2025’te dünya

  • GİRİŞ29.12.2024 09:17
  • GÜNCELLEME29.12.2024 09:17

Geride bırakmakta olduğumuz 2024’te meydana gelen uluslararası gelişmeler 2025’in nasıl geçeceğine dair önemli ipuçları sunuyor. Şüphesiz tüm dünyayı ilgilendiren en dikkat çekici olay ABD’de Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi. Trump’ın 20 Ocak’ta koltuğuna oturduktan sonra yapacakları hem ABD’de hem de uluslararası alanda sonuçlar doğuracak.
 
Trump başkanlığında ABD’nin her zamankinden daha “pervasız” olacağı yönünde yorumlar var. Trump ve ekibinin, ortaklarla ya da müttefiklerle mutabakata vararak ilerleme gibi bir niyetleri bulunmuyor. George Bush dönemini hatırlatırcasına, “Amerikan istisnacılığını” merkeze alan, “bildiğimi okurum, istediğimi yaparım” tavrını yönetim tarzına yansıtırsa Trump’ın birçok ülkenin canını sıkacağı kesin. 2025’in ilk altı ayında ABD’nin İran, Rusya-Ukrayna anlaşmazlığı, Filistin, Suriye, Çin konusunda yapacakları merak ediliyor. ABD’nin iki komşusu Kanada ve Meksika’yla ilişkileri şimdiden gerginleşti. Trump’ın Danimarka toprağı olan Grönland’ı satın almak istemesi ilginç bir tartışmayı başlatacak gibi gözüküyor.
 
Şayet Trump seçim kampanyası sırasında söylediklerini hayata geçirirse önümüzdeki yılın ilk aylarında Rusya ile Ukrayna arasında -Putin’in kabul edeceği şartlarda- bir ateşkese varılabilir. Elbette bu başta Fransa ve Almanya olmak üzere AB ülkelerinin “mağlubiyeti” anlamına gelecektir. Almanya’da hükûmetin dağılması ve Fransa’da siyasetin karışması bu ülkelerin başarısız Ukrayna politikasıyla da doğrudan ilgili. Rusya ile Çin arasında daha fazla yakınlaşmanın önüne geçmek için ABD’nin Rusya’ya vereceği her taviz, AB ülkelerinin ABD’yle ilişkilerini etkileyecek. Bilhassa Baltık ülkeleri ve Polonya kendisini daha güvensiz hissedecek. Bu noktada NATO’nun da Rusya’ya karşı son yıllarda geliştirdiği dili gözden geçirmesi icap edecek. Ama tersi olur da Trump Putin ile mutabakata varamazsa bir yandan Rusya-Ukrayna savaşı daha da şiddetlenebilir, diğer yandan da Moskova-Beijing hattında çok yönlü stratejik iş birliği kurulabilir...
 
Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bir diğer konu Suriye’nin geleceği. Şu ana kadar her şey yolunda gidiyor gibi görünse de devrik rejimin taraftarlarının ve İran destekli grupların iş birliği hâlinde son günlerde giriştikleri birtakım provokasyonlar, 2025’te Suriye’yi zor günlerin beklediğinin habercisi. Suriye’de ne yapacağı kesinleşmeyen Trump göreve başlamadan önce yapılması gereken bazı konularda hızlı hareket etmek gerekiyor. Bunların başında PKK’nın etkisizleştirilmesi geliyor. PKK zamana oynuyor. Hâlbuki Türkiye’nin de desteğiyle yeni Suriye yönetimi terörün başını şimdi ezmeli. Siyasi süreçler arkadan gelir. Türkiye’nin güneyinde kesintisiz güvenlik koridoru sağlanmadan, yeni Şam yönetimi ülkenin tamamında denetimi ele geçirmeden ve merkezî biryapı altında olmayan grupların ellerindeki silahlar toplanmadan Suriye’de kalıcı huzur ve istikrarın kapısı aralanamaz. Zira -eşyanın tabiatı gereği- zaten 2025 içinde yeni Suriye bileşenleri arasında fikir ve çıkar ayrılıkları derinleşecektir. Tarihî emsaller bize bunu öğretti. Bu ayrışma ortaya çıkmadan müşterek tehdit olan PKK-YPG-PYD’nin kökü kazınmalıdır.
 
2025’te Suriye konusu daha uluslararası bir hâle gelecek. Bu Türkiye’nin çok da lehine bir gelişme olmayabilir. Dış aktörlerin konuyu masada ele almaları ve kendi çıkarları doğrultusunda yeni Suriye yönetiminin farklı unsurlarıyla maddi boyutları da olan ilişkiler kurmaları Suriye’de istenmeyen süreçleri tetikleyebilir. Ankara temkinli, kararlı, planlı ama çok seri hareket etmezse bugünkü dostlarımızın bizden daha “yakın dostlar” bulması söz konusu olabilir. Üç önceliğimiz, terörün bitirilmesi, güvenli, gönüllü ve onurlu geri göçün tamamlanması ve Suriye ile deniz yetki alanları anlaşmasının yapılmasıdır. Önerim, yeni Suriye ile Türkiye arasında terörle mücadeleyi ve kritik alanlarda askerî mevcudiyetin sürdürülmesini de ihtiva eden çok kapsamlı bir dizi antlaşmanın 2025’in ilk üç ayı içinde imzalanmasıdır.
 
Suriye ve Lübnan gelişmelerinin gölgesinde kalsa da Filistin’deki soykırım devam ediyor. 2025 maalesef Filistin için yeni bir şeyler vadetmiyor. Şayet Trump ilk dönemindeki yaklaşımını ikinci dönemine de taşırsa, Arap devletleriyle İsrail arasında “İbrahim Anlaşmaları” sürecinin yeniden ısıtılacağı tahmin edilebilir. Bu durumda belki Gazze’de ateşkese varılabilir. Ama bağımsız ve egemen Filistin devletinin, tarihi sınırları içinde ve başkenti Kudüs olarak kurulması ihtimali tamamen ortadan kalkar.
 
2024 dünyada zulmün, hukuk tanımazlığın, BM’nin ilklerine ve temel insan haklarına saygısızlığın zirveye taşındığı bir yıl oldu. Umarım 2025 başta Türk ve İslam dünyası olmak üzere tüm insanlık için huzur dolu bir yıl olur.

Prof. Dr. Çağrı Erhan / Türkiye Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat