Hakikatsiz siyaset
- GİRİŞ13.02.2024 08:50
- GÜNCELLEME14.02.2024 08:40
Son dönemin en popüler kavramlarından ve kelimelerinden biri ‘post-truth’…
2016 yılının dünyada en fazla kullanılan kelimeleri arasında da yer alan bu kelime maalesef Türkiye’de muhalefetin lokomotifi olmuş durumda…
Peki nedir bu post-truth?
Toplumsal ve siyasi alanda hakikatin önemini yitirmesi, bireylerin karar verirken ya da bir konu üzerinde kanaat getirirken doğrunun, nesnel gerçeklikler yerine duygularla, inançlarla belirlenmesidir.
Post-truth döneme, postmodern çağın ön ayak olduğunu söyleyebiliriz.
Tam olarak Türkçe’ye çevrilemese de bu kavramı Türkçe “hakikatin önemsizleştirilmesi” olarak
tanımlayabiliriz…
Hakikatin önemsizleştirilmesinin ciddi derecede zararları var…
Duygularla ve inançlarla hareket edilerek kutuplaşma ortamının oluşmasını sağlıyor…
Aynı ideolojide olmasa bile iktidar karşıtlığı üzerinden siyaset yapanlar, kendilerine bir filtre oluşturuyor; düşünce veya kanaatlerini bu sayede yaygınlaştırıyorlar…
Sonuncunda da kendi yankı odalarını oluşturup gerçek olmayan bilgilere inanmaya bile başlıyorlar…
Hakikat önemsizleşince; eleştirel düşünce ortadan kalkıyor.
Kitle için söylenen her şey sarsılmaz bir hakikate dönüşüyor.
Altılı hatta yedili masayı buna örnek olarak verebiliriz…
Birbiriyle normal şartlarda ilgisi olmayan partiler yan yana durdu ve genellikle bir ağızdan hakikatsiz bir siyaset ortaya koydu…
Sağcı, solcu, muhafazakâr, marksist, ırkçı partilerin bir safta olduğunu, Erdoğan karşıtlığı nedeniyle bir ağızdan konuştuğunu gördük…
Türkiye’de Erdoğan kutuplaştırıyor eleştirilerinin de doğru olmadığı bu kavramı tam algıladığımızda çok net bir biçimde karşımıza çıkıyor…
Cumhur İttifakı’nda birbiriyle çelişen, milletin ve ortaya konan siyasetin zıttında bir anlayış söz konusu olmadı…
Ortak değerlerde, ülkenin bekası temelinde buluşuldu…
Ve hakikat olmayan birçok konu altılı masanın söylemlerini oluşturdu…
Çok değil 2023 Mayıs seçimleri öncesinde ortaya atılan bazı dezenformasyonları hatırlayalım...
128 milyar dolar nerede?
Bunun gerçek olmadığı mahkeme kararıyla tescillendi…
CHP, 60 bin lira tazminat ödemeye mahkûm edildi…
Türk yargısı tarafından tescillenen ve kesinleşen '128 milyar dolar' iddiasının yalan olduğu, dava kapsamında CHP'den tahsil edilecek 60 bin TL'nin tamamı dönemin Hazine ve Maliye Bakanı sıfatıyla CHP’ye dava açan Berat Albayrak tarafından Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfına bağışlandı…
Türk Ordusu kimyasal silah kullandı…
İsminin içerisinde ‘Türk’ ifadesi bulunan dönemin Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın şerefli Türk Ordusu’na karşı attığı bu aşağılık iftiraya kim sahip çıktı?
Tabii ki muhalefet…
Türk Devleti uyuşturucu ticareti yapıyor…
Yine Kemal Kılıçdaroğlu tarafından ortaya atılan ve aklın sınırlarını zorlayan bir başka iftira idi…
Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun uyuşturucu ile mücadeleyi zirveye çıkardığı dönemde yapılan bir başka dezenformasyon çalışmasıydı…
“Türkiye, Karabağ’a ‘cihatçıları’ gönderiyor” diyerek Türkiye Cumhuriyeti’ni siyonizm tarafından kurulan sözde cihatçı terör örgütleriyle yan yana gösterme çabası da bir başkası…
Liste çok uzun sayfalarca yazabilirim…
Ama muhalefetin bu tutumunun maalesef bir hakikat olduğunu ve bunun bilinçli yapılan bir strateji doğrultusunda gerçekleştirildiğini görmemiz lazım…
Siyasette inançlar, kanaatler ve ön yargılar aklın çok önüne geçiyor.
Bunun yerine hakikatler üzerinden (yapılan veya yapılmayan) eleştirel siyaset anlayışı benimsense, ülkenin verimliliğine ciddi bir katkı sağlanmış olur…
Postmodernizm, yeni medya düzeni (sosyal medya) ve popülizm ile birleşince hakikatin önemsizleştilmesi beslenmeye devam ediyor ve demokrasiye güven azalıyor…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, birçok konuşmasında Türkiye’nin en büyük sorunu ‘muhalefet’ sorunu derken de bu hakikate vurgu yapıyor…
Yorumlar6