Zor Zamanların Adamı

  • GİRİŞ07.03.2023 08:33
  • GÜNCELLEME08.03.2023 08:24

‘Coğrafya kaderdir’ derler. 

Doğrudur, coğrafya gerçekten kaderdir. Etrafınız, sahip olduklarınız buna göre bir pozisyon alma zorunluluğunu zaruri kılar. 

İlkokulda öğretmenim Türkiye’nin jeopolitik konumunu anlattığında çok da anlam veremezdim… 

Sonraları idrak ettim nasıl bir ‘jeopolitik’ konumda olduğumuzu. Etrafı ateş çemberi, tarihi ipek yolunun kesişme noktası, dünyanın süper güçlerinin gözünü diktiği bir kara parçasında yaşadığımızı… 

Bu coğrafyada yaşamak da, bu coğrafyaya yön vermek de zordur.

Uluslararası arenada önemli basın ve think tank kuruluşları tarafından 2023 yılının dünyadaki en önemli seçimi diye nitelendirdiği Türkiye’nin seçimine bugün itibariyle 68 gün kaldı. 

Dünyada yılın en önemli seçimi denmesinin sebebi hikmeti ne olabilirdi ki acaba? 

İlk olarak ilkokul öğretmenimden duyduğum jeopolitik nedenler olabilir mi? Mümkün… Bu jeopolitik konumun güçlü olması, tam bağımsızlığı ve ayakları üzerinde durmak adına attığı adımların inkıtaya uğrayıp, uğramayacağının merakı olabilir mi? Bu daha da mümkün… 

Aksi takdirde 85 milyonluk nüfusu ile dünya nüfusunda 195 ülke arasında 18'inci sırada yer alan, dünyadaki toplam nüfusun sadece yüzde 1,1'ini oluşturan bir ülkenin seçimi, dünyada yılın seçimi olmazdı diye düşünüyorum.

Siyaseti de yaşaması kadar zor bu coğrafyanın… 

1945 yılında Cumhuriyet Halk Partisi dışında Nuri Demirağ liderliğinde kurulan Millî Kalkınma Partisi ile başlayan, 21 Temmuz 1946’da ‘açık oy gizli tasnif’ usulsüzlüklerinden dolayı ‘şaibeli seçim’ şeklinde anılarak başlamış Türkiye’nin çok partili siyasi hayatı…

1960, 1980 darbeleri… 

1971, 1979, 2007 muhtıraları… 

28 Şubat 1997 post modern darbesi… 

1961, 1962, 1963, 1969, 1971 ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimleri… 

Menderes’li, Demirel’li, Özal’lı yıllar, koalisyonlar ve 90’lı yıllar…

Türk siyasi tarihinde çok partili döneme hızlı bir bakış yaptığımızda radarımıza takılanlar bunlar… 

Çok uzattığımın farkındayım. Gelelim esas meseleye… 

6 Şubat’ta 11 şehrimizde çok büyük afetler yaşadık. 

Türkiye’yi yakın gelecekte çok ciddi operasyonel ve mali bir süreç bekliyor.

Öte yandan son 72 saattir gündemimizi resmen işgal eden; 6’lı mı, 5’li mi olduğuna karar vermekte zorlanan, masaya bir oturup bir kalkan, günün farklı zaman dilimlerinde kendi açıklamalarını yenileyen, süprizlerle dolu bir muhalefet bloğunun varlığı dahi bu ülkede yaşayanlar adına katlanması zor bir başka gerçek olarak bir kenarda duruyor. 

İçindekilere de, dışındakilere de, rakibine de refikine de zor… 

Zor dostum zor… 

E bu kadar zor bir arada olunca da Türkiye’yi yönetecek iradede aranması gereken önemli özelliklerin başında ‘zor zamanların adamı’ olmak geliyor. (‘Adam’ ifadesini cinsiyetçi bir dil kullanmak adına yazmıyorum. Kastım insandır.)

Recep Tayyip Erdoğan’ın en önemli özelliklerinden biri ‘zor zamanların adamı’ olmasıdır. 

Partisi seçimde birinci parti olduğunda seçilmesi ‘yasaklanan’ bir lider olarak başladığı AK Parti’li yıllarına, 27 Nisan 2007’deki e-muhtıra, 2008’deki küresel ekonomik kriz, 7 Şubat 2012’deki MİT Krizi, 2013 yılındaki Gezi Olayları, 17-25 Aralık kumpası, 15 Temmuz darbe girişimi, Covid-19 Salgını, sonrasında oluşan ekonomik pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı süreçlerinde sergilediği performans ile ülkesini zor zamanlarda tümsekten aşırmayı başarmış bir lider… 

Şimdi sırada ülkeye yapılacak yeni eser ve hizmetlerin yanı sıra ‘Asrın Felaketi’ sonrası yaraların sarılması, felaketten etkilenen şehirlerimizin inşa ve ihya edilmesi gibi zor bir süreç var. 

Hükümet, hem geçtiğimiz dönemlerde yaşanan afetlerden sonra gösterdiği üstün performans hem de Cumhur İttifakı’ndaki uyumlu görüntüsü ile kararsız seçmene muhalefet bloğundan çok daha fazla umut ve güven veriyor. 

Muhalefet ise; uyumsuzluk, kavga ve şahsi siyasi hesapların öne koyulduğu bir manzara sunuyor seçmene… 

Zor zamanlarda güvenin önemi daha da artar. Seçmen hassas bir terazi gibi bunu görür, güvenir ve seçimini yapar.

Güven; strateji ve siyaset mühendisliklerinden öte samimiyet ve gayret ile kazanılır. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da en büyük gücü samimiyeti ve gayretidir. 

Tüm seçimlerde olduğu gibi; dünyada yılın en önemli seçimi diye nitelendirilen 14 Mayıs 2023 seçimlerinin anahtar kelimeleri de samimiyet ve gayrettir… 

 

Yorumlar7

  • Şentürk 1 yıl önce Şikayet Et
    YARABBİ biz recep Tayyip Erdoğan dan razıyız sende ondan razı ol amin
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • HAKAN 1 yıl önce Şikayet Et
    Çok büyük bir deprem oldu binlerce insanımız şehit oldu binlerceside yaralandı. Bir çok insan evinden barkından oldu. Hükümet ise bu acıları sarma ve hizmet üretme derdinde. Muhalefet koltuk sevdasında. Açık söyleyeyim onlar iktidarda olsada böyle bir felaket yaşansa idi Allah felaket zedelere yardım etsin o zaman zira onların yönettiği bir devlette gündenm yine onların koltuk kavgası olur başka bir şey olmaz ve iki günde unutulurları yine
    Cevapla Toplam 11 beğeni
  • Devletçiii 1 yıl önce Şikayet Et
    Tayyip Erdoğan'sız bir Türkiye ne hale gelir düşünmek bile o kadar zor ve acı ki Rabbim insanımıza feraset akıl ve vicdan versin ki bu muhalefet bloğunu yerle bir etsin inşallah
    Cevapla Toplam 18 beğeni
  • Nazlı 1 yıl önce Şikayet Et
    Rabbim muvaffak eylesin kalbimiz ve dualarımız reisimizle Allah bizi zalimlerden korusun
    Cevapla Toplam 16 beğeni
  • Ahmet Türk 1 yıl önce Şikayet Et
    Biz Erdoğan’dan razıyız. Kaleminize sağlık güzel bir yazı olmuş.
    Cevapla Toplam 20 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat