Macron’un Cumhuriyetçi imamları

  • GİRİŞ23.11.2020 12:42
  • GÜNCELLEME24.11.2020 09:03

Fransa’da hukuk devleti çiğnenmeye devam ediyor. Gündem çok yoğun ve ard arda o kadar farklı konular geliyor ki takip etmek zorlaşıyor. Macron Avrupa’nın radikal kararlar alması için bastırıyor ve “hümanist Merkel’in” elinden liderliği almaya çalışıyor.

 

 

Aslında Macron’un yaptığı sadece devlet politikasını devam ettirmek. 1989 yılından beri Fransa göçmen ve Müslüman karşıtı bir politika izliyor. Buna 2007 yılından beri de Türkiye düşmanlığı eklenmiş durumda. Dolaysıyla olayları sadece Macron’a ya da Akdeniz-Libya-Karabağ-Suriye gibi olaylara bağlamak yanlış olur. Sadece Sarkozy’nin zamanında çıkışlarını hatırlasak yeterlidir. O dönemdeki olumlu havaya rağmen Türkiye’ye “asla üye olamayacaksın” denmiştir.

Şimdi ise Macron bunu bir üst seviyeye götürüyor. Yaklaşık 5 yıldır kamuoyu hazırlandı. Türkler ve Müslümanlar hakkında inanılmaz haberler yapıldı. Erdoğan özelinde bu haberler hem Fransa’dan hem de Türkiye’deki Fransız medyası muhabirleri tarafından sistematik bir şekilde işlendi.

 

 

Akıllarınca Erdoğan sabah akşam Avrupa’da Türkleri örgütlüyor, siyaset yapacaklar mı yapmayacaklar mı, hangi parti altında ya da kendi partileri adına politikaya atanmalarını belirledi. İşi o kadar ileri götürdüler ki Türkçe derslerinde anlatılan kurtuluş savaşını “Erdoğan propagandası”, “milliyetçilik” gibi kavramlarla kötülemeye başladılar.

2016 yılından sonra vatanını seven her bir insan gibi birçok Türkün, FETÖ’cüleri şikâyet etmesini “ispiyonculuk”, “Erdoğan’ın MIT’i” diye sundular.

Fransa İslam’ı

2002 yılında daha İçişleri Bakanı iken, Nicolas Sarkozy, Müslümanların temsilcisi olarak “Müslümanlar Konseyini (CFCM)” kurdu. Amaç devlet ile muhatap olacak tek kurum oluşturmak ve devletin beklentilerini dayatmak.

Bu kurum Fransa’da büyük cami derneklerinden oluşuyordu. İçinde Diyanet, Milli Görüş, Türk Federasyonu gibi Türk camilerinin yanı sıra diğer Müslümanlar da vardı. İlk önce başına Paris Büyük camisi rektörünü atadılar. Nasıl olsa devlet ile çelişkiye girmeyen, her tartışmalı konuda devletten yana tavır alan biriydi.

Zamanla CFCM işlevini kaybetti. Hatta bir ara yerine başka dernekler kurmaya çalıştı devlet. Çünkü kontrol altında tutmak istediği kurum hem Müslüman halk tarafından benimsenmiyor hem de başına “devlete kafa tutan” insanlar geçiyordu.

Daha bir yıl önceye kadar da bir statüko oluşmuş ve kurum kendinden başkasını temsil etmiyordu.

Ancak Macron Fransa İslam’ı fikrini yeniden canlandırdı. Bunun için de yeni bir strateji belirledi. Bir taraftan Türkiye’ye saldırırken diğer taraftan Müslümanları toplu suçlu ilan etti. Yani nerede bir terör olayı olsa sanki tüm Müslümanlar suçluymuş gibi davranmaya başladı.

Coroavirüs’ün kasıp kavurduğu dönemde, 2 Ekim’de Müslümanları ayrılıkçı ilan ederek yeni bir yasa çıkaracağını söyledi. Sokak ortasında öldürülen öğretmen ve kilise saldırısı sonrasında da tam kamuoyu desteğini aldı.

Medya ile bu desteği pekiştirdi. Mesela bir ankette “Müslümanların %54’ünün Allah’ın yasalarının Cumhuriyet yasalarından üstün olduğuna inandığını” açıkladı. Bunu her fırsatta öne çıkartarak sanki Müslümanlar yasalara uymuyor diye sunuldu.

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi birçok sudan sebepler çıkardılar. 9 Aralık’ta 57 maddeden oluşan Müslüman karşıtı yasalar bakanlar konseyine gelecek. Fransız basını ise bu yasadan bazı kesitler sundu. Konuyu uzatmamak için sadece “Cumhuriyetçi İmamlar” konusuna değineceğim. Zaman zaman diğer konulara da elbette değinmek gerekecek.

Etiketlenmiş Cumhuriyetçi imamlar 

Bu yasadaki en sıkıntılı bölümlerden biri de camiler ve imamlar ile ilgilidir. Sanki teröristler camide yetişmiş ve camiler cumhuriyet düşmanlığı yapıyormuş gibi hedef tahtasına oturtuldu.

Tüm dikkatler şu anda “İmam labellisé” dedikleri “etiketlenmiş cumhuriyet imamlarını” üzerinde. Geçtiğimiz günlerde Macron CFCM’yi oluşturan dernekleri 15 gün içinde “imamlar fermanı-sözleşmesi” taslağını hazırladınız hazırladınız yoksa ona göre davranacağız diye açıkça tehdit etti. “Charte des imams” dedikleri aslında yurt dışından gelmemiş (özellikle Türkiye), Fransızca bilen imamlar istiyorlar. Belki bir şekilde buraya kadar anlaşılır her ne kadar diğer dinler Fransa dışından din görevlisi getirse de sadece laik bir devletin İslam’a bu kadar ayar vermesi anlaşılmaz.

Asıl mesele ise bu imamların cumhuriyet değerlerine saygılı olacağız sözleşmesini imzalaması. Çünkü bunun arkası açık ve neyi ifade ettiğini hiç kimse bilmiyor. Terör saldırıları kast ediliyorsa zaten bunu destekleyen hiçbir cami yok. Olsa bile zaten mevcut yasalar ile ya hapse atılıyor ya da sınır dışı ediliyor.

O halde beklentileri nedir? Bana göre en büyük tehlike bu cumhuriyet değerleri tanımındadır. Aslında özünden tamamen kopmuş bir İslam hedeflenmektedir. Mesela İmam hutbede “zina haramdır” dedi, orada bulunan istihbarat in aşağı ver şu imamlık kartını diyecek. Çünkü “zina” cumhuriyet değerlerindendir. Hele hele Lut kavmini anlatmaya kalkın bakalım ne olacak. Siz “Ey iman edenler faiz haramdır” dediğiniz zaman “Cumhuriyet bankalarına karşı düşmanlıktan” işlem yapılmayacağına kim garanti verecek.

Yav sen de böyle derin mevzulara girme yuvarla gitsin diyebilirsiniz. Peki o halde “anne babanıza öff bile demeyin” dediğiniz zaman “sen bireylerin özgürlüğüne karşı çıkıyorsun” demeyeceklerini nereden bileceğiz.

O kadar da abartma diyorsunuz ancak geçtiğimiz günlerde Müslüman derneği kapatıldı Fransa’da. Şunu önce belirtelim ki birileri fikir sahibi olmadan hüküm sahibi olmasın. Bu iki derneğin hiçbir üyesi hapse atılmadı, suçlama yapılmadı. Barakacity başkanı hakkında sadece kapatma ile alakalı olmayan bir dava açıldı. O halde bu imamların her bir sözünün cumhuriyet değerlerine karşı olmayacağını nereden bileceğiz?

Milli Görüş’ün kraldan kralcılığı

Avrupa’da rahmetli Necmettin Erbakan tarafından kurulan Milli Görüş bu CFCM içinde olan güçlü federasyonlardan biridir. Malumunuz siyasal olarak Akparti ve Erdoğan’a uzak hatta muhalif duruşu ile ön plana çıkmaktadır. Dikkat edin cemaatten bahsetmiyorum. Yöneticiler olarak Saadetten farkları yoktur.

Buna rağmen Fransız yetkililerin hedefi ve baskısı altında olmaktan kurtulamamıştır. Akparti iktidarından beri tüm camilere talimat gitmiş ve Türkiye konusunda sessiz kalmaları istenmiştir. Ancak bunun yanında Fransa’da toplumsal konularda da nadiren tavır almışlardır. Şimdi Fransa’da o kadar sert bir baskı ortamı var ki Milli Görüş teşkilatları kapatılma korkusu ile bir takım kararlar alıyor. CFCM’yi oluşturan diğer 8 federasyondan önce öyle bir aşk ile Macron’un tehditlerine boyun eğmişlerdir ki kendi üyeleri bile şaşırmıştır. Şimdi sağda solda Fransızca yayınladıkları bildirinin aksine Türkçe mecralarda “öyle demek istemedik” açıklamaları ile meşguller. O açıklamada sadece bir cümle bile Fransa siyasetini ne kadar yanlış okuduklarını göstermeye yeter. 

Fransa Milli Görüş teşkilatı başkanı Fatih Sarıkır aynen şöyle diyor: “Macron, böyle bir ortamda İslami cemaatlerle konuşurken aslında siyaseten bir risk de almış oldu, zira Fransa’da Müslümanlara yönelik ciddi bir ön yargı atmosferi yaşıyoruz”.

Cidden bunu söylemek için ya saf ya da art niyetli olmak lazım. Şu anda Macron’un dernekler ile görüşmesi hiçbir şekilde risk değil çünkü “ayar verdiğini ve bunu da ballandıra ballandıra anlattığını biliyoruz” çok iyi biliyor. Zaten başkan da daha sonra başka bir cümlesinde iç siyaset için Milli Görüş hedef alındı Macron böyle bir açıklama yaptı diyor.

Sayın başkan kusura bakmasın ama böyle boyun eğerek bir yere varılmayacak. Şu anda Milli Görüş camileri kapatılsın bakalım ne olacak. Diyanet de dahil olmak üzere şu anda dernekler CFCM’den çekilse ne olur? Ama kendisi de çok iyi biliyor ki Baraka City kapatıldığında, içişleri bakanı tüm dernekleri tehdit ederek “sakın destek vermeyin” dediğinde kimsenin sesi çıkmadı, hatta cemaatlere talimat gönderilerek o mağdurların savunulmaması istendi.

Öte yandan yine hukuksuz bir şekilde CCİF kapatılıyor. Bu derneğin tek görevi hukuki alanda Müslümanlara destek vermek. Yani Müslümanların hakkını savunuyor olması. Sayın başkana bu konu sorulduğunda hiçbir şekilde eleştiremiyor, karşı çıkamıyor, onun yerine “onların boşluğunu biz dolduracağız” diyerek daha garabet bir açıklama yapıyor.

Ayrıca Fransa Müslümanlara hukuka erişimi de yasaklayarak daha radikal grupların oluşmasına sebep olacak. Demokratik ve hukuksal yönden artık beklentileri olmayanların tavrı ne olacak?

Velhasıl ortam gergin. Fransa’da şu anda paralel olarak başka yasalar da geçiriliyor. Müslümanların özünde protesto yapmak, itiraz etmek pek görülmüş bir şey değil. Haklarında o kadar acımasız yasalar çıktı ama maalesef sesimizi yükseltemedik.

Şimdi bu insan haklarına aykırı yasalar geçerken Fransızlar da sessiz idi. Ama sonra bir baktılar hükümet “genel güvenlik yasası” adı altında onların özgürlüklerini de elinden alıyor. Bu yasa Müslümanlar ile alakası olmayan başka bir yasa. Ve sizin televizyonlarda gördüğünüz protestolar o yasalara karşı. Yoksa Müslümanları ilgilendiren yasa ile kimsenin ilgilendiği yok.

Fatih Karakaya

https://twitter.com/GundemFransa

Medyaturk.Info genel yayın yönetmeni

Yorumlar1

  • Fatih 3 yıl önce Şikayet Et
    Teșekkürler. Maalesef müslümanlar olarak kendi ayaklarımız üzerine durma mücadelemiz henüz bir kıvama kavuşmadı... Zamanında gurbetci sonra mülteci olarak gittik gidiyoruz o tarafa ve eziliyoruz... Bu hale düşmemize sebep cok... Çözüm için iman, sonra da salih amel gerek bence...
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat