Yanlış ‘sokak’ hesabı

  • GİRİŞ28.11.2022 08:23
  • GÜNCELLEME28.11.2022 08:23

Haberde kullanılan kelimenin, fotoğrafın, videonun; değer görülen ölçünün ve haber sıralamasındaki yerinin politik olarak bir anlamı vardır.

Rahmetli Aydoğan Abiden dinlemiştim.

Bir gün sıradan bir haber için dokuz sütuna iki satır başlık kullanmışlar. Patron itiraz etmiş...

"Kuzum" demiş, "Daha büyük bir olay yaşandığında kaç sütuna başlık atacaksınız!"

Yani demek istemiş ki her şeyin bir 'eder'i vardır!

Bu anlayış, esasında eski bir "Babıali terazisi"ydi. Fakat bazıları o mizanı darmadağın etti.

Geçen gün Sözcü gazetesi 9 sütuna 10 satır başlık kullandı.

İlk sayfanın yarıdan fazlası başlıkla kapatılmıştı.

Olay da şu...

Esenler'de yeni kurulan 15 Temmuz Mahallesi'nin cadde ve sokaklarına AK Partili bakanların isimleri verilmiş.

Başlık şöyle:

"Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı'ndan dön. İsmet Yılmaz Caddesi'ne yürü. Hulusi Akar Caddesi'ni geç. Mustafa Şentop Caddesi'ne var. Oradan Mustafa Varank Caddesi gelecek. Onu geçip Murat Kurum Caddesi'ne kadar gel. 2023 çıkmazında dur..."

Tam tamına 32 kelime...

Üç dört satırlık başlıkları daha çok İngiliz gazetelerinde görürüz.

Daily Mail, Daily Express, The Mail, Sunday Mercury gibi bulvar gazeteleri başlıkla okur yakalamaya çalışıyor. Fakat tabloid boy oldukları için çok fazla dikkat çekmiyor. Kaldı ki adamların tarzı da bu. Sözcü’nün yaptığının dünyada örneği yok.

Haberde "Türkiye'de AKP'lilerden başka kimse yaşamıyormuş gibi davranan iktidar, İstanbul'da partizanlığı doruğa çıkardı" diye yazmışlar.

Şehirlerimiz CHP'lilerin isminden geçilmiyor yahu... Sokak, bulvar ve cadde isimleri üzerinden resmî ideoloji analizi yapılsa koca bir ansiklopedi çıkar.  Üç hafta kadar önce Melih Altınok Sabah'taki köşesinde yazdı.

Geçen ay Eskişehir'e gitmiş.

Navigasyona "Hasan Polatkan Bulvarı" yazmış. Aaa o da ne, yok!

"Hokus pokus" yapmışlar!..

Rahmetli Menderes’in kendisiyle birlikte idam edilen bakanı Hasan Polatkan'ın ismini "Atatürk Bulvarı" diye değiştirmişler.

Atatürk'ün ismi yokmuş da mı öyle yapmışlar? Yoo...

Hatta Atatürk Bulvarı, Atatürk Caddesi'yle kesişmiş.

Memlekete hizmet için bedel ödeyen Hasan Polatkan'ın başını değil, ismini de yemişler!

Eskişehirliler de bunu izlemişler...

Hasılı…

Ele verir talkını kendi yutar salkımı! Bunların yaptığı bu...

Rahmet nasıl olsun?

Hıncal Uluç'un ardından Sabah gazetesi şöyle bir başlık attı:

"Işığın ve rahmetin bol olsun Hıncal Abi."

"Işığı bol olsun" anlamsız da olsa seküler kesimin tercih ettiği bir taziye ifadesi.

Işığı-kaşığı bilmem. Fakat son yıllarda dindar kesimin dilinde ve kaleminde "rahmet olsun" ifadesini sıklıkla görüyoruz.

"Rahm" kelimesinden türeyen rahmet "Acıma, esirgeme, bağışlama" anlamına gelir.

Dolayısıyla rahmet olsun "Esirgeme olsun, acıma olsun" demek gibi olur!

Öyle diyemeyeceğimize, desek bile abuk duracağına göre, ifadenin öznesini -yani kullarına rahmet eden Allah'ı- söylemek lazım gelir.

"Allah'sız" rahmet olur mu? Olmaz elbette.

"Allah rahmet eylesin", "Allah rahmetiyle muamele etsin" gibi alternatifler varken "rahmet olsun" demek, Türkçemize ve inancımıza biraz "rahmet okumak" demek oluyor. Bu tuzağa düşmeyin derim! 

Ortak baskı

Geçen hafta spor basınındaki dönüşümü yazmış, Katar'a niye gazeteci gönderilmediğini sorgulamıştım.

Bir köşe yazarı üşenmemiş, taç çizgisinin yanı başında sıralanmış 100'den fazla foto muhabiri saymış. Sonra da bu tatlı rekabette Türk gazetecilerin olmayışına hayıflanmış.

Güzel de bir anekdot paylaşmış:

"Gazetelerin meraklılara bir akşam önceden ulaşan nüshalarına ‘meyhane baskısı’ denilirdi; daha çok gece hayatını sevenler tarafından satın alındıkları için… O erken baskıların en meraklı müşterileri ise rakip gazetelerin yöneticileriydi. Gazeteler tezgâha düşer düşmez bir eleman hepsinden birer nüshayı satın alır, hemen haber merkezine ulaştırırdı. Gece haber müdürü kendilerinin atladığı haberleri rakiplerin erken baskılarından alır, metne takla attırarak şehir içi baskılarda kullanırdı. Rekabet hâlindeki gazetelerin hepsi aynı şeyi kendileri de yaptıkları için yapılana kimse ses çıkarmazdı..."

O yarış biteli çok oldu. Öyle şeylere rastlıyoruz ki, hayretle okuyoruz.

Mesela Posta gazetesinin magazin sayfasını okudum, sonra Milliyet'e geçtim. Karşıma yine o sayfa çıktı. Yanlış mı oldu diye düşündüm. Meğer aynı sayfayı "iki kardeş gazete"de de birlikte kullanmış. 

İstanbul'dan görünen

Bence AK Parti, 2019'da İstanbul'u kaybederek bir yönüyle 2023'ü kurtarmış oldu...

Bir defa seçmenin küsebileceği görüldü. İstanbul'un gitmesinin sebeplerinden biri sandık başlarının zayıf tutulmasıydı.

İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe'den sonra teşkilat silkelendi.

Kabaktepe'yi kimse bilmiyordu. Adı, sanı duyulmamıştı. Kısa sürede kabul gördü ve büyük mesafe aldı.

Dün İl Başkanlığı NEF Stadyumu'nda "İstanbul’un Sözü: Birlik, İrade, Zafer Programı" vardı. Biz de davetliydik.

100 bin sandık görevlisi çağırılmıştı. Stadyum tıklım tıklımdı. Etkileyici bir atmosferdi.

Stadın hemen arkasında, Avangart İstanbul Konaklarında CHP İl Başkanlığı binası vardı...

TÜRKİYE GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat