11 Eylül'e neden hala kimse inanmıyor?

  • GİRİŞ11.09.2011 11:04
  • GÜNCELLEME11.09.2011 11:04

11 Eylül 2001 günü bütün dünya şoktaydı. İki sene önce bu köşede yazdığım http://www.haber7.com/haber/20090911/Korku-ve-umut-arasinda-11-Eylul-dersleri.php ‘’Korku ve Umut arasında 11 Eylül dersleri’’ başlıklı yazıda kendi açımdan New York’ta bulunduğum o günümü paylaşmıştım. O gün ne New York’ta, ne de dünyada kimse gördüklerine inanamıyordu. Tam 10 sene geçmiş. Küresel anketler gösteriyor ki hala dünyada çoğu insan ‘gördüklerine, resmi açıklamalardan duyduklarına’ pek inanamıyor. Dahası bırakın dünyanın geri kalanını, Amerikalıların bile üçte biri, 11 Eylül’ün resmi görevlilerin de dahil olduğu bir komplo olduğuna inanıyor.

Peki neden hala, 19 Arap teröristin, tamamen bağımsız olarak, uzun vadeli bir plan yaparak, topluca intihar eylemi gerçekleştirdiğine ve olan bitenin bundan ibaret olduğuna inanmayan bu kadar çok insan var? Belki de, ‘dünya tarihini değiştirdiği’ belirtilen bu terörist eylemin, sonuçlarının, komplo teorilerini çürütecek yerde beslemesi sebep oluyordur. İşte komplo teorilerini besleyen bazı sonuçlar:

Bu terörist eylem, en fazla kimin işine yaradı?

Ben hatları düşürüp de ailemi arayıp, iyi olduğumu haber verme telaşı içinde olduğum saatlerde Okyanus’un öteki köşesinde benden çok daha iyi bir gazeteci çok daha kilit bir isme telefonla ulaşmaya çalışmaktadır. 2006 yılından beri The Atlantic dergisinin yayın yönetmenliğini yapan etkili gazeteci James Bennet, New York Times’ın Kudüs büro şefi olarak yeni görevine başlayalı daha bir hafta olmuştur. 11 Eylül günü saldırı hakkında ne düşündüğünü öğrenmek için aradığı isim İsrail’in bugünkü Başbakanı Benjamin Netanyahu’dur. İsrail’in o günler için eski ve gelecekteki başbakanı Netanyahu’ya, ‘Bu terörist saldırı İsrail – Amerika ilişkileri için ne anlama geliyor?’ diye sorar Bennet. Aldığı cevabı Atlantic dergisinin bu ayki sayısının başyazısında şöyle anlatıyor: ‘’Çok çok iyi.’’ Ardından daha herkesin şok yaşadığı saatlerde bu soğukkanlı ve keyifli cevabının tuhaflığını hissetmiş olacak ki Netanyahu, toparlama ihtiyacı hisseder: ‘’Yani, çok iyi değil. Ancak, Amerikalılar arasında İsrail’e acil bir sempati doğuracak.’’

11 Eylül dünyada en fazla kimin işine yaradı diye sorulsa her halde, herkes en büyük kazananın İsrail olduğunda mutabık kalır. Bu elbette eylemi İsrail yaptı anlamına gelmiyor. Ama, 11 Eylül’ün eti, sütü, derisi, herşeyi ama herşeyi İsrail’in işine yaramıştır. Yani, Netanyahu’nun 11 Eylül’e sevinmesi boşuna değil.

Ve 11 Eylül’ün şüphesiz en büyük mağduru ise Müslümanlardır. Bu terörist eylemden dolayı, Amerikalılardan bile daha çok zarar gördü İslam dünyası ve Müslümanlar. Dedektif filmlerinde adettir. Bir suç işlenmişse, dedektifler, faili bulmak için, suçtan en fazla fayda görenden başlar. İşte, tahmin ediyorum, İsrail’in olağan şüpheli olmasının en büyük nedeni de, isteyerek ya da istemeyerek, 11 Eylül’ün gerçek kazananı olmasındandır.

Peki 11 Eylül günü sokaklarda sevinç gösterisi yapan Müslümanlar neyi kutluyordu? James Bennet’ın telefonu çalar ertesi gün ve Yasir Arafat’ın kendisini aradığı söylenir. Arafat, daha ikizlerin çöktüğü saatlerde, ‘’Müslümanların sokaklarda kutlama yaptığı’’ şeklinde medyaya servis edilen Filistin’deki kutlama görüntülerine açıklık getirmeye çalışmaktadır. Müslümanların kutlamalar için sokağa döküldüğü haberlerine konu olan haber görünümlü propaganda videosundaki görüntünün, ‘’Doğu Kudüs’te, ne yaptıklarını bile pek bilmeyen sayıları 10’u bile bulmayan birkaç çocuk olduğunun’’ ne kadar açık olduğunu anlatmaya çalışır Arafat. Esen fırtınada, Arafat’ın sesinin duyulması pek mümkün olmaz. ‘’Müslümanlar sokaklarda kutlama yaptı’’ yalanı, bir haber klişesi olarak küresel medyaya hızla yayılır.

Geliyorum diyen eylem neden önlenmedi?

Komplo teorisyenlerinin desteklerini en fazla artıran şüphe bu sorudan doğuyor. 11 Eylül 2001’den sadece 4 ay önce, 31 Mayıs 2001 tarihinde Wall Street Journal gazetesinde ‘’Terrorism on Trial’’ başlıklı çok ama çok ilginç bir yazı yayınlandı. Yazıyı kaleme alanlar, bugünlerde Center For American Progress tarafından yayınlanan raporla, İslam’ı ve Müslümanları Batı dünyasında karalamak için ‘’organize işler’’ içinde oldukları bir kez daha belgelenen fanatik siyonist kalemşör Daniel Pipes ile ekürisi Steven Emerson’dur. Bu çok ilginç yazıda, Pipes ve mesai arkadaşı Emerson, El Kaide'nin, İran'ın kendisine sağladığı mühimmatla Lübnan'da "yüksek binalar nasıl çökertilir" eğitimi aldığını yazdılar. Aynı yazıda, El Kaide'nin World Trade Center takıntısı olduğu da belirtiliyor. Bir tek tarih vermemişler, anlayacağınız...

Yine 11 Eylül’den sonra medyaya yansıya istihbarat raporlarından, Amerikan istihbarat kurumlarının, bu 19 teröristi çok önceden tanıdığı ve takibe aldığı da anlaşılıyor. Bin Ladin’i ise çok daha eskiden tanıyorlar ve bütün dünyada arıyorlar. İşte, dünyanın en büyük istihbarat ağının, bu kadar çok takip ettikleri adamların, iki siyonist fanatik gazetecinin 4 ay önceden yazdığı eylemlerine bu kadar ‘sürpriz’ saldırı muamelesi yapması, komplo teorisyenlerin ekmeğine en fazla yağ süren durumlardan biri.

Dahası, tarihin belki de bu en büyük istihbarat fiyaskosundan dolayı bedel ödemiş, koltuğunu kaybetmiş tek bir, rakamla 1, kişi bile yok. Normal ve sağlıklı her devlet, ‘’kardeşim milyarlarca dolar bütçe veriyoruz. Bunu da haber alıp engelleyemeyecekseniz, neyi engellersiniz?’’ diye sorması beklenir. Tek bir soru soran eden olmayınca da, ‘’Amerikan ve İsrail derin devletinin bizatihi gerçekleştirdiği olmasa da, eylemin gerçekleşmesine getireceği politik ve psikolojik kazançlar nedeniyle göz yumdukları, ve eylemcilerin karşısına çıkabilecek engelleri bertaraf ettikleri’’ yönündeki komplo teorisi büyük rağbet görüyor.

Dahası, daha 11 Eylül günü, çöken 100 küsur katlı iki ve 47 katlı bir gökdelenin olduğu devasa enkazda, 19 teröristten bazılarının pasaportları bulunabildi. İki kuleyi eritecek derecede patlama ve yangına neden olan uçaklardan, nasıl olduysa, teröristlerin pasaportları hiçbir zarar görmeden çıkmış, ve dahası, görevliler bu sağlam pasaportları enkazda bulabilmişti. Bu büyük başarı, komplo teorilerininin yelkenine rüzgar taşıdı.

El Kaide’nin eyleminden sonra neden Irak’a savaş açıldı?

11 Eylül eylemini El Kaide terör örgütünün üstlenmesinden sonra, Afganistan’a askeri operasyon başlatıldı. Ancak, sonra aniden Afganistan ve El Kaide unutuldu ve bir anda Amerikalılar, ‘Irak ve Saddam Hüseyin’ ile yatıp kalkmaya başladı. ABD başkentinde Irak’ın işgali için yoğun kampanya yapan ve kendilerine ‘Neocon’ dene organize bir çete 10 yılı aşkın süredir aktif haldeydi. Dick Cheney, Rumsfeld, Paul Wolfowitz, Richard Perle, Norman Podhoretz, Elliott Abrams, Frank Gaffney, John Bolton, Douglas Feith, William Kristol gibi birçok politikacı ve yazarın içinde olduğu bu ‘kült’, 2000 başkanlık seçimiyle beraber ABD yönetimine gelmeyi başardı. Ancak hala önlerinde bir engel vardı: George Bush ve Cumhuriyetçi Partinin muhafazkar ideolojisi…

2000 başkanlık seçimi kampanyasını izleyenler hatırlar. George Bush, Clinton yönetimini dünyaya çok fazla müdahil olmakla eleştiriyordu. Amerikalı Müslümanların yüzde 80’i Al Gore’a karşı Bush’u desteklemişti. O günlerde Cumhuriyetçi Partiye, partinin geleneksel damarı olan izolasyonistler hakimdi. Baba Bush, Irak’ın Kuveyt’ten çıkmasını sağladıktan sonra, Irak’ta yönetimi değiştirmeyip ordusunu geri çekmişti. Ancak, Neocon tayfa ve yönetimdeki Cheney – Rumsfeld ekseni, ABD’nin çok daha agresif askeri güç kullanması gerektiğini savunuyordu. 11 Eylül saldırısının en önemli sonuçlarından biri Cumhuriyetçi Parti ve Bush yönetimi içindeki dengeleri radikal şekilde değiştirmesidir. Partide ve yönetimde ipler 12 Eylül 2001 günü Neoconların eline geçti. ABD’de bütün dergilerin Dünya Ticaret Merkezini kapak yaptıkları 11 Eylül haftasında, Neoconların amiral gemisi Weekly Standard dergisinin kapağı, ‘’A War Presidency (Savaş Başkanlığı)’’ şeklindeydi. Bush, seçim kampanyası boyunca barış başkanlığı yapacağını vaadetmişti. Başkanlığının daha 8’nci ayında kendisini ‘’War President’’ olarak buldu. Ve Neoconların görkemli şovunda role uymakta hiç direnmedi.

Ancak ‘’War on Terror’’ denilen savaş, ne El Kaide’ye karşı ne terör örgütlerine karşıydı. Irak’ta, yüzbinlerce masum sivilin, 6 bin gencecik Amerikan askerinin kanına giren trilyonlarca dolarlık bir sipariş savaştı… Gerçek şu ki, 11 Eylül olmasaydı, ne Amerikan kamuoyu ne de dünya kamuoyu bu Neocon tiyatrosuna ikna olurdu. İşte bu gerçek de komplo teorilerinin ateşine petrol döken sonuçlardan biri…

Sistemin can damarı ‘7 Numaralı Bina’nın çöküşü

New York Belediyesi İskan Dairesi’nin acil hizmetler departmanı müdür yardımcısı Barry Jennings, 11 Eylül 2001 salı günü, her zamanki gibi sabah erkenden, Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin hemen karşısındaki DTM 7 Numaralı Bina’daki ofisine geldi. Jennings’e göre aniden bina içinde patlama sesi duyunca lobiye koştu. Belediye çalışanlarından Michael Hess ile beraber , Acil Hizmetler Departmanının kumanda merkezine yöneldiler. ‘’Kimse yoktu. Herkes gitmişti. Birkaç kişiye ulaşmaya çalıştım, biri bana derhal binayı terketmemiz gerektiğini söyledi. Michael, gittiği yerden koşarak geldi ve biz yalnız kalmışız binada, hemen terkedelim dedi.’’

Elektrikleri kesilen binanın koridorlarında sıcak ve karanlık içinde ulaştıkları bir pencereyi kırar Jennings.

‘’Camı kırınca, aşağı sokağı gördüm. Polis araçları, itfaiye araçları ateş almış yanıyordu. Birkaç saat mahsur kalacaktım orada. Aşağıda itfaiyecilere bağırdım. Bulunduğum yer aşırı sıcaktı ve artık dayanamıyordum, atlamayı düşündüm. Bana sakın yapma seni çıkaracağız dediler. Derken, itfaiyeciler ve polisler koşarak uzaklaşmaya başladı. Ne olduğunu anlamadım. Birinci kulenin yıkıldığı andı bu. Sonra geri geldiklerini gördüm ama hemen yeniden gerisin geriye koşmaya başladılar. İkinci kule de çöktü.’’ İkinci kez koşarlerken, bir itfaiyeci, ‘’sakın bir delilik yapma seni almaya geleceğiz’’ diye bağırdı Jennings’e.

‘’Geldiler’’ diyor Jennings. ‘’10 itfaiyeciydi bu kez. Bütün bu süre boyunca durmadan patlama sesleri duyuyorum. Ama ne olduğunu görmem anlamam mümkün değil. İtfaiyeciler bizi aşağı götürdüklerinde ‘neredeyiz’ diye sordum. Lobideyiz dediler. Şaşırdım. Tamamen tahrip olmuştu. Sabah geldiğimdeki pırıl pırıl lobi bu olamazdı. Derken koluma giren itfaiyeci sakın bastığın yerlere bakma dedi. Neden? Çünkü insan cesetlerine basa basa ilerliyorduk.

Jennings o gün hayatta kalanlardan oldu ve sokağın karşısında ABC 7 televizyonunda canlı yayında konuştu. Hikayesinde, 11 Eylül’ün tüm kurbanlarınki gibi, korku, panik, şaşkınlık ve acı vardı. Ama hepsinden çok farklı bir yönü daha vardı Jennings’in hikayesinin… Amerikan yetkilerinin resmi açıklamalarına ters düşüyordu.

Jennings’in sağ kurtulduğu 47 katlı World Trade Center 7 binası, İkiz Kulelerin yıkılmasından, yaklaşık 7 saat sonra akşam üzeri 17:20 sıralarında tamamen çöktü. Uçak çarpmamaıştı bu binaya ve her iki kuleden bağımsız binaydı. İşte bu çöküş, 11 Eylül ile ilgili komplo teorilerinin tam odağına yerleşti. Sebebi ise binanın çeşitli katlarının sıradışı kiracıları: CIA, Pentagon’un New York ofisi, Amerikan Gizli Servisi (Secret Service), Amerikan Vergi Dairesi IRS ve hepsinden önemlisi Amerikan Sermaye Piyasası Kurulu SEC.

Resmi 11 Eylül Komisyonu raporu, ikiz kulelerin çöküşünün bu binanın gövdesinde hasara neden olduğunu ve yıkılmasına neden olduğunu yazdı. Binanın çöküşünde, komplo teorilerinin iddia ettiği gibi bir kontrollü patlama rol oynamış değildi. Jennings’in duyduğunu söylediği çok sayıda patlama gerçekleşmemişti. Jennings’in başka sesler duymuş olabileceği varsayıldığında Jennings itiarz etti: ‘’Ne duyduğumu biliyorum. Patlamalar duydum sürekli. Yakıt tankı olabileceğini söylüyorlar. Ben bu işlerden anlarım. Binanın tankları olsa, binanın bir tarafından patlama sesi gelirdi.’’

Binanın, tıpkı ikiz kuleler gibi oldukça düzgün şekilde çökmesi, ‘kontrollü çöküş’ iddialarına tuz biber ekiyor. Birçok insan bu derece yüksek ve metal binaların yangın sonucu yıkılmış olmasını kabullenmek istemiyor. Tarihte benzeri olmadığını vurguluyor.

Bütün bunların üstüne gerçekleşen şüpheli bir ölüm, herşeye tuz biber ekti. ‘Patlamalar’ duyduğunda ısrarlı Barry Jennings, Amerikan Ulusal Teknoloji Standartları Enstitüsü’nün (NIST) ‘7 Numara’nın yıkılışıyla ilgili bilimsel araştırma raporunu yayınlamasına birkaç gün kala 19 Ağustos 2008 günü öldü.

Tabii ki NIST raporu, Jennings’in iddialarına katılmıyordu. Rapora göre 7 Numara’yı, WTC kulelerinin çöküşü sırasındaki enkaz parçalarının çarpması yıktı. Ağır parçalar bir yandan binanın kaidesinde hasara neden olurken bir yandan da en az 10 katında yangına sebep oldu. Raporda patlamanın neden imkansız olduğu da şu şekilde yer aldı: ‘’Tek bir ana kolonda yıkıcı hasara neden olacak patlama en azından 130 – 140 desibel arası bir patlama sesine neden olur ve bud a en az yarım milden duyulur. Böyle bir gürültü duyan şahit bulunmamaktadır.’’

Bin Ladin’in canlı yakalanıp sorgulanması yerine öldürülmesi

Ve son olarak, Bin Ladin’in canlı yakalanabileceği bir operasyonda öldürülüp, aynı gün denize atılarak dosyasının kapatılması da, komplo teorisyenlerinin çenesini kapatmak yerine daha da açtı. Neden, 11 Eylül ile ve El Kaide ile ilgili herşeyi bilen adam konuşturulmadı? Yakalanması için çıkarılan savaşlarda 6 bin Amerikan askeri feda edilen adamın, tek bir askerin hayatı riske girmesin gerekçesiyle kurşun yağmuruna tutulması, komplo teorisi pazarını daha da bereketlendirdi.

11 Eylül’ün komplo olduğu teorisini ileri sürenlerin bu teorilerini desteklediklerini iddia ettikleri daha birçok farklı detay var. Örneğin, Pentagon’a çarpanın yolcu uçağı olup olmadığı gibi...

Takdir edersiniz ki, bunca komplo teorisi, ve resmi açıklamalardaki tatmin etmekten uzak itham edici hava, dünyada 11 Eylül’ün sıradan bir terörist eylemi olduğuna inanan sayısını çok azaltıyor.

Daha önce de yazmıştım. Ben, bu teorilerin hiçbirine yüzde yüz inanmıyorum. Çünkü gerçek, her zaman için göründüğünden, inanmak istediğimizden farklı olabilir. Terörizme inanan, şiddete tapan, Müslümanlar da var maalesef. Terörizmin, şiddetin yeryüzünde aslında kimin ekmeğine yağ sürdüğünü göremeyecek kadar da cahiller.

Ama şu var ki 11 Eylül ile ilgili Amerikan devletinin resmi açıklaması da sonuçta bu teorilerden daha fazla gerçekliğe belgeye dayanmıyor. Binaların çöküşüyle ilgili birkaç bilimsel resmi rapor, 11 Eylül’ün bütün fotoğrafının boşluklarını doldurmaya yetmiyor. Sonuçta, Irak’ın kitle imha silahları var yalanıyla, dünyanın super gücünü, Irak’a süren bir yapıdan bahsediyoruz.

Amerikan devleti içinde, neden dünyada bu kadar çok insanın 11 Eylül’le ilgili resmi açıklamalar yerine komplo teorilerine inandığını sorgulayan bir devlet aklı var mı çok merak ediyorum… Zira, halka, cemiyete, insanlığa mal olan şüphenin ateşi, uygarlıkları, imparatorlukları yıkar.

Komplo teorisi de değil bu, tarihi gerçek…

Cemal DEMİR - Haber 7

cemaldemir111@gmail.com

Yorumlar14

  • Atakan ÇOBAN 13 yıl önce Şikayet Et
    Yine mükemmel bir yazı.... Cemal bey kalemine,aklına sağlık.Olayları yine bilimsel veriler ışığında mükemmel oranlarda bir araya getirerek bir bilgi mix'i oluşturmayı başarmışsınız,anlatılan konu adeta dehşetengiz.Allah cc böyle olaylardan ibret almayı nasib etsin bize...Selam ve dua ile.
    Cevapla
  • Mehmet Emin 13 yıl önce Şikayet Et
    Ölenler arasında Yahudi olmamasını atlamış. O saldırıda Ticaret Merkezinde çalışan Yahudiler her ne hikmetse o gün işe gelmemişler. Ölen 4000 kişi içinde her milletden insan var sadece İsrail vatandaşı yok.
    Cevapla
  • darbeleredurde 13 yıl önce Şikayet Et
    tamam. biz ilk günden beri inanmadık,abd nin oyunu olduğunu,arkasındaki ard niyeti falan.lakin buralarda niceleri vardı saldırının el kaide tarafından yapıldığına inanan ve hakaretler yağdıran.üsame abd tarafından öldürüldü diye muhtelif yerlerine kına yakan..
    Cevapla
  • vatoz vatoz 13 yıl önce Şikayet Et
    sosyal paylaşım ağlarında mevcut. Bu işin aslı çözüldü ve sosyal paylaşım ağlarında bangır bangır dolaşıyor.Bu olay nükleer bir patlama ve bu ispatlandı.Yani şuan açıklanamayan netleşmeyen bir çok şey o videolarda belgelerle teknik hesaplarla anlatılıyor. Ama medyada hala eski zırvaları yalanları yayınlamaya devam ediyor ben de şuna üzülüyorum ki bir tane delikanlı medya kuruluşu yok çıkıp belgeleriyle gerçeği anlatabilen
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Sabit Kal 13 yıl önce Şikayet Et
    Acaba yazarimiz, bu kadar inanani olan bir. olup olmadigini bize yazabilirmi? Eger bu kadar cok inanani olan ve hatta arkasinda Amerikali mimarlar ve mühendisler dernegininide oldugu bir komplo teorisi daha varsa bilelim. Bir ucagin carpabilme ihtimaline göre yapilan binalarin böyle serbest bir düsüsle yikilmasiki, ucak alimunyumdan, ucak carpmayan binanin dahi ayni sekilde yikilmasi, hatta bina yikilmadan 30 dakika önce televizyonda "yikildi" haberinin verilmesi ve kiracisi yahudi Silverstein'in "pull down" yani "yikin" emri vermesi, hükümetin iddiasina ters düsen bir cok insanin su veya bu sekilde ve nedense genellikle araba kazasinda ölmesi, yakalanan bir sürü danseden yahudi ajanin serbest birakilmasi ve onlarin "olaylari videoya cekmek icin buradayiz" demeleri, Pentagon alan olarak bir binada defalarca büyük oldugu halde pilotun isabet ettirememesi, ama binalar tam isabet ettirebilmesi, 4.ucagin düstügü yerde hic bir sey bulunamamasi gibi nice deliller varken hala "komplo teorisi" demek, cok üzücü.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat