Yeter artık!
- GİRİŞ08.03.2023 08:13
- GÜNCELLEME08.03.2023 08:13
Yazımıza bir soruyla başlayalım: Nimet deyince, ne anlıyoruz?
Sanırım, birçok kişinin aklına sadece yiyecek ve giyecek geliyor. Bazılarının aklına ise Nimet Abla gişesinden tutun da teknolojinin nimetlerine kadar birçok şey.
Hayır. Sadece bunlar değil.
Nimet dediğimiz şey; yediğimiz, içtiğimiz ve kullandığımız nesnelerden ibaret değildir. Falanca kuruma ya da filanca kişiye yakın olmanın getirisi (rantı) hiç değildir.
Şahsiyet ve meziyet sahibi insanlar ve liyakat sahibi idareciler, bizim için en büyük nimettir.
Nimete sahip çıkmak, onu korumak ve kollamak inancımızın emri, medeniyetimizin gereği ve milletimizin kaderidir. Nimetin kıymetini bilmek için pusulamızın doğru, terazimizin sağlam, adalet duygumuzun yüksek olması gerekir. Aksi halde, çok ciddi sıkıntılar yaşarız.
Bunu bilenlere, buna sahip çıkanlara selam olsun.
Bir başka soru daha: İsraf deyince, ne anlıyoruz?
Sorunun cevabından önce, bir hatırlatma yapalım: İsraf, nimetle birlikte gelir.
Devam edelim.
İsraf deyince, birçok kişinin aklına yine sadece yeme-içme ya da giyim-kuşam gelebilir. Lüzumsuz, abartılı harcamalar. İhtiyacımız olmadığı halde alınan şeyler, yapılan işler.
Bütün bunlar, doğru olsa da eksiktir. İsrafın çeşitleri çoktur.
Bu memlekette yalnızca ekmek ziyan eden, çöpe atan kimseler yoktur. İnsanı ve emeği zayi edenler de vardır. Sadece yiyeceklerimizi ve giyeceklerimizi değil, insanımızı ve emeği de israf etmemeliyiz.
İnsan israfı konusunda hayli cömerdiz. Meziyet ve şahsiyet sahibi birçok ismin israf edildiğini, üzülerek görüyoruz. Buna karşılık vasatların dayanışma içinde olduğuna şahitlik ediyoruz.
Hazır yeri gelmişken, şunu da söylemiş olalım: Vasat, yeteneğin en büyük hasmıdır.
Bireysel düşünürsek, bu hikâyenin sonu, yalnızlıktır. Devlet katındaki insan israfı ise daha tehlikelidir, telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğurur.
Şahitliklerimizden biri de budur: Emek israfı da hayli yaygın. İlişki kurmak, emek vermenin önüne geçti. Kurdukları ilişkilerle ilerleyenler, yaptıkları işlerle yürüyenlerin emeğini gölgeliyor. İlişkileri sayesinde danışman olanlar, ev arkadaşlığı ile müşavirlik alanlar ya da müdürlüğe atananlar.
Yalan yok: Bizi yoran, ağır işler değil, kirli ilişkilerdir. Belki de bundan dolayı, sadece işlerimizin değil, ilişkilerimizin de bereketi kalmadı. Kurumların temsilcileri arasında ikiyüzlü ilişkiler, tavırlar, çift dilli olmalar. Pozisyon almalar. Danışmanlığı dadanmışlık anlamalar. Müşavirliği mütecaviz hale getirmeler.
Şahsiyetli yeteneğe ve alın teri akıtılan emeğe kayıtsız kalamayız, kalmamalıyız. Ahlâklı olmak bunu gerektirir. Ancak yetenekli olanın, liyakat taşıyanın ve şahsiyet gösterenin, genellikle altı değil, üstü çiziliyor.
Bu dünyadaki en dokunaklı şey: Zayi edilmiş emek ve heba olmuş yetenektir. Sen yeteneklisindir, onlar vasat. Sen azimlisindir, onlar torpilli. Sen emek verirsin, onlar ziyan.
Evet, bize göre; bir yeteneğin önünü kesmek, bir kıymeti karalamak, bir emeği ziyan etmek, bir güzelliğe kıymak da israftır. Bu konuda oldukça mahir olduğumuzu üzülerek söylemeliyiz. Geçmiş, vasatlar tarafından perdelenmiş, kendini gösterememiş yetenekli insan örnekleriyle doludur.
Onca acı tecrübeye rağmen, değişen pek bir şey yok.
Memleketin nice yetenekli evladı, vasatlar tarafından, israf edilebiliyor. Emsalsiz bir emek, sıfırla çarpılabiliyor. “Vatana ve millete feda olsun” diye yetiştirilen insanların hayalleri, kâbusa çevrilebiliyor. Devletimizin ve milletimizin en büyük kaybı, budur. Bunun ne kadar veballi bir durum olduğunu söylemeye gerek var mı?
Yapılacak şey, alınacak tedbir bellidir: Meziyet, şahsiyet ve liyakat sahibi olan insanlarımızın sınırlı sayıda olduğunu daima aklımızda tutalım. Emek ve insan israfını durduralım.
İnsan, insaftan gelir. O halde, israf edenleri insafa davet edelim. İnsaflı olan, israftan uzak durur. Kıymet bilir, kıymet verir, kıymet bulur.
YENİ AKİT
Yorumlar3