LGBT temalı, pagan ayinli Paris 2024 sona erdi!

  • GİRİŞ14.08.2024 15:50
  • GÜNCELLEME21.08.2024 09:28

26 Temmuz’da resmi açılış töreni ile başlayan 2024 Paris Yaz Olimpiyat Oyunları 11 Ağustos’ta tamamlanan müsabakalar ile sona erdi.

Fransa’nın başkenti Paris ana merkez olmak üzere toplam 16 farklı şehir ya da lokasyonda gerçekleştirilen etkinliklerle madalya kazanan ülkeler ve sporcular belli oldu. 

1924 Olimpiyatları’ndan tam 100 yıl sonra yeniden bu büyük organizasyona ev sahipliği yapan Paris’in ilk kez stadyum dışında Sen Nehri boyunca gerçekleştirilen açılış töreni tüm dünyada büyük yankı uyandırdı ve eleştirilerin odağı oldu. Eleştirilen en temel noktaları, tören boyunca yapılan eşcinsellik propagandaları ile Hz. İsa’ya atfedilen son akşam yemeği ritüeli ile dalga geçilen bir gösteri ve zaman zaman tekrarlanan “pagan” sembolleriydi. Sakallı kadınlar, kadın elbiseleri giymiş erkekler, neredeyse her şovda yer alan eşcinsel tiplemeler ve açık LGBT mesajları olayın boyutunu daha da çirkinleştiriyordu.

İsrail’in Filistin’de uyguladığı vahşete sessiz kalan, soykırım karşısında üç maymunu oynayan Batı dünyası, olimpiyatlardaki iki yüzlülükleriyle de yine taraflarını belli etmiştir. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının hemen akabinde Rus sporcuları ve hatta Rusya’ya destek veren Belaruslu sporcuları tüm uluslararası spor müsabakalarından men eden başta IOC olmak üzere dünya sporuna yön veren kurum ve kuruluşlar söz konusu İsrail ve sporcuları olunca sessiz kalmışlar ve tepkilere, başvurulara rağmen herhangi bir karar alamamışlardır. Sözde laik ve demokratik Fransa’nın açılış töreni ve olimpiyatlarda kendi sporculara başörtüsü yasağı getirmesi de yine Paris 2024 adına unutulmaması gereken skandallar olarak akıllara kazındı.

Şimdi gelelim Olimpiyat Oyunları’ndaki performansımıza…

Aslında her şey çok güzel başlıyordu bizim için bir önceki olimpiyatları 2’si altın 13 madalya ile kapatınca başarı çıtamızı yükseltmiştik. Üstelik geleneksel madalya branşlarımızın dışında okçuluk ve kadın boksunda altığımız altın madalyalar ile cimnastikte gelen bronz madalya ümidimizi ve madalya beklentilerimizi de yükseltmişti. Kadın voleybol takımımız Avrupa ve dünya şampiyonu unvanıyla olimpiyat oyunlarının da favorisiydi, tekvandoda güreşte birçok branşta sporcularımız geride kalan yıl içinde birçok önemli başarılar elde etmişlerdi.

Ancak ilk golü olimpiyat açılış töreninde yedik. Milli takım kafilemizin giydiği ama toplumun hiçbir kesimi tarafından kabul görmeyen ve ne yazık ki “pijama”yı andıran kıyafetlerimiz açılış törenindeki skandalları bile gölgede bıraktı.

Atıcılıkla tarihimizin ilk olimpiyat madalyası Yusuf Dikeç, Şevval İlayda Tarhan ikilisinden geliyor, üstelik iki sporcumuz altın madalyayı son atışta kaçırıyorlardı. Derken Yusuf Dikeç, ikonikleşen bir hareketle tüm dünyada özellikle de sosyal medyada viral oluyor, Türkiye hayal bile edemeyeceği bir reklam yapıyordu.

Bu moralle geçen günlerde en büyük altın madalya umutlarımızdan bir önceki olimpiyatların şampiyonu Busenaz Sürmeneli’nin çeyrek finalde rakibine yenilmesi ve elenmesi tüm ülkede hayal kırıklığı oluştururken, akabinde gelmeyen altın madalyalar milletçe büyük bir stres yaşamamamıza neden oluyordu. Artık herkesin tüm beklentisi geleneksel olarak güreşte alınacak madalyalar ile olimpiyatları kapatacağımız yönündeydi. Ancak dünya, olimpiyat ve Avrupa şampiyonumuz Türk sporunun efsanesi Taha Akgül, skandal bir hakem performansı ile yarı finalde elenince belki de son altın madalya ümidimiz de bir başka olimpiyata kalıyordu.

Nitekim olimpiyatlar tamamlandığında, Türkiye 3 gümüş, 5 bronz olmak üzere toplam 8 madalya ile tamamladı. Yusuf Dikeç ve Şevval İlayda Tarhan’ın (atıcılık) yanı sıra milli boksörler Hatice Akbaş ve Buse Naz Çakıroğlu (boks) gümüş; Taha Akgül, Buse Tosun Çavuşoğlu (güreş), Esra Yıldız Kahraman (boks), Mete Gazoz, Ulaş Berkim Tümer, Abdullah Yıldırmış’tan oluşan okçululuk milli takımımız ile Nafia Kuş (teakwondo) bronz madalya kazanan sporcularımız oluyordu. Böylelikle 18 branşta, 54 kadın, 57 erkek toplam 101 sporcuyla katıldığımız Paris 2024’ü, tam 40 yıl sonra, 1984 Los Angeles Olimpiyatlarından sonra ilk kez altın madalya kazanamadan tamamlıyorduk.

Olimpiyat Oyunlarına katılım hakkı elde eden 204 ülke arasında kazandığımız madalya sayısı bakımından 64’üncü sırada yer aldık. ABD, 40 altın, 44 gümü, 42 bronzla ilk sırada, Çin 40 altın, 27 gümüş, 24 bronzla ikinci, Japonya ise 20 altın, 12 gümüş, 13 bronzla üçüncü sırada yer alan ülkelerdi.

Madalya sayıları, listeye giren ülkeler, ilk 10, 20 vs. bunların hepsi uzun uzadıya analiz edilmesi ve dersler çıkarılması gereken konular.

Ancak bazı hususlara dikkat çekmezsek, popülist söylemlerden ya da “başarı”, “başarısızlık” gibi günü kurtaran laflardan öteye geçemeyiz.

Türkiye, Olimpiyat Oyunları için kota veren 37 spor disiplinin sadece 18 tanesinde başarılı olup Paris’e sporcu gönderebildi. Buda demektir ki, madalya kazanma potansiyelimiz olan 19 branşta (yüzlerce madalya demektir) bırakın yarışmayı temsil edildiğimiz sporcumuz dahi yoktu.

Bununla birlikte en çok sporcunun temsil edildiği takım sporlarında -kadın voleybol hariç- futbol, basketbol, hentbol hiçbirisinde kadın ve erkek dallarda yer alamadık.

En çok madalyanın dağıtıldığı (101) ve olimpiyatların temel taşları olarak kabul edilen atletizm, yüzme ve cimnastikte ise katılan sporcu sayımız kısıtlı olmakla birlikte çoğu dalda final bile göremedik. Özellikle 35 madalyanın dağıtıldığı yüzmede sadece 16 yaşındaki milli yüzücümüz Kuzey Tunçelli 1500 mt finali yüzebildi. Üstelik bu final Türkiye’nin olimpiyatlar tarihindeki ilk finaliydi. Yine 48 madalyanın dağıtıldığı ve olimpiyatların anası kabul edilen atletizmde hiçbir sporcumuz madalya kazanma başarısı gösteremezken birçok branşta ya katılım sağlayamadık ya da katıldığımız sporcular final göremedi. Ersu Şaşma ile sırıkla yüksek atlamada madalyaya çok yaklaştık ancak genç sporcumuz tarihi bir başarı elde etmesine karşın madalya kazanamadık. Büyük madalya beklentileri ile takım halinde kota alarak katıldığımız cimnastikte de hem takım hem bireyselde madalya gelmeyince doğal olarak madalya sayısı düşük kalacaktı. Bununla birlikte, boks, güreş ve tekvando gibi madalya beklentimizin yüksek olduğu branşlarda da altın madalya gelmeyince zaten madalya sıralamasında ilk 20’nin hatta ilk 30’un dışında kalmamız kaçınılmazdı.

37 olimpik branştan 33 tanesi Türkiye’de olimpik federasyonlar tarafından temsil ediliyor. Ancak ne yazık ki 33 federasyonun 14 tanesi olimpiyatlara 1 sporcu bile gönderemedi. Geri kalan 19 federasyonun 14’ü ise katılım sağladığı branşlarda ülkemize madalya kazandıramadı.

Tabi ki olimpiyat oyunları sadece madalya sayıları üzerinden değerlendirilemeyecek ve sporcularımızı sadece bu kıstasla ölçemeyeceğimiz büyüklükte ve kıymetinde bir organizasyondur. Ancak günün sonunda olimpiyatlara katılım sağlamak kadar elde edilen başarılar da kazanılan madalya sayıları ve ilk 8 içerisine girip olimpik diploma almakla ölçülüyor.

Türkiye sadece 5 farklı federasyonla yani 5 farklı branşa Paris 2024’te madalya kazabildi. Bunlar; atıcılık, boks, güreş, okçuluk ve teakwondo’ydu. Bu branşlardan da boks bana göre Paris 2024’te Türkiye adına en başarılı branş oldu. 2 gümüş, 1 bronz madalya ile takım halinde ülkemize en fazla madalya kazandıran federasyon oldu. En büyük talihsizlikleri 2 final maçından da gümüşle ayrılmalarıydı. Güreş ise organizasyonu 2 bronz madalya ile kapattı. Ata sporumuz olduğu için güreşten her zaman beklentiler en yüksektir ama unutmayalım ki tüm madalya sorumluluğunu güreşe yükleyip, olimpiyatların sonuna doğru güreşçilerimizin alacağı madalyalarla organizasyonu kapatma stratejisi her zaman geçerli olmuyor. Üstelik son 20 yılın madalya depoları olan ağır sıklet güreşçilerimiz (Rıza Kayaalp, Taha Akgül, Yasemin Adar) artık kariyerlerinin son bölümlerindeler. Okçuluk Tokyo’da Mete Gazoz’un altın madalyasıyla zirve yapmıştı ancak bu olimpiyatlarda erkekler takımda gelen bronz madalyayla bu başarılarının gerisinde kaldılar. Atıcılık ise tarihimizdeki ilk atıcılık madalyasını ülkemize kazandırarak önemli bir ivme yakaladı. Bundan sonra çıtayı yükseltebilirlerse olimpiyatlarda daha fazla madalya alma imkanımız olabilir. Teakwondo ise bu olimpiyatlarda da madalya geleneğini sürdürdü ama beklentiler daha fazlaydı.

Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu, Taner Sağır, Nurcan Taylan gibi isimlerle dünyaya nam saldığımız halterde sadece 1 sporcu ile temsil edilmemiz kabul edilebilir bir durum değil. Doping skandallarının ardından zor zamanlar geçiren halter sporu yeniden yapılanarak ülkemizi hak ettiği seviyeye çıkartmalı. 

Olumlu izler

Atletizmde Ersu Şaşma’nın erkekler sırıkla atlamada son ana kadar madalya mücadele vermesi önemliydi ama bu branşta çok daha fazla sporcuyla çok fazla final yapmamız gerekiyor.

Yüzmede Kuzey Tunçelli gibi 16 yaşında bir gencimizin tarihimizde ilk kez final yüzmesi çok kıymetli ama en çok madalya dağıtılan bir branşta sadece 1 finalimizin olması kabul edilebilir bir durum değil. Çok daha fazlasını yapmalıyız.

Okçulukla başörtüsü ve sürekli gülümseyen yüzüyle 18 yaşındaki Elif Berra Gökkır o kadar büyük bir sempati oluşturdu ki eminim bu sempati okçuluğun gelişimi ve yaygınlaşmasına büyük katkı sağlayacaktır.

Eskrimde Enver Yıldırım 52 yıl sonra olimpiyatlara kota alan ilk erkek eskrimci oldu. Nisanur Erbil, 100 yıllık eskrim tarihimizde kılıç kategorisinde olimpiyatlara katılan ilk kadın eskrimci oldu. Bunlar çok önemli kilometre taşları. Ancak devamını getirmek lazım.

Ve Yusuf Dikeç…

Sportif başarıyla sağlayamadığımız reklamı atıcılık madalya mücadelesindeki ikonik duruşuyla Yusuf Dikeç sağladı. Dünya genelinde viral olan, sosyal medyada paylaşım rekorları kırılan Dikeç’in eli cebinde pozu, dünyanın önde gelen medya kuruluşlarında haber oldu. Altın madalya alamadan kapattığımız olimpiyatlarda en büyük kazancımız Dikeç’le elde ettiğimiz tanıtım ve reklam oldu belki de…

Yorumlar4

  • İnanıyor musunuz? 3 ay önce Şikayet Et
    Spor bakanliginin, spor mudurluklerinin,federasyonların, kulüplerin sporcu yetistirdigine,,yetistirecegine, imkan ve İsrail htimal veriyorsanız, baştan yanlış yoldasınız,sahte madalyalar ve başarılarla milletin çocuklarına tuzak kurulmamali,çocuğunu spora yönlendiren milletimizi nasıl uyaririz bilmeyiz ama vaz gecsin
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Eğrisi doğrusu 3 ay önce Şikayet Et
    Türk gençlerine bakın gidin serseri olan çocuklara belki de hepsi özel çocuklardır bilemeyiz belki bir el uzatılmasını bekliyorlar çocuklarımız serserilik kursu alasıya kadar elinden tutulsa sporlara yöneltilse kötü mü olur.. Şimdi herkes kolay para kazanma derdine düşmüş hap ot esrar ya kullanıyor ya satıyor..profesyonel destek lazım sporun içinden gelmiş insanlara yetki verilebilir
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • qwerty 3 ay önce Şikayet Et
    Tam bir fiyaskoydu bu olimpiyatlar. Ben olsam federasyonları baştan aşağı kovarım. Önce de güreşten başlarım
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • deli abi 3 ay önce Şikayet Et
    Bu kadar genç nüfusa ve o kadar sportif kuruma rağmen bu durum kabul edilebilir bir durum değil. Suçlayanlar öncelikle kendi yönetimlerini gözden geçirmeliler.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat