400 Milyar Dolarla neler yapılabilirdi
- GİRİŞ21.02.2012 07:09
- GÜNCELLEME21.02.2012 07:09
Derin Devlet –PKK Bağlantısı
Abdullah Öcalan arkadaşlarıyla birlikte Ankara Yüksek Öğrenim Derneği Yönetim Kurulu'na girdiğinde, Kürtler'in bir ulus olduğunu, sömürge halinde yaşadıklarını ve haklarını almak için bağımsız bir örgütlenmeye gitmeleri gerektiğini savunmaya başladılar.
Öcalan ve arkadaşları kendileri için en iyi yerin Güneydoğu olduğuna karar verdiler. İlk dönemlerde kendilerini Ulusal Kurtuluş Ordusu (UKO) diye adlandırdılar. Marksist -Leninist temellere dayalı bir Kürdistan devletini silahlı mücadele yoluyla kurmayı hedefleyen örgüte Partiye Karkeren Kürdistan (Kürdistan İşçi Partisi) adı verildi ve Genel Sekreterlik görevine Abdullah Öcalan getirildi. Aynı yıl Öcalan, Kesire Yıldırım'la evlendi. Öcalan’ın PKK’yı Türk derin devletinin emriyle kurduğu hep iddia edildi.
Uğur Mumcu Öcalan’ın Türk derin devletiyle bağlantısını iddia eden gazetecilerden biriydi. Mumcu’ya göre Öcalan MİT'in paravan kuruluşu olan Türkiye Fikir Ajansı'na sık sık gidiyordu. Gazeteci Avni Özgürel de Öcalan’ı bu ajansta gördüğünü açıklamıştı.
Öcalan’ın Türk derin devletiyle bağlantısı olduğunu gösteren iki kişi vardı. Birincisi eşi Kesire Öcalan, diğeri yüzbaşı pilot Necati’ydi. Öcalan’ın karısı Kesire Öcalan'ın babası Ali Yıldırım'ın MİT mensubu olduğu iddia ediliyordu. Bu iddia yalanlanmadı.
Ağrılı olan Pilot Necati'nin asıl kimliği ise hep meçhul kaldı. Bir iddiaya göre Öcalan'ı yönlendiren Ağrılı Pilot Necati ile dönemin devrimci liderlerinden Mahir Çayan'ı yönlendiren havacı yüzbaşı İlyas Aydın aynı kişiydi.
Ayrıca devletin belirli kademelerinden görev yapan birçok asker ve MİT görevlisinin zaman zaman Öcalan’la görüştüğü hep iddia edildi. Gerçekten PKK ve Öcalan’la Türk derin devletinin ilişkisi var mıydı? Yoksa bunların hepsi uydurma mıydı?
***
Dağlıca 3. Motorlu Piyade Taburu 21 Ekim 2007'de, Aktütün Köyü’ndeki Sınır Jandarma Karakolu 4 Ekim 2008’de PKK’lı teröristlerin saldırısına uğradı. Bu saldırılarda birçok askerimiz şehit düştü.
Çeşitli emniyet ve istihbarat birimlerinin Aktütün Karakolu’na yönelik bir PKK saldırısı konusunda raporlar hazırladığı ve uyarı yaptığı bilgisi yapılmasına rağmen niçin önlem alınmadı? Heronlar 500 PKK’lının katıldığı bir saldırıyı nasıl tespit ödemedi? Bu sorular hâlâ cevaplanmayı bekliyor.
***
İsrail’in yıllardır Kuzey Irak’a olan ilgisi bilinir. ABD’li gazeteci Seymour Hersh’e göre Kuzey Irak’ta peşmergeleri eğiten MOSSAD’dı. İsrail’in de facto bir Kürt devletine destek verdiği ve bunu 1980’li yılların başından beri istediği de bir gerçek. Ne ilginçtir, Türkiye’de hem neo-conlarla hem de İsrail’le bağlantıları olan ise bugün Ergenekon terör örgütü iddiasıyla tutuklu bulunan bazı gazeteci, asker ve akademisyenler.
Neocon Ergenekon Kadrosu
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli’nin Türkiye'ye istikrarsız bir ülke haline getirmek isteyen unsurların bir takım gibi görev paylaşımı yaptıklarını belirtmesi çok manidardı. “Neocon-Ergenekon kadrosunda teknik direktör Şimon Peres; kaleci, teröristbaşı Abdullah Öcalan; geri üçlüde, Nicholas Sarkozy, Angela Merkel, Benjamin Netenyahu; orta sahada, Mehmet Haberal, Doğu Perinçek, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Yalçın Küçük; ileride de Kemal Kılıçdaroğlu ve Selehattin Demirtaş var. Kulübün başkanları da finansal oligarklar. Finans lordları yani. Bunlar finansal operasyonlar yapıyorlar. Faiz lobiciliği yürütüyorlar ama Ak Parti Hükümeti, kriz lobisini nakavt etti. Türkiye'de ilk kez kriz lobisi, faiz lobisi nakavt oldu.”
Görüldüğü üzere birileri hem içeriden hem dışarıdan PKK’yı açıkça kolluyor. PKK’ya destek veren bu unsurların mutlaka deşifre edilmesi lazım. Çünkü terörün bu ülkeye maliyeti ağır oldu. PKK terörünün bu ülkeye ekonomik maliyeti de çok büyük oldu. Resmi rakamlara göre PKK terörüne karşı 400 milyar Dolar civarında para harcandı. Askerlerimiz, güvenlik güçlerimiz, masum vatandaşlarımız hayatlarını kaybettiler.
400 milyar Dolarla neler yapılabilirdi, bir düşünün. Teröre harcanan bu para eğitime, sağlığa, hizmet sektörüne aktarılsa Türkiye’de bugün kişi başı milli gelir 20 bin Dolar civarında olacaktı.
Elbette özellikle 1990’lı yıllarda uygulanan yanlış politikalar, JİTEM’in yargısız infazları, fail-i meçhuller de bu meseleyi kangren haline getirdi. Sırf kendi iktidarlarını devam ettirmek için kurumların içindeki bazı odaklar PKK’yla işbirliği yaptılar. Sonuçta olan Türkiye’ye oldu ve telafisi mümkün olmayan kayıp yıllar tarihteki yerini aldı.
Cem Küçük - Haber 7
cemkucuk@gmail.com
twitter.com/cemkucuk55
facebook.com/cemkucuk1
Yorumlar4