. Bir siyasi partinin meşru bir aktör olması için esas yol ve yöntem olarak demokratik siyaseti benimsemesi ve demokrasi dışı yollardan uzak durması şarttır.
Bu çerçevede özellikle temas edilmesi icap eden bir mesele siyasi partilerin şiddete bakışıdır. Demokratik bir parti şiddete hoşgörü gösteremez; şiddet ile arasına bir mesafe koymak zorundadır. Bunu yapmayan bir parti, parti adını taşımaya devam etse bile, bir parti olamaz. Bu hususlar hem demokratik teoride hem de demokratik pratikte genel kabul görmektedir. İlgili eserlerde altı özenle çizilir. İspanya yargı makamlarının ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Batasuna Partisi kararlarında da altı çizilmektedir. Bu parti terörü kınamadığı için kapatıldı ve yöneticileri mahkûm edildi.
Bu gerekçenin ardında yatan mantık gayet basit. Bir siyasi partinin aynı anda hem demokratik siyasetin araçlarını hem de şiddet araçlarını kullanması kabul edilemez. Demokratik siyaset ile şiddet birbirini dışlar. Bunlardan birine gönül veren diğerinden vazgeçmek zorundadır. Bunun bir gerekçesi bir partinin şiddet aygıtına sahip olmasının partiler arasındaki eşitliği bozmasıdır. Bu eşitsizliği gidermek için her partinin mesela paramiliter bir örgütlenme hakkına sahip olması gerekir. Bunun sonucu ise, Almanya’da Weimar Cumhuriyeti örneğinde görüldüğü gibi, demokratik sisteme elveda demektir.
Bu açılardan HDP’ye bakınca gördüğümüz nedir? HDP’nin terör örgütü PKK’nın uzantısı olduğu, onun çizdiği istikamette faaliyet yürüttüğü, milletvekili ve belediye başkanlığı seçimlerinde aday belirlemesinde PKK’nın etkili olduğu pek çok delil ile sabit açık bir gerçek. HDP yöneticileri bugüne kadar açık şekilde PKK terörünü kınamadı; şimdi değilse bile ileride bunu yapacağına, yapabileceğine dair işaretler de vermedi. HDP, PKK yanında ve emrinde konumlanmış bir parti olarak diğer partilerden silahlı bir gücü elinde tutması bakımından ayrışmakta. Başka bir deyişle HDP diğer partilerle bu bakımdan eşitsiz. Bu, seçim güvenliği açsından da büyük problem oluşturmakta. Nitekim bu yüzden önceki seçimlerde sandıklar birleştirildi ve PKK’nın seçmen kitleleri üzerindeki baskısı bir ölçüde olsun hafifletildi. Altı milyon oy alması da HDP’ye mevcut hâliyle meşruiyet sağlamaktan ziyade seçmenlerinin isteğine uyarak şiddeti dışlaması için bir sebep olarak görülmelidir.
Türkiye demokrasisi HDP gibi bir partiye izin vermekle dünyanın ‘en ileri’ demokrasilerinden biri olduğunu kanıtlamakta. ABD’de mesela el-Kaide’nin Kongre’de bir partisinin olması veya AB ülkelerinden birinde DEAŞ’ın bir partisinin parlamentoda temsil edilmesi tasavvur edilemez…
Evet, bence, HDP meşru bir demokratik siyasi aktör olarak görülemez.
TÜRKİYE GAZETESİ
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol