28 Şubat: Kamuda sona erdi, özel sektörde devam ediyor
- GİRİŞ04.03.2025 07:32
- GÜNCELLEME04.03.2025 07:32
Kamuda 28 Şubat zihniyeti tamamen sona ermiş olsa da özel sektörün önemli bir kesiminde hâlâ etkisini sürdürüyor. Akademik çalışmalar açıkça ortaya koyuyor ki Türkiye’de özel sektörde bu yasakların ve ayrımcı zihniyetin izleri hâlen varlığını koruyor.
Bu konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenler, Vadi Yayınları tarafından yayımlanan Türkiye’de İslamofobi adlı çalışmamıza başvurabilir. Eğitim ve iş hayatı da dâhil olmak üzere geniş bir çerçevede İslamofobi olgusunu ele alan bu çalışma, özel sektörde yaşanan ayrımcılıklara da ışık tutuyor. Ayrıca Anadolu Ajansı tarafından yayımlanan ve Nisa Efendioğlu tarafından kaleme alınan İslamofobiyle Yüzleşmek: Türkiye’de Görünen Müslüman Kadınların Karşılaştığı Zorluklar başlıklı rapor da konuyu detaylı bir şekilde ele alıyor.
Özel sektörde sağlık, bankacılık, eğitim vb. birçok sektörde bazı şirketler, başörtülü kadınların istihdam edilmesine hâlen direnç gösteriyor; iş başvuruları, daha en baştan başörtüsü nedeniyle reddedilebiliyor. Dindar çalışanlar, dinî kimlikleri nedeniyle aşağılanıyor, namaz kılma ve cuma namazına gitme talepleri engelleniyor. Ayrımcılık yalnızca iş hayatıyla sınırlı kalmıyor; konut sektöründe de benzer uygulamalar gözlemleniyor. Bazı sitelerde dindar insanlara ev kiralanmadığı, bazı yüzme havuzlarında haşema ile yüzmenin yasaklandığı ve hatta bazı otellerde benzer kısıtlamaların uygulandığı biliniyor.
Bu durum akademik dünyada da kendini gösteriyor. Başörtüsü nedeniyle araştırma görevlisi veya öğretim üyesi ya da öğretmen olarak istihdam edilmeyen kişilerin varlığı artık bilinen bir gerçek. Kamuda tamamen ortadan kaldırılan 28 Şubat zihniyeti, özel sektörde ve akademik çevrelerde bireylerin kişisel iktidar alanlarında sürdürülmeye çalışılıyor.
Zorlu Holding CEO’su Cem Köksal’ın açıklamaları da bu durumun çarpıcı bir örneğini oluşturuyor. Zorlu Holding ve Vestel, Christmas ve Halloween gibi Batı kaynaklı dinî bayramları kutlarken, Arap ülkelerinde Ramazan ayını ticari faaliyetlerinde kullanırken Köksal’ın şirketin dinden bağımsız olduğunu iddia etmesi tutarsız bir yaklaşımı gözler önüne seriyor.
Tüm bu uygulamalar, açık bir şekilde ayrımcılık ve mobbing kapsamına giriyor. Bu nedenle hukuki karşılıklarının olması kaçınılmazdır. Eğer bu tür vakalar yargıya taşınmaz ve gerekli hukuki süreçler işletilmezse, özel sektördeki bu zihniyet varlığını sürdürmeye devam edecektir.
Bu noktada Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu’nun, özel sektörde devam eden İslamofobi ve İslam karşıtlığı konusunda bir alt komisyon kurarak kapsamlı bir araştırma yürütmesi büyük önem taşımaktadır. Bu tür ayrımcı uygulamaların üzerine kararlılıkla gidilmeli ve gereken adımlar atılmalıdır.
Diriliş Postası
Yorumlar3