Vesayeti yıkan sorular
- GİRİŞ09.09.2024 09:22
- GÜNCELLEME11.09.2024 09:05
Ortalama her 10 yılda bir askeri darbe vakasının yaşandığı..
Her darbede “Atatürkçülük” maskesinin takıldığı..
Cunta hevesiyle siyasetçilerin hizaya getirildiği..
“Postalı” görenin “şapkasını” alıp gittiği..
Askeri kurmayların siyasi parti lideri gibi kameralar karşısında boy gösterdiği..
Paşaların her konuda ahkam kestiği..
Milletin inancını yaşama talebinin “irtica” diye kodlanıp, PKK’dan daha tehlikeli görüldüğü..
“Eski Türkiye” uzak geçmişte değil.
2002 yılında AK Parti iktidar olduğunda tam olarak böyle bir ülkenin yönetimine gelinmişti. Recep Tayyip Erdoğan, askeri vesayet odakları ve onların güdümündeki statükocu yapılarla hayati mücadeleler vererek Türkiye’yi bugünlere getirdi.
Erdoğan’ın kendi ifadesiyle: “Vesayet güçleriyle, darbecilerle, cuntacılarla, lobicilerle vuruşa vuruşa ülkeye çağ atlatıldı.”
Yeniden Büyük Türkiye hayaliyle emin adımlarla yarınlara yürüyen ülkemiz, “Peygamber Ocağı” vasfını asırlardır taşıyan ordusuyla hudut içi ve hudut dışında birçok başarıya ulaştı.
Ordu; Malazgirt’teki, Mohaç’taki, İstanbul’un fethindeki, Çanakkale’deki vasfını yeniden kazandı.
Askerin siyasetle değil kendi işiyle meşgul olduğu ülkede neler yapılabileceği bütün dünyaya gösterildi.
*
30-31 Ağustos tarihleri arasında Harp Okulu’ndaki mezuniyet töreninde o eski karanlık günleri hatırlatan şok bir video kaydı paylaşıldı.
Mezun olan teğmenlerin yaklaşık 3’te 1’inin bir araya gelerek, ana merasim sonrasında “kılıçlar” çekili halde tuhaf bir yemin metnini seslendirdikleri görüldü.
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganıyla başlayan gerilimli sahne, her tarafa çekilebilecek kelimelerle bezeli ucube bir metnin hep birlikte okunmasıyla devam ediyordu..
28 Şubat sürecinde uydurulan bu korsan yemin, 2016’daki FETÖ darbe girişiminden sonra kaldırılmıştı oysa..
Peki o yemin masum muydu?
Yoksa bir tezgahın, organizasyonun, sinsi hazırlığın ve milli iradeye parmak sallamanın bir ürünü müydü?
Toplumda büyük rahatsızlık oluşurken; iflah olmaz cunta heveslilerinin bu durumu sahiplenip desteklediği görüldü. Kimisi “Atatürkçülük” kisvesiyle olayı basitleştirme yoluna gitti. Kimi cunta karşıtları “tehlikeli durum” olduğu yönünde sesler yükseltti..
Askeri cuntanın ne demek olduğunu siyasete atıldığı ilk günden beri çok iyi bilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son sözü söyleyerek, korsan yeminle yapılanın yanlış olduğunu vurguladı. Birkaç kendini bilmezin ordudan temizleneceğinin altını çizdi. Ve o sözleri haykırdı:
“Bu kılıçları kime çekiyorsunuz?”
*
Bu soruda, Başkan Erdoğan’ın cuntacı vesayet odaklarıyla vuruşmasının kodları yer alıyordu.
Türkiye’nin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılından bu yana ordu üzerinden siyasi hesap görenlere karşı aynı tutumu, aynı biçimde sergilemişti:
Çarpıcı soruyla…
*
Tarih 2003…
AK Parti iktidarı henüz 1 yaşını yeni doldurmuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Kur'an Kursları” yönetmeliğinde 7 maddelik değişiklik yapıldı.
Kurslara yönelik 28 Şubat sürecinde başlatılan baskıların hafifletilmesini öngören bu değişiklik, vatandaşların akşamüzeri Kur’an-ı Kerim ve dini eğitim alabilmelerinin önünü de açmıştı.
Askeriye ile bir ilgisi yoktu meselenin.. Fakat duramadılar..
Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, bu değişikliklerin Genelkurmay Başkanlığı’na sorulmadığından şikayetçi oldu.
Konu günlerce medyada yazıldı çizildi..
Başkan Erdoğan, tartışmaya noktayı bir soru işaretiyle koydu:
“Ülkemizde Kur’an’ın öğrenilmesinden neden korkuyoruz? Ben bunu anlamıyorum!”
*
Yıl 2007…
Ahmet Necdet Sezer’den sonraki cumhurbaşkanının kim olacağına yönelik tartışmaların yaşandığı, önce Tayyip Erdoğan’ın, sonra Abdullah Gül’ün adaylığına “eşi başörtülü” denilerek malum çevrelerin karşı çıktığı.. Abdullah Gül’ün adaylığı resmen açıklanınca vesayet odaklarının harekete geçirildiği.. Bindirilmiş kıyaların Cumhuriyet Mitingleri düzenleyerek kaotik ortam oluşturmaya çalıştığı 2007 yılına gidelim.
2007 yılının YAŞ toplantısında Genelkurmay, “Okullarda başörtüsü takıldığı ve gericilik tehlikesi olduğuna dair rapor” masaya getirir.
Raporu hazırlatan, dönemin Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin’dir.
Rapor YAŞ toplantısında masaya getirilir ve tek tek okunur.
Fakat, Başkan Erdoğan’ın tepkisi yine benzer şekildedir:
“Siz beni mi tehdit ediyorsunuz? Beni bana şikayet ediyorsunuz! Burada yazan şeylerin çoğu benim ‘evet’ dediğim şeyler…”
*
İsmail Hakkı Pekin, yıllar sonra verdiği bir mülakatta “Hepimize çok ağır konuştu. Biz o raporu sunarak hata ettik.” der..
Mezuniyet töreninde Başkomutan Erdoğan’ın alanda bulunmadığı esnada o kılıçlı korsan yemini okuyan teğmenler de pişman mıdır? Bilinmez.
Onları yönlendiren odakların “sarsıldığı” kesin..
Çünkü o vesayetçi odaklar, Başkan Erdoğan’ın “sorularını” ve sonra olanları iyi bilir.
Faruk Arslan / Haber7
Yorumlar4