Yanık kokuyordu Ankara
- GİRİŞ15.07.2020 13:52
- GÜNCELLEME15.07.2020 13:52
Adına ne derseniz deyin: İster “Fetullahçı Terör Örgütü” olarak adlandırın. İsterseniz eski adıyla “Cemaat” ya da “Hizmet Hareketi”nden bahsedin…
Bu isimlendirmeler, o yapının emperyalizmin maşası olduğu gerçeğini değiştirmez. Bize ait ve bizden değildi; ama çok güzel gizlendi. Peşine kitleleri taktı, dini ve milli bütün değerleri kirletti.
Sonuç:
251 şehit ve 2196 yaralı.
İçeriden hançerlendi bu millet. Topyekûn esir alınmak istendi. Ama başarılı olamadılar. Çünkü kahramanlar bir destan yazdı.
O destanın dördüncü yıldönümü bugün. Karışık duygular içindeyiz. Kahramanlarımızın acısını yaşarken, 15 Temmuz Destanı ile övünüyoruz.
***
Konya’daydım o gün. Anadolu Yayıncılar Derneği’nin düzenlediği uluslararası bir toplantı vardı.
İlk bilgiler geldiğinde ve herkesin “Neler oluyor?” sorusunu sorduğunda “Darbe bu” demiştim. Zaten bir süre sonra çıktı ortaya neler olduğu.
Konya’da biz rahattık. Ama Ankara ve İstanbul yangın yeri gibiydi. Kızım Begüm, telefonda titriyor, “Baba her yer sallanıyor, uçaklar evin içinde uçuyor” diyordu. Hiç unutmuyorum, daha sonraki telefonlarından birinde aynen şu ifadeyi kullandı:
“Ankara yanık kokuyor.”
Barut ve ceset kokusuydu işte o! 15 Temmuz, öylesine alçak bir kalkışmaydı ki, Ankara Gölbaşı’ndaki Özel Harekât Polis Merkezi’nde toplanan polislerin üzerine tonluk bombalar atılıyordu. Şehitlerimizin parçalanan, lime lime olan cesetleri bile bulunamıyordu.
TBMM’yi bombalayan darbeciler, alçaklıkta sınır tanımıyordu.
Ama hiçbir işe yaramadı ellerindeki uçaklar, helikopterler ve tanklar… Millet sel olup üzerlerine aktı. Boğuldular içinde, başaramadılar, bıraktılar ve kaçtılar.
Geride büyük bir destan kaldı!
***
Yok dünyada bir örneği…
Çanakkale’den, Milli Mücadele’den hiçbir farkı yok 15 Temmuz’un. Kullanılan araçlar farklı olsa da amaç aynıydı. Bu milleti durdurmak, esir almaktı tamamının hedefi. Emperyalist hesaplar vardı hepsinin arkasında.
Çanakkale’de Hintlileri, Anzakları ve Afrika’dan getirdikleri kabileleri kullandılar. 15 Temmuz’da içimizdeki hainleri. Bugün de o hainlerin başı olan Fetullah Gülen’i korunaklı bir malikanede besliyor, koruyup kolluyor, kol kanat geriyorlar.
“Bitti, geçti gitti” diyemeyiz o yüzden. Elbette FETÖ’nün belini kırdık. Ama mücadele devam ediyor. FETÖ gider bir başkası gelir. PKK ve bugün batılı pek çok gücün koruyup kolladığı YPG’ye de o gözle bakmak lazım.
Yok bunların birbirilerinden farkları. Hepsi bu millet ve bu topraklar üzerinde hesap yapanlar için kullanışlı aparatlar. Tarih boyunca bunları hep buldular, yarın da başkasını bulup kullanma ihtimalleri var elbet.
***
Hakkımız, 15 Temmuz Destanı ile övüneceğiz elbet…
Ama yetmez, aynı zamanda uyanık olmak zorundayız. Bu coğrafyada yaşamanın, ayakta kalmanın kaçınılmaz bir gereği bu. Çünkü bir yerden değil, adeta binlerce koldan saldırıyorlar.
O yüzden…
Bu milletin değerlerine sıkı sıkıya sarılmak, meselelere milli gözlükle bakmak, yıkmak değil yapmakla ilgilenmek zorundayız. FETÖ darbelenmiş ve çökmüş olabilir, ama yerini doldurmak isteyen o kadar çok yapı var ki!
AKŞAM
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol