Kıbrıs’a dikkat
- GİRİŞ12.04.2025 09:23
- GÜNCELLEME14.04.2025 08:35
Terör örgütü PKK’nın elebaşı Duran Kalkan son dönemdeki konuşmalarının hemen hepsinde Kıbrıs’ı işaret ediyordu..
“Dananın kuyruğu Kıbrıs’ta kopacak. Bu savaşın merkezi Türkiye’dir.” diyordu teröristbaşı..
ABD’nin Yunanistan’ı hazır hale getirdiğini, GKRY’ye İsrail eliyle hava savunma sistemleri kurulacağını ve yerleşik düzenin Kıbrıs üzerinden Türkiye ile çatışmaya gireceğini söylüyordu..
Türkiye karşıtı planlar yapan şer şebekesi olarak Amerika-Almanya-İsrail üçlüsünü işaret ediyordu.
2024 yerel seçim sürecine sıkça verilen bu beyanatların ardından ABD’de yönetim değişti, Almanya’da hükümet düştü, İsrail’de siyasi ve askeri gerilimi daha da tırmandı. Hatta ülkemizde ‘terörsüz Türkiye’ süreci başladı ve elebaşı Öcalan tarafından PKK’nın feshi gündeme getirildi. Fakat Kıbrıs’ta Türkiye’ye karşı ne gibi planlar yürütüldüğü veya yürütülüyor olduğu parantezi açık kaldı.
*
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarında inanç hürriyeti üzerinden suni bir gerilim başlatıldı.
KKTC’de eğitim öğretim yılının ikinci döneminin başladığı 17 Şubat’tan bu yana derslere başörtülü olarak giren İrsen Küçük Ortaokulu’ndaki talebeye karşı öğretmen sendikaları tavır aldı.
3 hafta boyunca başını örterek okula gelen ve derslere giren H.İ. üzerinden bir anda “Laiklik” temalı gürültü koparıldı.
İrsen Küçük Ortaokulu’nda haftalar boyunca hiçbir problem olmaksızın devam eden süreç bir anda gerilim konusu oldu.
*
KKTC’deki Bekirpaşa Lisesi’nde 2,5 yıldır derslere başörtülü olarak giren öğrenci de hedef alındı. Yıllardır tesettürüyle öğrenimini sürdüren lise öğrencisi bir anda “laikliği tehdit unsuru” yapıldı. Okullarda statüko kuran öğretmen sendikaları, Bekirpaşa Lisesi’ndeki kız çocuğunu hedef aldı. Tam sınav haftasında sendika idarecilerinin baskısıyla iki başörtülü öğrenci kapı dışarı edildi.
Devletin okullarında yuvalanan odaklar, küçücük çocukları “laikliği yıkıcı unsur” olarak kodlamaya başladı.
Hem öğrenciyi hem ailesini kapıdan çevirdiler..
Basına sürekli provokatif açıklamalar yaptılar..
Olan biteni yerinde incelemek için okula ziyarete gelen Milli Eğitim Bakanlığı yetkilisini dahi okula almadılar..
CHP’nin Türkiye’deki sokak eylemlerine paralel olarak “sokağa inme” kararı aldıklarını duyurdular..
Eğitimle alakalı-alakasız birçok örgütle bir araya gelerek önceki gün kalabalık bir organizasyonla eylem yaptılar..
Başörtülü öğrencilere karşı aldıkları tavırda kendilerini şöyle savundular:
“Kıbrıs Türklerinin kendi töresi vardır”
“Kıbrıs Türk toplumu laikliğinden vazgeçmeyecek”
“Bu siyasal İslam tahakkümünü derinleştirme hamlesidir”
“Atatürk ilke ve devrimlerinden vazgeçmeyeceğiz”
Vesaire...
KKTC Anayasası gereği hiçbir öğrencinin eğitim hakkının engellenemeyeceği bir kenara;
Evrensel hukuk kaidesi olan “inanç hürriyeti” nerede kaldı?
“Haydi kızlar okula” sözcükleri nerede kaldı?
“Kendileri gibi olmayanlara hoşgörü” nerede kaldı?
“Bir arada ve insanca hayat” gibi süslü cümleler nerede kaldı?
Bu gibi argümanlar sadece sayıca az ve kamu kurumlarını ele geçiremedikleri yerlerde mi geçerli? diye soruldu kendilerine defalarca...
Fakat yine bildiklerini okudular.
*
Ve “ağızdaki esas bakla” çıkıverdi
Açıktan Türkiye hedef alınmaya başladı.
Başörtüsü karşıtı organizasyonları tertipleyen Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Başkanı Selma Eylem’in yer aldığı 11. Köy isimli Youtube programında İngiltere’nin Kıbrıs işgali övüldü..
İşgal sürecinde İngilizlerin “terbiyesinin”, “hukukunun” nitelikli olduğuna dair güzellemeler yapıldı..
Kıbrıs Türklerini Barış Harekatı ile ölümden kurtaran Türkiye’nin kendilerini “yok ettiği” hezeyanı öne sürüldü.
Yetmedi..
Kıbrıs merkezli Avrupa gazetesinde “İşgal bölgesinde türban krizi: Yerleşimci kolonisinde bahar temizliği” başlıklı yazı yayınlandı.
Aziz Şah isimli bir İngiliz kalıntısının imzasıyla yayınlanan yazıda Türkiye’ye “sömürgeci” denildi..
KKTC yetkilileri ve Türkiye’den yavru vatana gelenlere “sömürge yerleşimcileri” ithamı yöneltildi..
KKTC için “Türkiye’nin işgal bölgesi” ifadesi kullanıldı..
Tesettürün ise “sömürge yerleşimciliğinin konusu olduğu” hezeyanına yer verildi..
*
KKTC hükümeti şimdilik pansuman tedbir niteliğindeki disiplin tüzüğünü Resmi Gazete’de yayımlayarak tartışmalara ket vurma adımı attı.
Kılık kıyafet tüzüğü ile lise öğrencilerinin inancı gereği başlarını örtmesi serbest bırakılırken, ortaokullarda bu karar okul idaresine bırakıldı.
Buna göre ortaokul düzeyinde yasakçı sendikaların hükümran olduğu okullarda öğrenciler yine başını örtemeyecek..
Fakat malum sendika bu tüzüğe de itiraz ediyor..
KTOEÖS Başkanı Selma Eylem, sokak eylemi konuşmasında, “Bu kararı alan hükümet artık bu toplumu temsil etmiyor. Ne tüzüğünüzü ne de sizi tanıyacağız. Gidin.” dedi..
*
Yoktan yere başlatılan bu tartışmada sükunet için hangi adım atılırsa atılsın KKTC’de yerleşik statükocuların sesini kesmeyeceği görülüyor..
-Toplumu kutuplaştırmak için başörtüsünün özel olarak mı seçildiği..
-Neden lisede 2,5 yıl boyunca sorun olmayan başörtüsünün birdenbire “laiklik yıkıcı problem” haline getirildiği..
-Neden ortaokuldaki 14 yaşındaki tek bir çocuğu okuldan kovmaya kadar varan faşist eylemlere bir anda giriştikleri..
-Neden tartışmayı sürekli Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC Büyükelçisi Ali Murat Başçeri’ye bağladıkları..
-Neden Türkiye’nin KKTC’deki garantör ülke vasfını tartışmaya açmaya çalıştıkları,
gibi soruların cevapları, “başörtüsü” ve “laiklik” görünümlü bu tartışmalarda söylenen sözlerden daha doğru sonuca ulaştıracaktır bizleri..
Öyle ya;
“Mesele Gezi değildi..
Biz hala anlamadık mı?”
Faruk Arslan / Haber 7
Yorumlar105