Özgürlüğüme dokunma!

  • GİRİŞ14.12.2020 09:11
  • GÜNCELLEME14.12.2020 09:19

Fransa’da her hafta sonu polis ile vatandaşlar birbirine giriyor. Daha doğrusu polis dövüyor, vatandaş ağlıyor. Çünkü Fransa Macron’un bir ara dediği gibi sanırım “diktatörlüğü” deniyor. Aslında şu anda 2 farklı yasa Fransa halkının tüm özgür haklarını elinden alıyor.

 

 

Bunlardan bir tanesi ve en çok gürültü kopartılanı “küresel güvenlik yasası”. Bu yasaya göre artık polisin görüntülerini yayınlamak yasak olacak, dronlar ile halkı izlemek yasal hale gelecek ve siyasi görüşler fişlenecek.

Fransız halkı bu yasaya çok kızgın ve kaldırılmasını istiyor ancak diğer yasa ile ilgili çok cılız sesler çıkıyor. Halk bu yasaların onları da ezip geçeceğinin farkına varamıyor. Eski adıyla İslamcı ayrılıkçılığa karşı yasa, yeni adı “Cumhuriyet değerlerini pekiştirme yasası” bakanlar kurulundan geçti. Önümüzdeki yıl meclisten geçerek yürürlüğe girmesi bekleniyor. Hedefinde Müslümanlar olduğu için halk – belki de suçlanmamak için- susuyor.

 

Peki bu yasa neler içeriyor?

Öncelikle yasa 5 bölümden oluşuyor ve açık bir şekilde İslam’ın 5 şartına atıfta bulunuyor. Böylece Macron açık bir şekilde artık “ilahınız da biziz, dininiz de biziz, bize biat ve ibadet edeceksiniz” demeye getiriyor.

Öncelikle dini ve kültürel dernekler alanındaki değişiklikleri kısaca şöyle özetleyebiliriz.

Devletten maddi yardım alan dernekler “cumhuriyetçi bağlılık sözleşmesi” imzalayacak. Bu sözleşmeye uymayanlara para verilemeyecek, verilenlerden geri alınacak.
Şu anda camilerin %90’ı 1901 yasası ile kültürel dernek olarak kurulmuş. Camileri laiklik kapsamına alan 1905 yasasına geçilmesi sağlanacak.
Yurt dışından gelen 10 000 €’dan fazla bağışlar devlete bildirilecek.
Artık camilerin hesapları yeminli müşavir tarafından onaylanacak (camiler aleyhine ekstra büyük masraf oluşturacak)
Resmi ibadet yerleri listesi yayınlanacak ve bazı kurumlar kolayca “ibadet yeri” olmaktan çıkartılabilecek. Bu da kapanmalarına neden olacak.
Bir dernek ya da caminin kapatılma gerekçeleri çoğaltılacak ve bakanlar kurulu karar verecek.

Ayrıca 3 aylık geçici kapatmalar daha çok kullanılacak. (Hakkınızda şüphe var, geçici kapatıyoruz denilebilecek)

İmamlar devlet tarafından onaylanacak ve onaylı olmayan imamlar namaz kıldıramayacak. Yurt dışından imamlar getirilemeyecek ve Fransızca bilmeleri zorunlu olacak. Fransızca bilmeyen öğretmenlerin Türkiye’den gelmesi durumunda Fransızca öğrenmesi/bilmesi şart olacak.

Camiler siyaset yapamayacak

Bu bölümde açıkça görüldüğü gibi camiler denetim altına alınacak ve “Cumhuriyet değerleri” gibi geniş bir kavram ile sürekli kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak. Kısa vadede bu kadar imam bulmak zor olacak. Kapatma gerekçesinde siyasi İslam ve siyaset ön plana çıkıyor.

Aslında bu bölümü çok önemli. Birileri camilerin siyaset ile işi ne olabilir diye haklı bulabilir. Ancak burada anlatılan bildiğimiz siyaset değil, bunun Müslümanları ilgilendiren konularda görüş bildirmek olduğunu anlamamız gerekiyor. Açık bir şekilde diyorlar ki Müslümanlar siyaset yapamaz. Sadece camilerden bahsetmiyoruz. Siz bir cami cemaatisiniz ve siyasete atılmaya karar verdiniz. Siz o camiye gittiğiniz için o cami kapatılabilecek. Hiçbir Müslüman artık bir partide olamayacak, parti kuramayacak çünkü bu ayrılıkçıya ya da siyasal İslam anlamına gelecek. Siz “biz Fransa’da şeriat istiyoruz” falan demenize gerek yok, “sosyal adalet istiyoruz” bile diyemeyeceksiniz.

Üstelik imamlara verilecek “etiketin” nasıl olacağı belli değil. Zina haramdır, faiz haramdır, kızınız gayri Müslüm biri ile evlenemez, İslam’ın tek din olduğu gibi daha listeyi uzatabileceğimiz birçok konuya artık değinemeyeceksiniz. Hele hele bu sıralar yaptıkları gibi kadın imamları ön plana çıkartınca ne olacak? Yoksa siz “kadın arkasında namaz kılmayan Cumhuriyet düşmanı cami misiniz?”

Sizin bu konulara değinmeniz bile “siyasal İslam” sayılacak. Peki Müslümanlara tüm siyasi mecralar kapatılınca kendini nasıl ifade edecek, itirazını nasıl dile getirecek?

Mesela geçen gün devlet kanalında Türkler ve camiler hedef alındı. Diyanetin Fransa’da camilere hutbeyi göndermesi bile “iktidar propagandası, siyaset” olarak nitelendirildi. Öte yandan bir kitapta “bizi Allah yarattı” diye yazması büyük sorun imiş çünkü “maymundan geldik teorisine” ters imiş. Varın artık siz gerisini düşünün.

Memurları korumak

Yasanın diğer bölümü ise memur ve devlete çalışanların korunması ile ilgili olacak.  

Memurlara ve devlete çalışanlara tehdit “Ayrılıkçı Baskı Suçu” adında yeni suç ile bu suçu işleyenler 5 yıl hapis ve 75 000 € para cezısına çarptırılacak.
Özel sektörde devlet için çalışan kişiler “dini tarafsızlık ilkesine” uyacak. Mesela başörtülü anneler gönüllü olarak okul gezi ve faaliyetlerine katılamayacak.
Tehdit eden kimseler memur ya da devlet için çalışamayacak.
İnternette veya genel hayatta terör övücüler “FJIAIT” adı verilen terörist fişleme kapmasına alınacak. Yani terörü öven terörist sayılacak ve bazı meslekler onlara yasaklanacak.

Bu yasa öldürülen öğretmen nedeni ile eklendi. İlk bakışta ne var bunda makul yasalar denilebilir. Ancak işin aslına bakınca daha farklı durum ile karşı karşıyayız.

Yukarıda küresel yasadan bahsetmiş ve polislerin görüntüsünün yayınlanmasının yasaklandığını anlatmıştım. O yasada madde 24 olarak bilinen bölüm sadece polisleri ilgilendirirken bu yasa ilk başta 25. madde daha sonra küresel yasa ile bağlantı kurulmasın diye 18. madde olarak değiştirildi.

Dolayısıyla polisler de devlet memuru olduğuna göre küresel yasadan çıksa da bu yasada daha geniş şekilde yer alacak. Burada hedef özellikle öğretmenlerin hiçbir eğitimine itiraz edilemeyecek. Öğrenim çağında olan çocuklara devletin dayattığı tüm fikirler (İslam dini terör dini, Türkler “soykırımcı” gibi) söylemlere itiraz etmek ve okula baskı yapmak artık imkânsız olacak.

Halbuki şu anki yasalarda zaten tehdit yasak ancak yeni yasada sosyal medyada kampanya yapmak bile memuru tehlikeye atma olarak algılanacak. Bu arada bakanlar reddetse de basın belki de bazı memurların suçlarını haber bile yapamayacak.

Devlete çalışan taşeron firmalar ve devletin yapması gereken işleri yapan kişiler de artık laikliğe tabii olacak. Mesela çocuk bakıcılığı yapan bir kadın evinde olsa bile başörtü takamayacak. Anneler okul gezilerinde başörtülü olamayacak.     

Internet ortamında nefret ile mücadele

Tabii aylardır Fransa sosyal medyayı kontrol altına almak için çabalıyor. Bütün sosyal medya platformlarının ofisleri var. Devlet şu içeriği kaldır dediği an kaldırmak zorunda. Şimdi yasada neler var ona bakalım.   

“Bir kişinin özel bilgilerini yayarak hayatını tehlikeye atma” adı altında yeni suç kapsama alınacak ve 3 yıl hapis ve 45 000 € para cezası ile cezalandırılacak.
İnternette nefret suçu işleyenler anında tespit edilip mahkemeye çıkarılacak.

Burada da ne güzel işte denilebilir. Ancak yine dediğimiz gibi olayları kılıfına uyduruyorlar. Bunun asıl nedeni Müslümanlara hakaret edenleri korumak olacak. Barakacity ve CCIF daha yasa çıkmadan bu gerekçe ile kapatıldı ancak İslam’a hakaret “özgürlük kapmasına” girerken, sizin itirazınız nefret suçuna girecek. Mesela Eric Zemmour, Zineb El Razahoui gibiler özgürce Müslümanları aşağılarken Elysee’den destek alacak ancak sizin onlara karşılık vermeniz hapse girmenize neden olacak.

Eğitim alanında değişiklikler

Okul ve okul hayatı bu yasanın önemli bir parçası olacak. Bildiğiniz gibi sürekli Müslümanları kısıtlayıcı yasalar ile “Cumhuriyet okullarından” kovdukça Müslümanlar kendi okullarını açmaya başlamışlardı. Özellikle dini konularda hassas olan aileler bu okulları tercih ediyordu. Ancak yeni yasaya şunlar eklendi :

Özel okullar “sapmalar” tespit edildiğinde “idari kapatma” cezası alacak.
Özel okul ya da eğitim yeri açma 1 yıl hapis ve 15 000 € para cezasına neden olacak.
Özel okullarda eğitim veren kişilerin sicil kaydı istenecek
Okul 3 yaşından itibaren zorunlu olacak ve evde eğitim yasaklanacak

Daha geçtiğimiz günlerde hiçbir şekilde dini ders vermeyen bir özel okul kapatıldı. Gerekçesi “güvenlik kurallarına uymama”. Böylece 92 öğrenci okulsuz kaldı. İşte sapma dedikleri başörtülü kızların olması, idarecilerin Müslüman olması, idari kapatma dedikleri de abuk subuk gerekçeler.

Bunun yanı sıra camiler eğitim veremeyecek. Avrupa’da Müslümanların neredeyse tüm sosyal hayatı cami etrafında döner. Cuma günleri buluşma günüdür, hafta sonu gidilecek yerdir. Ben ve çocuklarım dahil bu camilerde eğitim aldık. Dini öğrenecek başka hiçbir yerimiz yoktu. Şimdi oralarda eğitim vermek imkânsız hale gelecek. Böylece dininden kopmuş Müslüman nesil oluşacak.

Evlilik alanında yasalar

Aslında yasanın en komik yanı da bu diyebiliriz. Amaç Fransızları şok etmek, “bu kadar da olmaz” dedirterek destek almak. Buna göre yine makul gibi görünen yasalarda şunlar var:  

Bekaret belgesi yasaklanacak

Çoklu evlilik ile mücadele. Çoklu evli olduğu tespit edilenlere oturum izni verilmeyecek, olanlar iptal edilecek. Zorla evlilik: Nikah günü memur evliliğin zorla olduğuna kanaat getirirse nikahı kıymayacak ve savcılığa başvuracak.

Öncelikle bütün bu konular zaten yasalarda var. Ancak böyle bir yasaya eklenerek destek amaçlandığı gibi Müslümanların “ne kadar Batı Yaşam tazından” uzak olduğu vurgulanmak isteniyor.

Mesela bekaret belgesi zaten yasak ve jinekoloji derneğine göre kendilerine yılda 2-3 vaka bildiriliyor. Ancak bu durum sadece Müslümanlara atfedilen suç olsa da Yahudi, Hristiyan ve Romanları da ilgilendiriyor. Hatta Romanlarda doktor değil düğün günü ve herkesin önünde bir ebe bekaret testi yapıyor. Ama bakan sürekli Müslümanları hedefliyor ve kışkırtma yapıyor.

Öte yandan çoklu evlilik zaten yasak ve hukuki olarak ispat edilmesi mümkün değil. İmam önünde evli olan biri evli bile sayılmıyor. İlginç olan bakanlık sevgili yapmanın suç olmadığını açıklıyor. O halde bunun tespiti nasıl olacak? Unutmayalım ki Mitterand’dan bu yana tüm Cumhurbaşkanlarının ya gayri meşru çocuğu vardı ya da eşlerini aldatıyordu. Hollande görevde iken Scooter ile sevgilisine gidiyordu. Macron 16 yaşında iken şu anki eşi ile ilişki yaşamaya başladı. Kadın o zaman 40 yaşında idi. Çocuk evliliği yasak idi değil mi?

Zorla evlilik konusu ise çok nadir olan bir vaka. Ancak burada sorun sadece belirli bir kategoriyi hedefe almak. Nikah memuru tipinize bakıp “bu kız bu adama fazla güzel, kesin zorla evlendiriliyor” diye yargıya varabilecek ve savcılığa haber verecek.

Görüldüğü gibi bu artık mantığı aşmış durumda. Entegrasyon yapamadılar, asimilasyon yapamadılar artık yok etme çabasındalar. Kendilerinin başka ülkelerde var olması gayet normal çünkü onlara göre “geçici” ama Türkler Fransa’da yerleşik olmak istiyorsa artık Fransız olmak zorundalar diyorlar.

Fransızlara zararı ne olacak?

İleride bu yasalar Fransızların kendisini de hedef alacak. Hükümeti eleştirmek Cumhuriyeti hedef almak olarak algılanacak. Çevreci dernekler, solcu partiler, insan hakları örgütleri bu yasa kapsamında susturularak tek tip bir ülke meydana gelecek.

Türkiye’de örneğini verecek olursak bu yasalara göre HDP’nin kapanması gerekecek, Kürtçe konuşmak, Kürtlüğe vurgu yapmak yasak olacak. Diyaneti ya da herhangi bir devlet kurumunu eleştirmek terörizm sayılacak. 

Yorumlar1

  • Ahmet 3 yıl önce Şikayet Et
    Bizdeki avrupa aşıkları hiç bu yasaları görüp, eleştiri yapabiliyorlar mı? Asla yapmazlar.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat