Hukukun, temel amacının Magna Carta’dan bu yana toplumun huzur içerisinde yaşamasını tesis etmek olduğu bize öğretilir.

Suçu işleyen kişinin cezasını hak ettiği şekilde çekeceğinin topluma hissettirilmesi, suçların önlenmesini tesis eder.

Maalesef Türkiye’de 30 yıl ceza alan bir mahkûm, en fazla 15 yıl yatacağını hepimizden daha iyi bilir.

Takım elbise ve kravat giyer.

Parfüm sıkarak duruşmaya gider.

‘İyi hal’ olarak değerlendirilir.

Ve cezasının kimi zaman üçte birini dahi yatmadan çıkabilir.

Böylece suçun önlenmesi de istenen düzeyde gerçekleşmemiş olur.

Birçok suçtan kaydı olan biri, olması gereken yerde değil de aramızda olunca bir polisimizin şehit olmasına neden olabiliyor.

Dün İstanbul’da polis memurumuz Şeyda Yılmaz’ı şehit eden 19 yaşındaki suç makinesi Yunus Emre Geçti’nin sabıka kaydına bakıldığında hala aramızda gezmesi gerçekten korkunç bir durum.

Uyuşturucu kullanımından torbacılığa, cinsel tacizden gaspa, çocuklara yönelik cinsel istismardan kasten adam yaralamaya, hırsızlıktan mala zarar vermeye kadar çeşitli suçlardan bu yaşında birçok suç kaydı var.

Bu durum, cezaların infaz uygulamalarının tam manasıyla yapılmadığını gösteriyor.

Ülkemizde yargı bağımsızlığı var…

Ancak yıllardır birileri tarafından sürekli ‘iktidarın güdümündeymiş gibi’ gösterilmeye çalışılıyor.

Bu algı söz konusuyken, bu kararları veren hakimler de bir nevi seçilmiş meşru hükümete operasyon çekmiş olmuyor mu?

İçişleri Bakanlığı, yıllardır Emniyet Teşkilatı’nın yaptığı sayısız başarılı operasyonları duyurur.

Jandarmamız, polisimiz canlarını hiçe sayarak suçluları yakalıyor.

Şu kadar ‘zehir tacirini’, bu kadar ‘katil zanlısını’ yakaladık açıklaması yapılıyor.

Suçlular, kaç yıl yatıp çıkıyor.

Sonrasını çok da takip edemiyoruz.

Bu sonuçlar; emniyet teşkilatımızın, askerimizin de emeklerine yazık oluyor hissiyatını doğuruyor.

Bu şahsı yargılayan hakimler, iddianameleri yazan savcılar; bu vakalardan sadece birinin mağduru siz olsaydınız infaz konusunda bu kadar müsamahakâr olabilir miydiniz?

Bu şahısların sizin çoluğunuza, çocuğunuza zarar verme ihtimali yok mu?

Ben söyleyeyim; var.

Şeyda sizin kızınız, kardeşiniz ya da eşiniz olsaydı bu suç kaydına sahip birini serbest bırakanlar ile ilgili ne düşünürdünüz?

Bu infazlarla kimse ıslah olmaz.

Toplum da iflah olmaz…

Benden söylemesi…

Bu konuda acil bir değişiklik yapılması gerekiyor.

GAZZE’DE TARAFSIZ OLURSAN…

Sabi başıyla yaşamaktan yoruldum dinlenmek için ölmek istiyorum diyen çocuğa…

Ellerinde çöp poşetinde yavrusunu taşıyan babaya…

Susuz kalan çocuklarına yerdeki su birikintilerinden su içirmeye çalışan anneye…

1880’li yıllardan bu yana öldürülen ancak mücadelesinden asla vazgeçmeyen asil bir millete taraf olamamış olursun…

İnsanlıktan nasibini almamış olursun…

Cennet kokusuna bürünmüş o çocuğun kolunu kanadını kıran katil İsrail’e karşı durmamış olursun…

Tarihte yerini ‘elif’ gibilerden değil de ‘dilsiz şeytanlar’ arasında alırsın…

Gazze’yi bitirip Lübnan’a bulaşan adım adım büyük İsrail projesini hayata geçirmeye çalışan terör örgütünü dünya seyrediyor…

Taraf olmazsan sen de seyirciler arasında kalırsın.

Benim için bu mesele tam olarak da budur.

İsteyen istediği gibi düşünebilir…