Türkiye: Bölgesel güvenliğin yeni mimarı mı?
- GİRİŞ16.03.2025 08:58
- GÜNCELLEME17.03.2025 09:05
“Avrupa, savunmasını güçlendirmek ve ABD'nin ısrarla istediği Ukrayna'daki ateşkes anlaşması çerçevesinde güvenceler bulmak için mücadele ederken, birçok diplomat ve analist Türkiye'nin Avrupa güvenliğinin yeniden inşasında kilit bir potansiyel ortak olarak ortaya çıktığını söylüyor.”
Bu itiraf gibi satırlar, İngiltere merkezli haber ajansı Reuters'ın geçtiğimiz günlerde yayımladığı “Avrupa ve Ukrayna yeni bir güvenlik zemini ararken Türkiye, hayati bir ortak olabilir” başlıklı analizinde altını çizdiğim cümlelerden biri…
Nitekim geçtiğimiz günlerde Ankara’da Hırvat mevkidaşı Gordan Grlic Radman ile ortak bir basın toplantısı düzenleyen Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan Avrupa güvenliğinde oluşan derin çatlağın Ukrayna krizine indirgenemeyeceğini beyan ettiği açıklamasında "Avrupa'nın güvenliği meselesi sadece Ukrayna'daki savaşa indirgenemez. Avrupa'nın güvenlik mimarisi konusu, uzun vadeli ve stratejik bir bakış açısıyla ele alınmalıdır. Bu çerçevede sürdürülebilir ve caydırıcı bir güvenlik mimarisi, ancak Türkiye'nin katılımıyla mümkündür." ifadelerine yer vermişti.
TÜRKİYE AVRUPA GÜVENLİĞİNİN OLMAZSA OLMAZI HALİNE Mİ GELDİ?
Avrupa'da taşlar yerinden oynarken, eski güvenlik paradigmaları hızla çöküyor. Rusya-Ukrayna savaşının yankıları sürerken, Avrupa’nın güvenlik mimarisinde devasa bir boşluk oluştu. Peki, bu boşluğu kim dolduracak? İşte tam bu noktada gözler Türkiye’ye çevriliyor.
Ankara, yıllardır Avrupa'nın güvenlik ve enerji stratejilerinde kritik bir konumda yer alıyor. Ancak son dönemde, Türkiye'nin rolü sadece bir tampon bölge olmaktan çıktı; artık Avrupa güvenliğinin yeniden inşasında kilit bir oyuncu olarak görülüyor.
Dolayısıyla son yıllarda küresel jeopolitik dinamikler hızla değişirken, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) için stratejik öneminin giderek arttığına tanık oluyoruz.
Her ne kadar Ankara’nın AB güvenliğindeki kilit rolünü Rusya-Ukrayna savaşına indirgemesek de Ukrayna krizinin bu kapsamda önemli bir eşik olduğunu kabul etmemiz gerekir.
TEK ETMEN UKRAYNA KRİZİ DEĞİL!
Fakat daha geniş perspektiften bakarsak Ortadoğu’daki istikrarsızlık ve enerji güvenliği endişeleri de Türkiye’yi AB güvenliği açısından vazgeçilmez bir aktör konumuna yükseltiyor.
Avrupa, Rusya'ya olan enerji bağımlılığını azaltmaya çalışırken, Türkiye, Hazar ve Ortadoğu gazını Avrupa’ya taşıyan ana güzergâh haline geldi. TANAP ve TürkAkım projeleri, Avrupa’nın enerji güvenliği açısından kritik öneme sahip. Doğalgaz ve petrol arzının sürdürülebilirliği açısından Türkiye’nin bir enerji merkezi olma yolundaki adımları, AB'nin enerji çeşitliliğini sağlama stratejisini doğrudan etkiliyor.
Öte yandan Türkiye, son yıllarda savunma sanayiinde büyük atılımlar gerçekleştirdi. Bayraktar TB2 gibi insansız hava araçları, Avrupa’nın savunma stratejilerine yeni bir boyut kazandırıyor. Özellikle Ukrayna ve Polonya gibi ülkeler Türkiye’den savunma sistemleri alarak Rusya karşısında caydırıcılık sağlamaya çalışıyor. Türkiye’nin askeri teknolojilerdeki bu yükselişi, Avrupa’nın güvenlik perspektifinde Ankara’yı daha önemli bir partner haline getiriyor.
TÜRKİYE ARTIK BİR SEÇENEK DEĞİL ZORUNLULUK!
Türkiye, kendi çıkarlarını koruyarak Avrupa güvenliğinde daha belirleyici bir aktör haline gelirken, AB'nin bu gerçeği ne kadar hızlı kabulleneceği ise büyük bir soru işareti.
Eski dünya düzeninin çatırdadığı bir dönemde, Türkiye artık bir seçenek değil; bir zorunluluk. Avrupa’nın güvenliğini yeniden tanımlayacak olan şey, Türkiye ile nasıl bir ortaklık geliştireceği olacak. Ve bu ortaklık, sadece Avrupa’nın değil, küresel dengelerin de geleceğini belirleyecek.
Fatih Yoncalık / Haber7
Yorumlar7