Hayaller Bilbao, gerçekler Rize!
- GİRİŞ14.02.2025 08:37
- GÜNCELLEME14.02.2025 08:37
Galatasaray, son 3 sezonun en ağır yenilgilerinden birini aldı. Okan Buruk döneminde böylesine kötü oynayarak ve daha ötesi kötü mücadele ederek mağlup olunduğunu çok hatırlamıyorum.
Peki ama dünden bugüne mi değişim yaşandı, yoksa düşüş daha önce mi başlamıştı? Bence ikincisi.
Zirveye yükselirken, oyuncu gücüyle beraber oyun gücü de gerekir. Zirvede kalmak için, yalnızca oyuncu gücü yeterli diye düşümmek doğru değildir.
Galatasaray kadrosu, Icardi'nin sakatlığı başta olmak üzere günden güne geri gitti ve birbirinden uzaklaştı. Hatta bu uzaklık, bazı oyuncuların ayrılışı, yeni yüzlerin katılımıyla bir kabuk değişimine doğru gitti. Fakat bilin bakalım ne yok? Zaman yok. Üst üste maçların oynandığı bu dönemde kadrodaki bu büyük dönüşüm hamlesi, elbette sancıları da beraberinde getirecektir. Ancak bu bir yeni doğuş sancısı mı, yoksa keskin düşüşün öncü hareketleri mi onu zaman gösterecek.
Kadro dönüşümü esnasına denk gelen sakatlıklara (Yunus ve Jakobs) bir de cezalılar eklenince (Osimhen, Sanchez ve Torreira) Galatasaray için ilk 11 oluşturmanın dahi zor olduğu bir maç önü hazırlık süreci oldu.
Bir önceki yazımda belirttiğim, yerel rekabetin kaos rüzgaları da tuz biber oldu.
AZ Alkmaar'ın genç, dinamik ve toplu halde doğru oynayan oyuncu grubuyla da karşılaşınca, mağlubiyet kaçınılmaz hale geldi.
İtiraz edilebilecek durum şu: Galatasaray yenilebilir. Galatasaray elenebilir. Ne ilk, ne son olacak bu. Fakat Galatasaray, bu şekilde mücadeleden uzak, bu şekilde oyunu bırakırcasına yenilemez. Bir isyan, bir tepki gerekirdi. Sahada bunu yapan çok az oyuncu vardı.
Bazen, başarının içine saklı göz ardı edilen durumlar, henüz problem haline gelmeden çözülmelidir. Oyunun erimeye başlaması, dar kadro kullanımı ve oyuncuların keyif aldığı oyun biçiminde ısrar etmek, kötü sonuçlar getirdi. Son 2 yılın şampiyonu, üst üste rekorlar kıran bu takımın böylesine kötü savunma yapması, altyapılarda öğretilen temel prensiplere aykırı davranması, umursamazlığa varan skora tepkisizlik, Galatasaray taraftarının hiç kabul edebileceği bir şey değildir.
Futbol, her daim ciddiyet ve aidiyet gerektiren, dünün olmadığı, bugünün baz alındığı; genelde acımasız, fiziksel olarak hazır olmanız gereken, yardımlaşmaya dayalı bir oyundur. Bu kriterlerden biri veya birkaçı eksik olduğunda, ortaya başarı çıkma ihtimali azalır.
Galatasaray'daki bu düşüşün, bir reaksiyon maçı ile önce durması, ardından yeni transferlerin etkisiyle yükselişe geçmesi gerekir. Sarı kırmızılıların önünde, bu reaksiyon için çok ideal 3 maç var.
İlk maç Rize'de. Üstelik Pazartesi günü. Pazartesi ne demek? Puan farkının 3 olduğu bir maça çıkılacak anlamı taşır. Çünkü Fenerbahçe'nin bu yükselen oyunuyla ve moraliyle Kasımpaşa karşısında puan kaybetme ihtimali yok denecek kadar az. Her daim sert geçen Rize deplasmanında reaksiyon vermeli. Verilmedi mi? Sıradaki maç, 4 yenilen AZ Alkmaar'ın genç kadrosuyla 52 bin kişi önünde rövanş imkanı. Tarihte daha önce yapıldı mı bu tarz geri dönüşler? Yapıldı. Bu kez yapılır mı? O günün şartları belirleyecek. AZ Alkmaar ile rövanşta da reaksiyon verilmedi mi? O zaman bir dakika. Derbi var. Fenerbahçe maçı. Puan farkı 3 ise, Avrupa'dan da elenilmiş ise, işte bu şartlarda derbi Galatasaray için sezonun en kritik anı olur. O maçta da mı reaksiyon verilmedi? O zaman oturup Galatasaray taraftarının reaksiyonunu izleyebilirsiniz.
Evren Göz - Haber7
Yorumlar21