İşgalcilerin psikolojisi bozulabilir
- GİRİŞ15.10.2024 09:24
- GÜNCELLEME17.10.2024 10:50
Öyle yoğun bir gündemi takip ediyoruz ki; biz gazeteciler için çok da kolay olmuyor…
Bir yandan iç siyasetteki kısır tartışmalar…
Öte yandan sınırlarımızın birkaç yüz kilometre ötesinde yakılan ve yayılmak istenen yangın…
Diğer taraftan asayiş olaylarının gündeme gelmesi ve domuz eti tartışmaları…
Neyi yazsak diğeri eksik kalıyor diyeceğimiz bir dönemdeyiz…
Bu yazıyı kaleme aldığım dakikalarda da yaşanabilecek gelişmeler nedeniyle bir şeyler eksik kalabilir.
Haftanın ilk yazısı olması nedeniyle birden fazla konuya temas etmeye çalışacağım.
13 Ekim Pazar akşamı İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana en aciz olduğu görüntülere şahitlik ettik.
İsrail, muhtemeldir ki bir saldırıda en büyük zaiyatını pazar akşamı verdi.
Olayın hemen sonrasında çok kısa süre içerisinde görüntülerin dışarı sızmasına daha önce şahit olmamıştık.
Sızmadı da sızdırıldı mı?
O da ayrı bir soru işareti…
Askeri üslere saldırılması ve toplantı ya da yemek esnasında saldırının gerçekleşmesi İsrail’in önemli bir istihbarat eksikliğini ortaya koydu.
İlginç bir akşamdı…
Beter olsunlar…
Bu saldırıyı gerçekten Hizbullah yaptıysa ve benzer saldırılar gerçekleştirilmeye devam ederse; İsrail bunu gerekçe gösterip daha da azgınlaşabilir ancak işgal planının psikolojisi son derece aşağı düşebilir.
Bu da İsrail’in azgınlığının mecburi nedenler dolayısıyla baskılanmasına neden olabilir.
İsrail iç kamuoyu, güvenlik endişelerini tırmandırır ve Netanyahu istemeye istemeye dahi olsa geri atmak zorunda kalabilir.
Küresel emperyalist yapının güç dengelerinin bazılarının İsrail’in bu hoyratlığından rahatsızlığı olduğunu okumak da çok zor değil…
Hatta İngiltere’nin siyonist sermayeden kurtulma planları yaptığı derin bir okuma yapıldığında görülebilir.
Bu konuyu ileride daha geniş ele alırız…
Hasılı; 13 Ekim’de İsrail’in yaşadığı olay taarruzdaki militanlarının da psikolojisini olumlu etkilemez.
Halkının psikolojisini de ciddi bozar.
Defansı ve kalecisi hiç güven vermeyen bir takımın hücum oyuncuları gibi hareket etmek durumunda kalabilirler…
Tabi bu yazdıklarımız, Hizbullah, İran ve İsrail tarafından hazırlanan bir tiyatro mahsulü değilse…
ANAYASA’NIN İLK DÖRT MADDESİ
Üstüne basa basa söylüyorum.
Cumhur İttifakı’nın Anayasa’nın ilk dört maddesinin değişimi ile ilgili herhangi bir düşüncesi kesinlikle söz konusu değil…
Bunu neye dayanarak söylüyorum?
Cumhur İttifakı’nın karar mekanizmalarının iki ekseni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bugüne kadar ki tutum ve açıklamalarına baktığınızda rahatlıkla görebilirsiniz.
Erdoğan, konuyla ilgili son olarak 19 Eylül’de kendisine yöneltilen sorulara; “Böyle bir gündemimiz yok” yanıtını vermişti.
Bahçeli ise; “Anayasa’nın ilk dört maddesine şaşı bakanlar bizim için yok hükmündedir” ifadelerini kullanmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün akşam kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada; “Anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili, daha önce defalarca kamuoyuna açıkladığımız üzere, partimizin ve Cumhur İttifakı'nın herhangi bir sorunun olmadığını, ilk dört madde üzerinden yapılan tartışmaların da sürece katkı sağlamadığını tekraren ifade etmek istiyorum” demesi de bunun en son ve net göstergesidir.
Yani bu tartışmayı açanların asıl maksadı yakın geçmişte Anayasa’nın ilk 4 maddesini değiştirelim diyen kendilerinin ve ortaklarının kabahatlerini gölgeleme stratejisinden başka bir şey değil…
Numan Kurtulmuş’un 10 Ekim’de Gazi Üniversitesi’nin akademik yılı açılışında 1982 Anayasası’nın darbe ürünü olduğunu ve dilinin de problemli olduğunu vurguladığı örnek üzerinden bir gürültü çıkarıldı.
Açıklamanın zamanlaması ve bu muhalefetin varlığı hesaba katılmadan örneklendirilmesi ve Numan Kurtulmuş’un dediği şekliyle düzenlemenin yapılmış olması bizim hayatımızı değiştirmeyeceği eleştirilebilir.
Ayrı bir mesele…
Lakin muhalefetin kendi içerisindeki çalkantıların üzerini örtmesi, geçmişte iş birliği yaptığı ve ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinden birlikte hareket edecekleri DEM’le beraberliklerinin milliyetçi seçmende iticilik oluşturmamasını amaçladıkları kanaati bende daha baskın…
Özgür Özel, “Unutmasınlar ki, cumhuriyetimizin temel taşlarına uzanan elleri kırarız. İlk dört madde bizim kırmızı çizgimizdir ve bu çizgiye dokunanı affetmeyiz” demiş…
Kemal Kılıçdaroğlu, 2023 seçimleri öncesinde İMC’de katıldığı bir programda kendisine yöneltilen “İlk dört maddeyi değiştirebilir misiniz?” sorusuna “Tabi bunlar konuşulur” yanıtını verdiğinde ‘kırmızı çizgileriniz’ neredeydi?
HDP milletvekilleri ‘İlk dört madde değişmelidir’ derken o kırmızı çizgileri görmemenizin nedeni renk körlüğü filan mıydı?
Ali Babacan, “İlk dört madde değiştirilebilir” dediği zaman kırmızı çizgileri görmeme nedeniniz gözünüzdeki küresel gözlükler miydi de listenizden 15 milletvekili hediye ettiniz?
İlk dört maddenin içerisinde yer alan Türk Bayrağı, CHP’nin genel merkezinden çıkarılırken bayrağa dokunanı bırakın affetmeyi, suçlayamayan dahi siz değil miydiniz?
BİR TAŞLA İKİ KUŞ MU?
Savunma sanayiinin daha da geliştirilmesi ve kaynaklarının artırılması amacıyla bazı değişikliklere gidileceği haberlere yansıdı.
Buna göre; vergi beyannamelerinden, gümrük idarelerine verilen beyannamelerden, sosyal güvenlik kurumlarına verilen sigorta prim bildirgeleri ve aylık prim ve hizmet belgesi ile muhtasar beyannamenin birleştirilerek verilmesiyle oluşturulan beyannamelerden alınan damga vergisi tutarı kadar, yıllık gelir vergisi beyannamelerinden ise damga vergisi tutarının yarısı kadar katkı payı alınacak.
Öte yandan aynı amaçla tapu ve kadastro işlemlerinden taşınmaz satışlarında alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı 750 lira, diğer işlemlerde adına işlem yapılandan 375 lira olarak katılma payı alınacak.
Limiti 100 bin lira ve üzerinde olan kredi kartlarının hamilleri her bir kart başına yıllık 750 lira katılma payı ödeyecek.
Noterlerde ise taşınmaz satışlarının noterler tarafından yapılması halinde belirlenen tutarda, ilk defa tescili yapılacak olan araçların tescil işlemlerinde 3 bin lira, tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinde 1500 lira, noterlik ücreti alınan diğer işlemlerde işlem başına 75 lira katılma payı alınacak.
Bu kadar kalem içerisinden en fazla konuşulanı kredi kartı limiti 100 bin lira ve üzerindekilerden alınacak 750 liralık katılma payı konuşuldu.
Savunma sanayii içinde bulunduğumuz coğrafyaya bakıldığında en üst düzeyde desteklenmeli…
Bu tartışmasız bir gerçek…
Ancak bazı haklı serzenişler de var.
Limiti üzerinden değil de harcamalar üzerinden ve kademeli olarak artırılarak alınsa çok daha iyi olacağını düşünüyorum.
Acaba bu tasarıda savunma sanayiinin gelişiminin yanı sıra enflasyonla mücadeleye de katkı amaçlanmış olabilir mi?
Son iki günde sosyal medyadaki paylaşımlardan ve basına yansıyan haberlerden limitleri düşürmek için ciddi bir çabanın olduğunu gözlüyorum.
Ülkesinin savunmasına katkı yapmamak için limitlerini düşürenler de farkında olmadan iç talebin daralmasına ve dolayısıyla enflasyonla mücadeleye katkı sağlamış oluyor.
Burada bir taşla iki kuş vurmak istenmiş olabilir…
Ferhat Murat / Haber7
Yorumlar18