Çağımızın vebası “felaket kaydırması”

  • GİRİŞ05.01.2025 11:29
  • GÜNCELLEME14.01.2025 11:30

Yatağınızda uzandığınızı ve odanın akıllı telefonunuzun ışıltısıyla loş bir şekilde aydınlandığını hayal edin.

Saat geç ve uyuyor olmanız gerektiğini biliyorsunuz.

Bunun yerine sosyal medya akışınızı inceliyorsunuz.

Ekranınızı her kaydırışınızda endişe verici başlıklar, korkunç uyarılar ve dünyanın durumuyla ilgili hararetli yorumlarla karşılaşıyorsunuz.

Aradan bir saat geçiyor, belki de iki. Artık emin bile değilsiniz.

Çevresel felaketler, siyasi çalkantılar veya halk sağlığı endişeleri konulu her haberle birlikte kaygınız bir kademe daha artıyor.

Kendi kendinize bir sonraki gönderiden sonra kaydırmayı bırakacağınızı söylüyorsunuz, ancak bir sonraki gönderi bir başka tedirgin edici hikâyeye kapı aralıyor ve döngü öylece devam edip gidiyor.

Siz de hiç kendinizi az önce anlattığım gibi telefon ekranına kilitlenmiş bir biçimde peş peşe kötü haberleri kaydırırken buldunuz mu?

Evet dediğinizi duyar gibiyim…

Hatta dünyanın gitgide daha da yaşanılmaz bir hale geldiğini bile düşünüyor olabilirsiniz.

Fakat endişelenmeyin; sadece doomscrolling yaşıyorsunuz…

Doomscrolling, yani “Felaket kaydırması”

Daha açık konuşmak gerekirse aslında dünya daha kötü bir yere gitmiyor; dünya aynı dünya…

Ancak kötü haberlerin iyi haberlerden daha çok satması nedeniyle sosyal medya algoritmaları kaza ve cinayet gibi haberleri daha çok görünür kılıyor.

Haliyle günde ortalama 7 saatten fazla zamanını internette geçiren Türkiye’nin ruh sağlığı alarm veriyor.

Bugün nüfusun % 86.5’inin internet kullanıcısı olduğu, % 93.8’inin mobil bağlantıya sahip olduğu biliniyor. 

Dahası ülke nüfusumuzun % 67.4’ü aktif sosyal medya kullanıcısı ve bu oranla Türkiye hemen her sosyal medya platformunda ilk üçte yer alıyor.

Peki sizce sosyal medya kullanımında dünya ortalamasını aşan ülkemiz “Felaket kaydırması” sendromu ile nasıl mücadele edebilir?

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat