Soner Yalçın mert kıpti gibi itiraf etti
- GİRİŞ10.04.2012 09:45
- GÜNCELLEME10.04.2012 09:45
Karanlık Şebeke &Hakikatleri Çarpıtmaya Gücünüz Yeter mi?
Bugünlerde sürekli okuduğum birbirine benzeyen iki konu var. Birincisi Samizdat & Hakikatlere Dayanacak Gücünüz Var mı? Bu kitabı, Ergenekon örgütünün medya ayağını oluşturan ve Odatv iddianamesinden dolayı Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Soner Yalçın yazmış. Diğeri de Odatv ek delil klasörleri.
Soner Yalçın’ın karanlık oda gibi faaliyet gösteren internet sitesi odatv aslında herkesin malumu. Yani ne olduğunu, ne tür yayınlar yaptığını herkes biliyor, ama eşimiz, dostumuz, arkadaşımız diye kimse sesini çıkartmıyordu.
Samizdat Rusça bir kelime. Kaçak yayınlar ve bu yayınların elle dağıtılması anlamına geliyor. Gerçi Yalçın kitabına bu adı koymuş ama maşallah Savcı Zekeriya Öz dâhil herkesi ucundan eleştirmiş. Belki bilerek belki de bilmeyerek aklına takılan her şeyi yazmış. Merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler. Yani Çingene’nin merdi kendini överken hırsızlığını övermiş. Soner Yalçın’ınki de tam bu durum.
Kitaptaki en ilginç bölüm Savcı Zekeriya Öz’ün Soner Yalçın’ı sorguladığı kısım olmuş. Yalçın, Öz için dışarıda olsa dost olabilirdik demiş. Bir ara aralarında Atatürk’ü Samsun’a Vahdettin gönderdi gibi küçük bir tartışma bile çıkmış. İlk söz Öz’den gelmiş ama Yalçın, Öz’ün böyle bir söz etmesine anlam verememiş.
Sorguda en kritik an ST3120827AS_4MS1TF89 seri numaralı harddiskin yapılan ön incelemesinde çıkan bazı dokümanlarla ilgili. Bu dokümanlardan bazıları “Bilderberg Çetesi”, “Cumhuriyet Gazetesi”, “Fabrikatör”, “TV Analiz Proje”, “Ulusal Medya” şeklinde belgeler. Bir de ayrıca “Ulusal Medya 2010” isimli word dosyası var. Savcı Zekeriya Öz bu dokümanları kim hazırladı diye soruyor. Soner Yalçın’ın buna verdiği cevap çok basit: “Ben bu belgeleri ilk kez görüyorum. İçeriklerini de bilmiyorum.”
Savcı Öz’ün sorduğu her soruya anında cevap veren Yalçın bu soru karşısında dut yemiş bülbüle dönüyor. Zaten Öz, Yalçın’a, “Mustafa Balbay kendine çok güveniyordu, belgeler çıkınca bardak bardak su içti” demiş. Yalçın da bu sözün ne anlama geldiğini çok iyi anladığını yazıyor.
Soner Yalçın ve avukatına göre bu belgeler odatv’nin bilgisayarlarına siber yollarla başka eller tarafından monte edilmiş. Yerseniz tabii. Hem Mustafa Balbay’ın günlükleri hem de Özden Örnek’in günlükleri için uydurma demişlerdi, ama bilirkişiler bu günlüklerin doğruluğunu kanıtlamışlardı.
Tabii odatv’nin ek delil klasörlerini incelediğinizde Ulusal Medya 2010 word dosyasının öyle dışarıdan odatv’ye monte edilmediği ortaya çıkıyor. Odatv’nin yaptığı yayınlara baktığınızda bu durum hemen anlaşılıyor. Ulusal Medya 2010’un içinde Fethullah Gülen’i toplum nazarında itibarsızlaştırmak için bazı faaliyetlere girişilmesi, PKK’nın saldırı ve cinayetlerini görmezden gelme, Ergenekon süresini küçümseme, ülkede darbe ortamı oluşturulması için gerekli faaliyetlerin yapılması, AK Parti’yi kötülemek için her türlü asparagas haberin yapılması gibi birçok konu var.
Bu belgenin içindekiler kulağınıza bir şeyi çağrıştırdı mı? Hani eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un kâğıt parçası dediği “AK Parti ve Gülen’i Bitirme Planı” vardı ya, onun benzeri. O kâğıt parçasında yazanlarla “Ulusal Medya 2010”da yazanlar hemen hemen aynı şeyler. Şunu da vurgulayalım: Soner Yalçın, Genelkurmay içindeki bir klikle sürekli irtibat halindeymiş.
Odatv ek delil klasöründe Soner Yalçın’ın Ergenekon terör örgütünde kimlerle irtibatlı olduğu şemayla verilmiş. Telefon tapeleri ortada.
Ha, Soner Yalçın’ın kitabında ısrarla “AK Parti ve Gülen’i Bitirme Planı” için hâlâ fabrikasyon diyor. Bunun sebebini şimdi çok daha iyi anlıyoruz. Bu belgedeki imzaların sahte olduğuna kanıt olarak da Barack Obama’nın otomatik imza cihazını örnek göstermiş. Hay Allah’ım, aklımıza mukayyet ol!
Bazı gazeteci görünümlü döküntülerin girdikleri pis ve saplantılı ilişkileri görünce insanın gerçekten midesi bulanıyor. Mesela Yalçın’ın tetikçisi bir zat şu an ABD’de. Bir tanesi amiral gemisinde vakit öldürüyor. Bir tanesi öz yurdunu unutmuş gibi, ne yapacağını bilemiyor.
Ek delil klasörlerini okuduğunuzda sivil dikta laflarının nerelerden, nasıl türetildiğini çok iyi görüyorsunuz. Soner Yalçın’ın Nedim Şener’i ve Ahmet Şık’ı nasıl yaktığını da anlıyorsunuz.
Samizdat’ta dikkatimi çeken bir başka husus da Soner Yalçın’ın Mehmet Baransu ve Mehmet Eymür’e olan takıntısı. Yalçın nedense bu iki ismi kendi kara listesine almış. Hadi Baransu’yu anladık da, Eymür’e takıklığı nerelere dayanıyor acaba?
İşin özeti odatv iddianamesi çok ciddi ve Soner Yalçın hâlâ işi sulandırmakla meşgul. İkinci fezleke yazıldı ve savcılık muhtemelen yakın zamanda harekete geçecektir. Ben Yalçın’ın yerinde olsam her şeyi itiraf eder, en azından arkadaşlarımı kurtarırdım. Deliller, tapeler, görüntüler ortada. Bu süreçten yara almadan kurtulması imkânsız.
Ergenekon’u, Balyoz’u, darbe planlarını, karanlık cinayetleri küçümseyerek bir yere varılmaz. Ülke karışsın diye hırsın aklının önüne geçmiş. Her türlü pisliğe bulaşmışsın. Karanlık Şebeken gün gibi ortada. Hakikatlere dayanırız da, onları çarpıtamayız Soner Yalçın. Şimdiden geçmiş olsun.
Cem Küçük - Haber 7
cemkucuk@gmail.com
twitter.com/cemkucuk55
facebook.com/cemkucuk1
Yorumlar5