Kadının olduğu her yerde kötülük mü var?
- GİRİŞ18.01.2012 09:34
- GÜNCELLEME18.01.2012 09:34
Ülkemizin tartışılmaz en önemli yönetmenlerinden biri Nuri Bilge Ceylan (NBC). Uzak, İklimler, Mayıs Sıkıntısı gibi sıra dışı filmlere imza attı Ceylan.
Bazı insanlarda Mayıs ayı travmalar yaratır. Çünkü değişim ve dönüşüm ayıdır ve her bünye bunu kaldıramaz. Ruhunuz, haliyle materyal yaşamınız da bundan etkilenir. Yaşayanlar bunu iyi bilir. Kendime en yakın bulduğum filmlerden biridir.
NBC’nin son filmi… Bir Zamanlar Anadolu’da. İsmi Sergio Leone’nin Bir Zamanlar Amerika’da filmini hatırlatsa da konsept olarak çok farklılar. Şunu da hemen söylemeliyim ki, NBC’nin en iyi filmi. Çok iyi sorgulamalar yapmış Ceylan. Filmin her karesini farklı yorumlayabilir, ters açılardan bakabilirsiniz. Ve bakanın açısına göre her yere çekebilir.
Aslında Anadolu’da geçen basit bir hikaye bu. Ortada öldürülen bir maktul var. Polis katili bulur ve akşam saatlerinde savcı, jandarma, doktor, belediye görevlileri eşliğinde Anadolu’nun uçsuz bucaksız bozkırlarında maktulun gömülü olduğu yeri ararlar. Katil cinayeti işlerken –bize verilen bilgilerden biliyoruz –sarhoş olduğu için bir türlü yeri tutturamaz. Akşam başlayıp sabah son bulan öykü çeşitli sorgulamaları içinde barındırıyor.
Şoför Arap Ali’nin maktulün cesedi aranırken ağaçlardan elma düşürmesi ve bozkırdaki tarlalardan aldığı, daha doğrusu çaldığı kavunları arabasının bagajına koyması çok tanıdık bir öykü. Yine grubun gece konaklamak için geldikleri muhtarın evinde muhtar yedikleri balı öve öve bitiremiyorken evin elektriklerinin doğru dürüst çalışmaması bir başka ironik durum. Bunun gibi Anadolu insanına ait birçok tezadı çok iyi anlatmış NBC.
Ancak filmin en çok üstünde durduğu şey kadın-erkek ilişkisi. Zaten işlenen cinayet de bir kadına duyulan aşkla ilgili. Adem’in yasak elmayı yemesinden bu yana insanoğlu günahkâr. Bir sahnede daldan düşen elmanın yuvarlana yuvarlana nehre düşmesi ve orada yıkanması aslında günaha giden yolun ilk aşaması. Elma suda temiz, pırıl pırıl, pür-ü pak ama yasak olduğu halde çalınınca saflığını yitiriyor.
Kadınlar hakkında bir diğer sorgulama da savcıyla doktorun konuşmaları. Savcı doktora sebepsiz yere intihar eden bir kadından bahsediyor. Doktor da kimsenin sebepsiz yere ölmeyeceğini, mutlaka bir sebebi olduğunu söylüyor. Anlıyoruz ki savcının karısı intihar etmiştir ve bunun sebebi savcının onu bir kere aldatmasıdır. Savcı burada “bir kereden ne olur ki” şeklinde vicdan sorgulaması yapıyor ki, bu da kadınları tanımadığı anlamına geliyor. Doktorun, “Bir kadının erkeğine verebileceği en büyük ceza intihardır” vecizesi savcının içine oturuyor. Herkes günahkârdır bu hikâyede. Savcı aldatarak, karısı intihar ederek elmayı tatmışlardır.
Komiser’in polis memuruna, “Kadının olduğu yerde kötülük vardır” anlamına gelebilecek sözleri bir başka kırılma anı. Doktorun zamanında evlilik yapıp boşanması ve hâlâ karısına özlem duyması ve onun yokluğunu içinden söküp atmaması bir başka tartışma konusu.
Gerçekten kadın sorunun merkezi mi? Kadın olduğu için mi cinayetler işleniyor? Ya da erkekler kendi iktidarlarını kurmak için kadınları mı kullanıyor? Kim bilir, belki de kadın umuttur.
Filmde muhtarın kızının evdekilere çay verirken erkeklerin kızla yüz yüze denk geldiklerinde ruhlarının değişmesi enteresan bir sahne. Çünkü kız çok güzel ve erkekler belki de böylesine güzel bir kızla karşılaştıkları için umutlanıyorlar. Hava değişiyor. Hayata bakış değişiyor.
Sonuçta Nuri Bilge Ceylan kelimelerin tarif edemeyeceği kadar çok iyi film yapmış. Anadolu’nun kendine has kurnazlıklarını, tezatlarını çok iyi vurgulamış. Harika kadrajlar, muhteşem görüntülerle meseleyi bam telinden yakalamış.
Bu filmden herkes kendine göre yorumlar çıkarabilir. Ben NBC’nin mesaj verme kaygısı taşımadığını, meseleyi olduğu gibi anlatıp izleyicinin ne anlıyorsa onu çıkarmasını istediğini düşünüyorum.
Cem Küçük - Haber 7
twitter.com/cemkucuk55
facebook.com/cemkucuk1
Yorumlar2