ABD'de kıyasıya başkanlık yarışı sona erdi. Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump zaferini ilan etti.
 
Demokratların adayı Kamala Harris'i mağlup ederek Florida'da zaferini ilan eden Trump, seçimden önce verdiği "savaşları sonlandıracağım" vaadini yineledi. Şimdi dünyanın gözü, Trump'ın Rusya-Ukrayna Savaşı ve Gazze'deki soykırıma yönelik izleyeceği politikalarda...
 
Trump'ın nasıl bir politika izleyeceğini öngörebilmek için önceki başkanlık dönemini mercek altına almak gerekiyor. 20 Ocak 2017'de göreve başlayan Trump,  ABD'nin ticaret açıklarını azaltacağını vurgulamış; Askeri ittifaklar içindeki yük paylaşımını yeniden dengelemeye yönelik "Önce Amerika" yaklaşımını duyurmuştu.
 
Başarılı bir iş adamı olan Trump, tüm ulusların kendi çıkarlarını ön planda tutma hakkı olduğunun altını devamlı olarak çizdi. Göreve başladıktan üç gün sonra, on iki ülkeyi kapsayan ticaret anlaşması Trans-Pasifik Ortaklığı'ndan çekilme kararı aldı. 
 
Başkanlığı döneminde ABD-Meksika sınırına bir duvar inşa etmek için çalışmalar başlattı. İslam dünyasına terörizme karşı birleşme çağrısında bulundu. Körfez ülkelerini İsrail'le barışma politikalarına yönlendirdi, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdı.
 
Trump, NATO'daki devlet ve hükümet başkanlarından daha fazla harcama talep etti. Tartışmalı bir şekilde Paris Anlaşması'ndan çekildi..
 
İLK DÖNEM İKİNCİ DÖNEMİN HABERCİSİ. AVRUPA ENDİŞELİ!
 
Trump'ın başkanlık yaptığı ilk dönemi, bir sonraki dönemine işaret ediyor. Bu noktada Avrupa ülkelerini zorlu günlerin beklediğini söylemek mümkün.
 
Nitekim, Fransız merkezli Le Monde, Trump'ın zaferinin, Washington'ın müttefikleri için endişe verici olduğu yorumunu yaptı. Politico, Trump yönetiminin, enerjiden ticarete, finanstan savunmaya, Trump'ın ikinci başkanlığının AB politika üzerindeki etkilerini inceledi. Trump'ın ABD'ye giren her bir Avrupa menşeli mal için gümrük vergisi koyma sözünü vurguladı.

 
Analistler, olası hasar maliyetlerini hesaplamaya başladı bile. Washington'da yönetim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkelerden birinin Almanya olması öngörülüyor. IFO Ekonomik Araştırma Enstitüsü’ne göre tahmin edilen zarar 33 milyar avrodan fazla.
 
Trump'ın planladığı gümrük vergisi uygulamalarına Avrupalı ülkelerin karşılık vermesi bekleniyor ki; bu durumun da beraberinde yüksek enflasyona sebep olması muhtemel.
 
Bir başka konu da Ukrayna meselesi kuşkusuz. Trump savaş istemiyor ve Avrupa'nın güvenliğini ABD'nin sağlamasından yana değil. Dolayısıyla Kiev'e yardımları kısıtlaması muhtemel. Aynı zamanda NATO ülkelerine verilen desteğin de tamamen ABD tarafından sağlanması Trump'ı rahatsız eden başka bir etken.
Avrupalı ülkeler, gümrük vergilerinin yanı sıra, savunma harcamalarını da artırmak zorunda kalabilir.
 
MUHTEMEL KRİZLER ÇİN İÇİN FIRSAT DOĞURUR MU?
 
ABD'yle yaşanması muhtemel problemler, hali hazırda enerji alanında sorunlar yaşayan Avrupa'yı yeni alternatiflere itebilir. Nitekim Çin'in iç siyasetinde uyguladığı politikalar, Avrupa ülkelerini "etik anlamda" rahatsız etse de; ekonomik etkenlerin ön plana çıkabileceğini düşünmek yanlış olmaz.
 
Bunun örneklerini ABD ve Körfez Ülkeleri arasında bolca gördük. Otoriter bir biçimde yönetilen Suudi Arabistan ve birçok ülke düşük fiyata ABD'ye petrol sattığı için insan hakları konusunda yoğun eleştirilere maruz kalmamış; fakat enerji kaynaklarını kamulaştıran Irak, Libya ve Suriye gibi ülkeler, ABD'nin "gazabına uğramıştı."
 
Dolayısıyla Avrupa'nın da ekonomik bağlamda böyle bir hamle yapmayacağını söylemek yanlış olur. Avrupa liderleri, Trump'ın başkanlığını art arda tebrik etse de bu durum yaklaşan fırtına öncesi sessizlikten ibaret...
 
Çin olası bir gerginlikten faydalanarak Avrupa'yla ekonomik anlamda ilişkilerini güçlendirebilir. Zira, Pekin'in dış ticarete verdiği önemi anlamak için tarihsel düşmanlar olan Suudi Arabistan ve İran'ı barıştırmasına bakmak yeterli."

Bartu Eken / Haber7