Suriye’de çözüm yakın mı?

  • GİRİŞ01.12.2024 09:11
  • GÜNCELLEME01.12.2024 09:11

Bir süredir nispeten hareketsiz olan Şam Kurtuluş Hareketi (HTŞ) birdenbire hareketlendi. Esad’a bağlı birliklerle çatışmaya giren HTŞ Halep’in dış mahallelerine yaklaştı. Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı birlikler de gelişmelerden yararlanmak için devreye girdiler. Türkiye’nin 2018’den bu yana terör örgütü olarak tanıdığı HTŞ son yıllarda El Kaide ve DEAŞ’la bağlantılı olduğu şeklindeki görüntüsünü değiştirmeye çalıştı. Hatta zaman zaman kendisini terör örgütü olarak gören ABD’yle yakınlaşmaya girdi. HTŞ’nin son hareketliliğinin de yine ABD ile olan örtülü iş birliğiyle açıklamak mümkün.

İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmalar sırasında, İran Suriye’de kendisinin kontrolünde olan silahlı güçlerin bir bölümünü Hizbullah’a yardım için Lübnan’a kaydırmıştı. ABD ve İsrail HTŞ’yi yönlendirerek, Suriye’de İran’ın boşalttığı alanı doldurmaya çalışıyor.

Trump’ın ABD’de başkanlığı devralmasından sonra Suriye’den çekilmeye karar vermesini asla istemeyenler açısından HTŞ son derece kullanışlı bir araç hâline gelmiş durumda. Bir yandan İran’ın bölgedeki gücünü törpülemeye yarıyor, diğer yandan Rusya’yı yoruyor. Ama hepsinden önemlisi, “El Kaide’nin yok olmadığı ve hâlâ tehdit oluşturduğu” algısını ABD ve Avrupa kamuoylarında diri tutuyor. Bütün bunlar Trump üzerinde, “Sakın ha, Suriye’den asker çekme!” şeklinde özetlenebilecek Kongre baskısının artması sonucunu doğuruyor. Kongre İran’ın ve Rusya’nın işine yarayacak ve El Kaide’nin tekrar güçlenmesine yol açacak bir asker çekme girişiminden uzak durmasını “seçilmiş başkan” Trump’tan istiyor.

HTŞ’nin tekrar denkleme girmesi PKK-PYD-YPG terör örgütü tarafından da “memnuniyetle” takip ediliyor. Zira PKK Suriye’deki varlığını, El Kaide, DEAŞ ve HTŞ ile verdiği sözde mücadele üzerinden Batı nezdinde meşrulaştırmayı yıllardır beceriyor. ABD PKK’yı silahlandırırken, bu örgütün güya terör örgütlerine karşı kendisiyle müttefik olduğu bahanesine sığınıyor.

Suriye sahasında olup bitenler karmaşık görünse de aslında üç maddeyle açıklanabilecek kadar net:

1-İsrail Suriye’nin kendisine gelmesini asla istemiyor. Ülkenin kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulmasını arzu ediyor. Bu amaca yardımcı olması için ABD’den destek alıyor.

2-Rusya üç yüz yıldır hayalini kurduğu Akdeniz’e inme emeline ulaşmışken bundan vazgeçmek istemiyor.

3-İran Suriye ve Irak’taki vekil güçlerini İsrail ve ABD karşısında her zaman hazır tutmak istiyor

Peki biz ne istiyoruz?

Türkiye’nin Suriye politikasının üç temel hedefi var:

1-Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması. Güneyimizde bir terör devletinin kurulmaması.

2-Tüm terör örgütlerinin sınırlarımızdan uzaklaştırılması ve etkisizleştirilmesi.

3-Suriye’den yeni göç gelmemesi ve Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların ülkelerine huzur içinde dönebilecekleri bir ortamın tesis edilmesi.

HTŞ’nin yeniden harekete geçirilmesinin Türkiye’nin bu hedeflerine ulaşmasını geciktireceği ve Türkiye-Suriye normalleşme çabalarını sekteye uğratacağı bazı yorumcular tarafından söyleniyor. Hatta Rus ve Suriye uçaklarının HTŞ’ye karşı İdlib ve Halep’te gerçekleştireceği saldırıların Türkiye’ye yeni göç dalgalarını tetikleyebileceği vurgulanıyor. Hâlbuki, mevcut durumdan faydalanmak da mümkün olabilir. Ankara, terör örgütleriyle mücadeleyi Şam’la normalleşmenin kaldıracı hâline getirebilir. Uzun zamandır gerçeklemesi beklenen Türkiye-Suriye görüşmelerinin önü açılabilir. Şüphesiz bunun için Putin’in Esad’ın düğmesine basması gerekiyor. Putin bunu yapar mı? Göreceğiz...

Prof. Dr. Çağrı Erhan / Türkiye Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat