Kalabalıkta yapılan yanlışın tenhada özrü olmaz

  • GİRİŞ02.02.2025 09:31
  • GÜNCELLEME02.02.2025 09:31

Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) düzenlenen illegal yemin töreni ve buna göz yuman amirlerin ordudan ihraç edilmesi, kamuoyunda yoğun bir tartışma başlattı. Bu tartışmanın merkezinde, ihraç edilen teğmenlerin “Atatürk’ün askerleri” oldukları için cezalandırıldıkları iddiası yer alıyor. Ancak bu argüman, meseleyi hukuki, tarihî ve kurumsal bağlamından koparan, yüzeysel bir bakış açısının ürünü. Onun da ötesinde bu argüman en temelinde bu meseleyi siyasi bir propoganda konusu kılmak isteyen çevrelerin gerçekleri çarpıtmasından ibaret.

Her orduda olduğu gibi TSK’nın da temel taşı askerî disiplindir. Disiplin sadece emir-komuta zincirine bağlı kalmak değil, aynı zamanda ordunun hiyerarşik yapısını ve güvenilirliğini koruyan bir ilkedir. Elbette ki her disiplin ihlali ordudan ihraçla sonuçlanmaz. Ancak burada söz konusu olan, sıradan bir disiplin suçu değildir. Bu eylemin en belirgin farkı, kasıtlı, bilinçli ve organize bir şekilde gerçekleştirilmiş olmasıdır. Üstelik bu durum, basın yoluyla kamuoyuna servis edilerek açıkça bir siyasi gösteriye dönüştürülmüştür. Dolayısıyla burada söz konusu olan basit bir emre itaatsizlik, ihmal ya da disiplinsizlik değil, baştan sona siyasi bir eylemdir.

“Kalabalıkta yapılan kabahatin tenhada özrü olmaz!” derler. Bu eylem, ordu içerisindeki disiplini sarsacak ve diğer personel üzerinde olumsuz bir emsal oluşturacak niteliktedir. TSK’nın bu tür bir disiplinsizliği tolere etmesi, sadece kurum içi düzeni değil, aynı zamanda ulusal güvenliği de riske atar.

Bu olayın Türkiye’nin siyasi atmosferinde gerçekleştiğini de göz önünde bulundurmalıyız. Türkiye’de sivil-asker ilişkileri, tarih boyunca sancılı bir süreç izlemiştir. 1960 darbesi gibi, emir-komuta zincirinin dışına çıkılarak gerçekleştirilen askerî müdahaleler, ülkenin demokratik gelişimine büyük zarar vermiştir. Dolayısıyla ordunun siyasetle ilişkilendirilmesi ya da siyasallaştırılması, Türkiye’nin hem geçmişte hem de günümüzde karşılaştığı en büyük tehlikelerden biridir.

Bugün TSK, yurt dışında gerçekleştirdiği başarılı operasyonlarla dünyanın en etkin ordularından biri hâline gelmiştir. Böyle bir kurumun disiplinini ve profesyonel yapısını zedeleyecek her türlü davranışın, yalnızca kuruma değil, devletin tüm yapısına zarar vereceği açıktır. Bu nedenle ilgili personelin ihraç edilmesi yerinde ve gerekli bir karardır.

Teğmenlerin “Atatürkçü oldukları için” ordudan atıldıkları iddiası ise dayanaktan yoksundur. TSK’nın personelinin Atatürk ile ilgili görüşleri, ihraç sebebi değildir ve hiçbir zaman olmamıştır. Burada mesele, Atatürk’ün adı kullanılarak yapılan bir siyasi şovdur. Aslında Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisi, ordunun siyasetten uzak durması gerektiğini vurgulamış ve siyaset yapmak isteyen askerlerin, üniformalarını çıkararak bu yolu izlemeleri gerektiğini belirtmiştir. Bu yaklaşım, ordunun tarafsız kalmasının ve demokrasinin güçlenmesinin temel taşlarından biridir.

Tarihimize baktığımızda, ordunun siyasallaşmasının ülkeyi nasıl felaketlere sürüklediğine dair örnekler mevcuttur. Balkan Harbi, askerî disiplinin ve profesyonel ordunun öneminin altını çizen acı bir tecrübedir. Bugün Atatürk’ün adının bu tür bir disiplinsizliğin ve siyasallaşmanın kalkanı hâline getirilmesi haddizatında onun mirasına yapılmış bir saygısızlıktır.

Ne yazık ki ülkemizde bazı çevreler, işledikleri suçları ya da yanlışları örtbas etmek için Atatürk’ün ismini kullanmaktadır. Yolsuzluğa bulaşan bir belediye başkanı, kaçak villa inşa eden bir yazar ya da disiplinsizliği siyasi şova dönüştüren bir asker; hepsi aynı refleksle, Atatürk’ün adının arkasına sığınarak hesap vermekten kaçınmaya çalışıyorlar. Ancak bu tür bir tutum, Atatürk’ün adını bir koruma kalkanı olarak kullanmanın ötesine geçmez ve aslında onun hatırasına yapılmış en büyük saygısızlıktır.

Doç. Dr. Enes Bayraklı / Diriliş Postası

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat